Can odadan göz yaşlarını silerek çıktı. Arkasına annem kapıyı hızla açıp içeri girdi ve yatağın kenarına oturup bana sarıldı. Annemin içini rahatlatmak,ona birşeyim olmadığını söylemek için ağzımı açıyordum ki kapı tekrar açıldı.
Kimin geldiğine bakmak için biraz öne eğildim fakat annem okadar sıkı sarılmıştı ki hariket etmek zordu. Kapı yavaşça açılıyordu, bu da beni meraklandırmaya başlamıştı. Cemal Bey olamazdı çünkü o terapisi olduğu için gitmişti. Can olamazdı çünkü o yeni ayrılmıştı yanımdan. Doktorum olmazdı çünkü o bana gelmeden once hep haber verirdi, çağrı falan yollardı.
Kapı tamamiyle açılmıştı fakat kimin geldiği görünmüyordu. Birden birinin içeriye girdiğini gördüm. Ayak sesleri okadar sertti ki annem irkilip bana sarılmayı bıraktı ve gelene konsantre oldu. Gelen uzun boylu, kel olmasina rağmen yakışıklı ve sempatik biriydi. Bu adamı sanki biryerlerden tanıyor gibiydim. Anneme baktığımda annem gözlerini kocaman açmış kapının önünde duran bu kel adamı izliyordu.
Şımarık bir sekilde " buyrun, neye bakmıştınız ?" diye sordum. Konuşmama şaşırmış gibi yüzüme bakıyordu. " Hastayım ama konuşuyorum yani" dedim. Sesimde hadi be adam konuş artik der gibi bir ton vardı.
Bu kel adam bir anneme birda bana bakıp duruyordu. Anneme baktığım zaman gözlerinin dolduğunu gördüm. Korkarak "anne" diye seslendim. Benim seslenmem üzerine annem, hızla yataktan kalktı ve adamı itelekleyerek odadan çıktı. Çıkarken kapıyı okadar hızlı kapanmıştı ki, kırıldı sandım.
Annem odadan çıktıktan sonra kel adam yavaşça yanıma doğru yaklaştı ve yatağın kenarına oturdu. Şaşırmış bir şekilde ona bakmaya başladım. Ben ona bakarken, o bir anda "kızım!" diyip bana sarıldı.
Ağzım açık kalmıştı. Şaşırmıştım. Tanımadığım bir adam bana kızım demişti.
Onu hemen itekledim ve " kızım mı?!" diye sordum.
Adam gözlerini açmış beni izlerken söyleyecek birşey bulamadan hemen söze daldı ve " sen benim kızımsın" dedi ve gözlerini düşürdü.
Tam o sırada nefesim kesilmişti, nefes alamıyordum sanki. Agzımı zar zor açıp " peki neden?" diye sordum. Cevabımı bekleyordum fakat söyleyecek birşeyi olmadığını biliyordum. Zaten öyleydide, söyleyecek birşeyi yoktu, kendini savunacak bir açıklaması yoktu.
Kendimi toplayıp tekrar cevap verdim. " Niye terk ettin bizi ?! Annem okadar acı çekerken sen ne yapıyordun?! Tabi, söyleyecek birşeyin yok, kendini savunacak bir açıklaman dahi yok ve şuan karşıma çıktın ben senin babanım diyorsun. İçimde sana karşı hep bir sevgi vardı, ben iyileşip babamı bulmaya gidecegim derdim hep gücükken. Ben hasta halimle hastenelerde sürünürken sen sokaklarda geziyormuydun?! Lütfen hiç birşey söyleme ve dışarı çık, seni görmek istemiyorum" dedi ve parmağımla kapıyı işaret etti.
Oturduğu yerden yavaşça kalktı ve kapıya doğru yürüdü ve arkası dönük bir şekilde konuştu " aslında bir açıklamam var. Sen iyileş en kısa zamanda anlatacağım " dedi ve kapıyı açtı.
" Dur, anlat " dedim. Açıklamasını merak ediyordum, ne diyeceğini, bukadar zamandır niye gelmediğini merak ediyordum.
Hiç birşey demeden kapıyı açıp dışarıya çıktı. O an arkasından gitmek istedim. Evet ona çok sinirliyim fakat o benim babam. İnanmıyorum bunca zamandır görmediğim babam gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ AŞK
RomansBen, Su. 17 yaşında kanser hastası, Su. 7 yaşımdan beri kemoterapi gördüm, halen daha da görüyorum. Birçok insan gibi bende kandi hayatımı kendim seçemedim. Hasta kaplolara bağlı yasamak insanı esir ve tutsak yapar. Artık iyileşiyorum. Yani doktorl...