Bilinçli olarak bir süre yazmadım umarım bu bölüm telafi etmeme yardımcı olur...
Dışarı çıkarken evin son haline baktım. Babam ölmüştü. Anneme bakmayacaktım, çünkü bu bir seçimden fazlasıydı. Katil babamı seçeceğimi bilecek kadar akıllıydı ve beni tanıyordu. Hızlı bir şekilde eve gittim. Kapı açıktı, hafifçe başımı içeri soktum. Bir şeyler olacaktı, seziyordum. Kapıya tekme atıp geriye sıçradım. Bir şey olmadığını düşünürken kapının içinden çıkan sivri demirler bir kez daha yerimden sıçramama neden oldu. Tekrar kapanan kapıyı araladım. Katil hızlıydı, akıllıydı. Evimi biliyordu, beni tanıyordu. Ve evin haline bakılırsa katil aradığı şeyi bulabilmek için bayağı bir uğraşmıştı. Başka tuzak yoktu. Salona bakarken bilgisayar tekrardan açıldı.
"Sıradaki sensin..."
Açıkçası bu metne epey güldüm. Fakat kahkahalarımı polis sirenleri kesmişti. Kapıma gelene kadar katilin bana demek istediğini anlamıştım. Şimdi kapıya yürüyorum. Olacaklardan haberdar, biraz korkuyla heyecanın karışımı yüzüm kapıya odaklandı. Kapıyı açtım. Elindeki silahı bana uzatmış 2 polis vardı. Gülümsedim. Diğer 2 polis gidip evimi aramaya başladı. Yarım saat sonra bir şey bulamadıkları zaman benimle konuşmaya başladılar.
"Buraya 155 çağrısı yollandı. Hem de iki kere. Bizi neden aradınız?" Hemen bir yalan söylemem gerekiyordu.
"Doğalgaz hattını arayacakken yanlışlıkla sizi aramışım, bugün biraz geç yattım da."
Şüpheci gözleriyle evimi süzdü. O da yorgundu, gözlerinin altı kararmıştı. "O zaman sorun yok" dedi, sallanarak arabasına gitti ve bir tüfek alıp geri geldi. "O zaman biraz bizimle durmanızda bir zarar yok?". Elindeki kelepçeyi bana takarken diğerleri evimi tekrardan aramaya başladı. Bodrum katını öğrenmemeleri gerekiyordu. Bıçağım arka cebimdeydi ve polisler tarafından anlaşılmamıştı. Ellerim arkada, cenin pozisyonuna benzer bir şekilde yerde duruyordum. Polis arkamda evin detaylarını inceliyordu. Bıçağımı cebimden çıkardım. M9 bayonet, tüm çekiciliğiyle ellerimin arasındaydı. Bacaklarımı dikleştirdim ve bıçağı arkaya savurdum. Midesinin 3 cm yukarısına saplandığını tahmin ettiğim bıçag, polisi nefessiz bırakmaya yetti. Bıçağı çektim ve anahtarlarla biraz oyalanıp kelepçelerimi açtım. Hemen bodruma yöneldim. Kapı açıktı. Bıçağımı aşağıya bakacak şekilde tutuyor, her sesi yokluyordum. Evet, oradaydılar. Yavaşça yanlarına geldim. Kestiğim kafa koleksiyonumu inceliyorlardı. Bayonetimi bu kez tekinin kalbine soktum. Daha ne olduğunu anlamayıp arkaya bakan polisi de yere attım, dizimle burnuna vurdum. Birkaç tekme atıp diğerinin kalbinden çıkardığım Bayonet'imi onun kafasına soktum.
Bodruma inip platin glockumu kaptım. SUV'uma binmeden önce komşunun arabasının yakıt deposundan hortumla benzin çekip evin içinde benzini gezdirdim. Dışarıya çıkıp benzini alevlendirdim. SUV'uma binip kamera olmayan çevre yolundan gitmeye başladım. 200 metre ilerlediğimizde dumanlar yükselmeye başlamıştı. Yolun en yakınındaki bir otelde durdum. Çok güzel bir otel değildi. Ama önemli olan iş görmesiydi. Zile bastım ve sorumlu geldi. iki kişilik bir oda istedim. Biraz garipseyip anahtarları verdi. Bavulları kendimin taşıyabileceğini söyledim. Büyük bavulu 6. katın 06. odasına koydum. Diğerlerini dayanamayıp getiren kız yine dayanamayıp odamın içinde çantamı açtı. Çığlık attı ve koşmaya başladı. Bacağımda ve kılıfında duran Karambit'imi bacağına fırlattım. Yere yuvarlandı. Hemen ağzını kapayıp otel odasına götürdüm. Ellerini ve ayakları bağlayıp yatağa yatırdım. Karambit'imi bacağından çıkarıp kanı yüzüne sürdüm. Bavulumdaki Keşiş Örümceği kavanozunu aldım. Kızın karnını yardım ve kavanozunu karnına bastırıp çakmakla kavanozu ateşe tuttum.Çıldıran örümcekler kızın karnından girmeye ve sokmaya başladılar. Midesi delinmeden kavanozu çekip kapağını kapattım. Parmaklarındaki tırnakların hepsini çektim. Onu da koleksiyonuma ekleyip neşterimi aldım. İstanbul Heykeltıraş'ından etkilenmiştim, cinayetlerini görmüştüm. Şimdiyse onu selamlamak adına cinayeti aynen onun gibi yapacaktım. Neşterimi kızın yüzünde gezdiriyordum, fakat o bir şey yapamıyordu. Sonunda yüz hatlarının sonundan kesmeye başladım. Kan uzun ince çizgiler halinde yayılıyordu. yüzü çektiğimde uzayan yağları da cabasıydı. elimde çok güzel bir yüz vardı. Burnuna bıçağımı dayayıp bıçağa tekme attım. Kesilen burun deliklerinden kan fışkırıyordu. Bıçağımı midesine soktum ve midesini parçaladım. Bağırsaklarını, karaciğerini dışarıya atıp otelin içinde ateş yaktım. Güzelce pişirip yedikten sonra birkaç fotoğraf çektim. Dışarı çıkarken iş görüşmesini biraz daha askıya almam gerektiğini farkettim.Odamdan dışarı çıktım. Biraz keyifsizdim. Bavullarımı taşıyan kızı arıyorlardı. Son öldürmemden bir hafta geçmişti. Av arıyordum. Yaratıcı iştahımı farketmiş olacak ki otele 4 çiftin geldiğini gördüm. Odaları benim odama çok yakındı. Av yakındı. Hemen arabama bindim ve en yakın parça satan dükkana gittim. Toplamda 20 metrelik zincir, 10 adet asma kilit, birkaç demir levha ve bir levye aldım. Otele geri döndüm ve aldığım şeyleri otelin içine ve dışına çiviledim. İçerisiyle dışarıyı bağlayan tek bir yer vardı ve orayı da kilitledim. Tüm pencerelere demir levhaları monte ettim. Her çıkışı zincirleyip kapattım. Ve otelin girişine gelip zile bastım. Gelen sorumlu güzel bir kızdı. Onu öldürmeye kıyamadım ama av bunu gerektiriyordu. Levyemi çıkarıp omuriliğin bittiği ve kafatasının başladığı o küçük boşluğa levyemi soktum. Titremeye başladı. Onu koltuğuna oturttum ve gözlerini açtım. Evet, şimdi av başlıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM KASEDİ
TerrorSana birkaç sorum var. Bu sorumu bir video izledikten sonra cevaplamanı umuyorum. Öldürmek nasıl bir his? Öldürmekten hoşlanır mısın? Bir hayatı eline almak, ölüp yaşamasına karar vermek, onunla oynamak zevkli olur mu? Soruların cevabını biliyorsun...