Aksel elimi okadar sıkı tutuyordu ki canım yanmıştı. Niye birden böyle bişey yapmıştı anlamadım.
Sılaların yanına vardığımızda, Aksel yüzüne asabi bir ifade takındı. Canda alaycı bir sesle;
"Hoşgeldiniz, gözlerimiz yollarda kaldı. " dedi. Biz cevap vermeyince de sözlerine devam etti. " Size Ayşegül'ü tanıştırayım. Aksel sen tanırsın. Su bak bu Ayşegül, Ayşegül bak bu Su " dedi. Ayşegül tanışma amacı ile elini bana doğru uzattı bende uzattım ve tokalaştık.
Güzel bir kız ama farklı bir enerjisi var. Erkeklerle arasının çok iyi olduğu Can ile olan yakınlığından belliydi. Kız üzerine sanki doğum gününe geliyormuş gibi değildi şey yapmaya gidiyormuş gibi giyindi. Yada giyinmedi açık olmayan yeri yok. Hem Aksel bu kızı nerden tanıyordu ki, aralarında ne geçti acaba. Kız tam orosbu tipli.
Can bizi Ayşegül'le tanıştırırken Sıla'nin ve Berk'in birbirlerine baktıklarını farkeddik. Yanlarına gidip;
"Aa sizi tanıştırayım Sıla bak bu Berk, Aksel'in salondan arkadaşı. Berk buda Sıla, benim en iyi arkadaşım" dedim.
Berk tokalaşmak için elini uzattı. Sılada elini uzattı ve isde artık sahiden tanışıyorlar. Birbirlerine öyle güzel bakıyorlar ki.
Aksel " oturalım mı?" diye soruyor. Bende başımı olumlu bir şekilde sallıyorum. Aksel'le, Can ve Ayşegül'ün oturduğu masaya, karşılarına oturduk.
Ayşegül beni baştan aşağıya süzdü. Ve gözlerimin içine bakarak; " siz berabersiniz değil mi?" diye küstah bir şekilde sordu. Ben tam ağzımı açtım ona gereken cevabı verecektim ki, Aksel sözümü kesip, " evet "dedi ve masanın üzerine koyduğum elimi tutup öptü.
Aksel'in bu yaptığı Can'ı biraz sinir etmiş gibiydi. Aksel'in bu hariketinden sonra Can hemen " bizde Ayşegül'le birlikteyiz. Daha yeni." dedi. Ayşegül şaşırmış bir şekilde Can'ın yüzüne baktı. Aralarında ne geçtiğini anlamadım.
Sıla durumdan rahatsız olmuş bir şekilde, konuyu değiştirmek için hepimize "hoşgeldiniz" dedi.
Hep birlikte masaya oturduk. Yemeklerimizi yerken Can yine ağzını açtı. " Su annenle aran iyimi, nasıl oldunuz ? " diye sordu. Yutkundum ve cevap vermek için ağzımı açtım. " Çok iyi " dedim ve soğuk soğuk gülümsedim.
Berk birden masadan kalktı ve karşıda duran büyük ses sisteminin olduğu yere gidip bir şarkı açtı. Şarkı ' Stevie Wonder – You are the sunshine of my life'.
Berk yaklaştı ve Sıla'nın önünde eğilip " benimla dans etmek istermisin ?" diye sordu.
Sıla şaşırmış bir şekilde bana baktı. Bende ona olumlu şekilde başımı salladım.
Onlar dansa kalktıktan sonra Aksel'de gelip beni dansa kaldırdı. Onada olumlu bir şekilde başımı salladım ve bu harika şarkıda dans etmeye başladık.
Başımı birden oturdugumuz masaya dogru çevirdim. Can ve Ayşegül onları duyamamıza rağmen kulaktan kulağa konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını çok merak ediyorum. Böyle fısır fısır ne konuşuyor olabilirlerki.
Aksel'in kulağına eğilip " Can ve Ayşegül'e bak, nekadarda yakınlar. Onları duyamadığımız halde kulaktan kulağa konuşuyorlar." dedim. Aksel hiç cevap vermeden onlara baktı. Onlara bakarken dişlerini sıktığını, sinirlendiğini farkettim.
Bu sözüm karşısında hiç cevap vermeyince biraz yüzümü düşürdüm ve " oturalım mı ?, yoruldum biraz " dedim. Aksel " tabi canım " dedi. Ve elimi tutarak birlikte masanın yanina doğru yaklaşık.
Bizim yaklaştığımızı gören Can ve Ayşegül konuşmayı bırakıp " noldu, niye oturuyorsunuz ? " diye sordu.
Aksel sallamaz bir şekilde kafasını çevirdi, bu nedenle kendimi cevap vermek için zorunlu hissettim. " Ben oturmak istedim. Yoruldumda. " dedim.
Biz oturduktan sonra Sıla ve Berk'te gelip oturdular. Yemek yerken yine masa çok sessizdi , tedirgin olmadım diyemem.
Sessizliği bozma görevi Sıla'ya kaldı. " Ee burdan sonra sizi harika bir night cluba götüreceğim." dedi. Ayşegül'de hemen atılıp " nereye gidiyoruz? Aklında biryer yoksa sizi bizim mekana götürebilirim" diyor ve Can'da Ayşegül'ü destekliyor.
Yemek ve tatlı faslından sonra Ayşegül'ün bizim mekan dediği yere gitmeye karar verdik. Aksel gitmek istemediğini söyledi ama ben ısrar edince oda bu karara uymak zorunda kaldı.
Can'ı takip ederek bizim mekan dedikleri yere geldik. Dıştan hiçbir şeye benzemeyen bu yerin içi karanlık sadece rengarenk yanıp sönen ışıklarla aydınlanıyor. Daha önce böyle bir yere gelmedim. Ama bunu belli etmek istemedim.
Ayşegül'le Can önden gittiler ve barın karşındaki yüksek sandalyelere oturdular. Bizde yanlarına oturduk. Ayşegül " Naber Ahmet ? Nasıl gidiyo ? " diye sordu. Çocukta " iyidir Ayşegül ya senden ? " diye cevap verdi. Birbirlerini tanıdıkları belliydi yani.
Ayşegül barmen çocuğa yani Ahmet'e bize 6 şat dedi. Sonra bize dönüp " içersiniz değilmi? "diye sordu. Ben Aksel'in yüzüne bakarak " içeriz tabi " dedim. Aksel gözlerini açarak bana baktı. Bende omzumu 'napiyim?' demişcesine kaldırıp indirdim.
Önümüze küçük bardaklar içinde alkollü sıvı koydular ve yanındada bir dilim limon koydu barmen çocuk Ahmet.
Önce Ayşegül içti. İçer İçmez yüzünü ekşitti ve hemen arkasından limonu ağzına aldı.
Aksel yüzüme asabi bir şekilde bakıp " hadi iç " dedi.
Elime aldim ve içtim ağzımda cok tutmadan hemen yuttum. Çok açıydı. Limonu ısırınca acılığı biraz gitmişti ama. Ilk deneyim için başarılıydı.
Hepimiz içtikten sonra Ayşegül hepimiz adına birer tane daha istedi. Aksel şat istemediğini viski istediğini söyledi. Yine içtim yine ve yine. 4 şattan sonra daha fazla içmek istemedim. Bu kadar yeterdi bu gecelik.
Biz 4 şat içmiştik, Akselse 6 bardak viski. Aksel'e " aşkım bence bukadar yeter baska içme" dedim. Sanki bu sözümde onu daha çok iç demişim gibi şişeyi istedi.
Ben Aksel'in yüzüne boş boş noluyormuşcasına bakarken yanıma Sıla geldi ve tualete gitmek istediğini söyledi. Birlikte tualete gittik.
Sıla gayet halinden memnundu. Burda olmak hoşuna gitmişti. Doğrusu burayı bende sevdim.
Tualetten çıkmış Aksel'lerin yanına giderken gördüğüm karşısında dona kaldım. O an kalbim durmuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ AŞK
RomanceBen, Su. 17 yaşında kanser hastası, Su. 7 yaşımdan beri kemoterapi gördüm, halen daha da görüyorum. Birçok insan gibi bende kandi hayatımı kendim seçemedim. Hasta kaplolara bağlı yasamak insanı esir ve tutsak yapar. Artık iyileşiyorum. Yani doktorl...