TEŞHİS - BÖLÜM 5

272 16 3
                                    

Bilinçaltı çok garip bir şeydir. Göremediklerinizi görebilir mesela.

Fakat şizofreni, çok daha öte bir şeydir. Çok daha garip, çok daha tehlikeli... Gerçekte olmayan varlıklar görürsünüz. Aslında sadece görmezsiniz, hisseder, tadar, duyar ve koklarsınız. Bilinçaltınızdakilerle gerçek dünya birbirine girmiş durumdadır. Gördüğünüz çoğu şey aslında yoktur.

Bende bu iki dünya arasında sıkışıp kalmıştım. Gerçekler ve hayaller vardı. Sorulması gereken asıl soruysa şuydu; ben hangi dünyaya aittim?

Biliyorum, çürümeye başlamış et, kan kokusu ve önümde duran yarısı yenmiş 2 ceset varken bu soruyu sormak aptalca. Fakat içinde bulunduğum durum bu soruları sormamı deyim yerindeyse "farz" kılıyor.

Aklımdaki soruları bir kenara fırlatıyorum. Biraz sonra ne yapacağımı planlıyorum. Hep bir adım sonrasını hayal et derler, bense 5 adım öndeyim.

Evin etrafında biraz dolanıyorum. Yaptığım şey korkunç biliyorum fakat elimde değil. Olan olmuş ve benim bunu unutturmam gerek. Evi ortadan kaldırmam gerek. Eğer gerçekten bir ay gibi bir süre geçmişse oolise haber verilmiştir. Şuan arıyor bile olabilirler. O yüzden dikkatli olmam lazım. Ev daha önce öldürülen birine ait. Ya da bana. Bilmiyorum ve umursamıyorun. Aklımdaki tek şey; bu evi ve içinde seni polise verecek ne varsa yok et. Birazdan ona uyacağım. Fakat önce daha önemli işlerimi halletmem lazım, Tuğçe'yi bulmak gibi...

Midemi yokluyorum. Tamamen boş. Kustuğum zaman hepsi dışarı çıkmış olmalı. Tuğçeyi aramaya başlıyorum. Yatak odasındaki yatağın altına saklanmış. Onu ayağa kaldırıyorum. Birlikte arka bahçedeki ağaca ilerliyoruz. Uzun bir halata bağlı olan araba lastiğini çıkarıp halata ilmik atıyorum. Tuğçe'yi karşıma alıp her şeyin yolunda olduğunu söylüyorum. Kafasını sallayıp tamam derken ağlamaya başlıyor. Onu yaşatmam doğru değil. Çünkü cinayeti gördü. Her şeyi gördü, bu yüzden yaşamamalı. İlmiği kafasından geçiriyorum. İtiraz etmiyor, kafasını oynatmıyor bile. Halata asılıyorum. İp yukarı çıktığında Tuğçe çırpınıyor, fakat bağırmıyor. Bana korkmuş gözlerle bakıyor. Böylece en son gördüğü şey benim kuş bakışı görüntüm oluyor. İpi sabitleyip yüzüne bakıyorum. Tuğçe üzgün. Tuğçe korkmuş. Tuğçe ölü.

Evden çıkıyorum. Hiçbir kanıt bırakmamam lazım. Benzinliğe gidiyorum ve 10 litre benzin aldıktan sonra evin her yerine eşit dağıtıyorum. Çakmağı yaktığım zaman rahatlamış bir şekilde arabama biniyorum...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

BÖLÜM 1 - FARKLI BİR BAKIŞ

-Çocuklar, yeni evinizi beğendiniz mi?

Bağlı elleri ve yaşlı gözleri dağların arasından güneş görmeyen yolculukları sırasında epey acımıştı. Yorulmuş ve yol boyunca ağlamışlardı. Haksız da değillerdi. Kocasını öldürürken videoya almış, onu ve çocuklarınıysa kaçırmıştı. Şimdiyse evine götürüyordu onları.

Yaşlı gözlerle onun kolileri taşıyışını izlediler. Şirketi arayıp eşyalarını getirmesini söylemiş, ve şoförün kafasını kesmişti. Sloganı ise şuydu; konuşursan ölürsün.

Bir de kaset koleksiyonu vardı. Öldürdüğü çocukları veya aileleri eski bir kamerayla videoya alırdı. Birbirlerine yapıştılar. Sarılarak uyudular o gece.

Uyandıklarında o yanlarına gelmişti. Annelerinin saçını okşayıp günün nasıl geçtiğini anlatıyordu. Kahve isteyip istemediğini bile sormuştu, tabi ki annenin ağzı bantlıydı.

Bir de videolarını açıp korkması, ya da kasetçaları koyduğu yerde bulup korkması yok muydu! Adam psikopattı ve onlar öleceklerdi. Deniz'i karısı sanıp onunla konuşuyordu. O da ona "şizofrensin sen, kendi kendine sayıklıyorsun" demişti ve o da sinirlenmişti. Tam bir şizofrendi işte.

Ara sıra camlara bakıp korkar, birilerinin onu izlediğini sanardı. Kendi çıkarttığı seslerden korkup onlara evde başkaları var dediği bile olmuştu. Ellerinden bir şey gelmediğinden kafa sallamışlardı sadece.

Ve o gün geldi; elinde aldığı 2 büyük şiş, biraz kömür ve odun, bir bidon da benzin vardı. Tuğçe'sini, en büyük kızını eline tutuşturduğu kamerayla video çekmesine zorladı. Şişleri aldı ve kolu bir tam tur çevirdiğinizde aşağıya inecek şekilde ayarladı. Ve anneleri gözünün önünde deşilerek öldürüldü. Mangal yapar gibi pişirdi ve diğer küçük kız kardeşinin boğazını kesti. Sonra onu da şişe taktı. Olanları videoya alan Tuğçe ise kaçamadı, zorla onun darağacı olacak olan ağaçtaki ipe bağlandı. İlk önce çok acı çekmiyordu. Fakat sonra kıpkırmızı oldu, omurgasının genişlediğini hissetti; omurgası parçalandı. İç kanama geçirerek öldü ve ev yandı. Her şey bittiğinde arkada1 asılmış kız çocuğu vardı...

Arkadaşlar eleştirilere hep açığım ve lütfen beğendiyseniz arkadaşlarınıza tavsiye edin ne kadar çok okunursa yazmaya isteğim artıyor. Saygılarımla...

ÖLÜM KASEDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin