Kâbus Bitti.

47 4 0
                                    

  Birkaç dakika boyunca sarıldık. Ona sıkı sıkı tutundum, beni hiç bırakmasın istedim. O an zaman dursun biz öyle kalalım istedim.

  O benim yanımdayken herşey çok güzel, hiçbir sorun yokmuş gibi geliyor. Ama o yanımda değilken herşey çok berbat, altüst durumdaymış gibi.

  Yavaşça birbirimizden ayrıldık. Gözleri uzun zamandan sonra yeniden doğmuş gibi bakıyordu.  Mavi gözlerinde boğuluyordum. Parıl parıl parlıyordu gözleri. 

  Yavaşça ellerimi tutup, minik minik öpücükler kondurmaya başladı. Öpücükleri içime işliyordu sanki. Her öpücüğünde yavaşça iyileşiyordum.

Biz tam moda girmiş birbirimizle özlemimizi giderirken birden kapı açıldı ve içeri Sıla girdi. Sıla kapıyı " Ben geldiimm.." diye açarak girdi içeri.  Bizi görünce ise " Hadi be ciddi olamazsınız.  Sonunda. Berrkkk koş, Aksel ve Su barıştılar." diye bağırdı. Berk, telefonu elinde bizi fotoğraf ve video çekmeye başladı. Aksel'le ben gülmekten kendimizi alamadık. 

  Bizim seslerimiz dışarıya kadar çıkmış olacak ki, hemşire kapıdan içeri dalıp. " Şiiiii.. biraz sessiz olun. Anladım barıştınız çok sevindim ve sonunda. Ama burası hastane azıcık daha sessiz." dedi ve bizi teprik edip çıktı.

  Onun üzerine Sıla hemşireyi taklit etti ve bizi yine kahkahalara boğdu.

Berk hiç beklenmedik bir atakla " nasıl olduda barıştınız ? " diye sordu. Bu sorunun cevabını Aksel'in vermek istediğini ben ağzımı açmadan beni eliyle durdurduğu zaman anladım. Sözüne önce boğazını temizleyerek başladı. Tabi bu yaptığıda bizi güldürdü. 

  " Ya canım işte, Su dayanamamış benim yokluğuma, yok bensiz yapazmazmış, yok beni görmediği zamanlar nefes alamıyormuş, dedi. Birsürü yalvardı, yakardı. E benda hade büyüklük bende kalsın dedim affettim barıştık. " dedi ve bizi yine güldürmeyi başardı. 

  Ben hemen itiraz eder gibi " hayır hiçte bile o sözleri sen bana söyledin" gibi sözler söyledim. Sonra gülerek birbirimize baktık.  Birbirimize bağlıymışız gibi hissediyorum. Onun gözleri, dudakları, o minik burnu yüzüne öyle yakışıyorki, onu olduğundan çok daha şeker gösteriyor.

Biraz geçmeden kapı çalındı, içeriye annem ve babam girdi. Onları yan yana  gördüğümde değişik oldum. Onlarda bizi Aksel'le el ele gördüğüne değişik olacak ki bize şaşkın şaşkın bakmaya başladılar.  Sonra annem Sıla'nın kolunu dürterek " noldu ?" diye sordu. Sıla da "gördüğünüz gibi " dedi ve yüzüne kocaman bir gülücük yerleştirdi.

  Annemin yüzüne baktığım zaman onda uzun zamandır görmediğim o umudu ve mutluluğu gördüm.  Gözleri bir başka bakıyordu, yanakları kirmizi kirmizi olmuştu.  Okadar tatlı görünüyordu ki yataktan kalkıp boynuna sarılasım geldi.

  Babam biraz daha yabancı bakıyordu. Belkide hayatıma karışmak istemediği için birşey söylemiyordu. Gözleri dik dik annemi süzüyordu. Annemin özlemini çektiği bakışlarından, dokunuşlarından, hertürlü hareketinden belli oluyordu.

  Annem ve babamda bizimle oturdu ve sohbet etti. Gençler gibi bizimle oturup gülüp eylendiler. Bu benim hoşuma gitmişti.

  Biz sohbet ederken kapı çaldı. Iki kere tıklattığı için Ahmet Bey olduğunu anladım. Annem "buyurun" diye seslendi. Ahmet Bey güler yüzüyle yaklaştı ve " Su yarın istediğin zaman taburcu olabilirsin " dedi.

Kulaklarım duyduklarını inanamadı. Bütün sesler kesilmişti sanki. Duyulmuyordu hiç bir ses. Bitti artık bu kâbus. Herşey geride kaldı. Yeni bir hayata başlayacağım.  Üniversiteye hazırlayacağım ve üniversiteye gideceğim. Aksel'le hergün gezeceğim. Birlikte doya doya çılgınlık yapıp eğleneceğiz. Biryere gitmek için annem dışında kimseden izin almama gerek kalmayacak artık.  Kötü birşey olur diye haftalar boyu evden çıkamama derdide bitti.

Birden bire düşüncelerimden arınıp annemin " Su duydun mu ? Ben sana demiştim. Bu kâbus bitecek demiştim." diyen sesini duydum. Anneme cevap vermeden Ahmet Bey'e teşekkür ettim. Bu zamana kadar benim yanımda olduğu için ve bana inandığı için ona en içtenliğimle teşekkür ettim. Oda benim başımı okşayıp çıktı. 

 

UMUTSUZ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin