"hyunjin bunun neresini sorun ediyorsun ne var bunda, alt tarafı bir markanın yüzü olcağım."
"felix bak, ortada sorun ettiğim bir şey yok. sadece-"
"ne sadece ne?"
"bilmiyorum tamam mı?"
"bilmiyormuş."
"ne yaparsan yap ya."
"nereye gidiyorsun hyunjin, kaç, tamam mı kaç yine."
tek bildiğin kaçmak zaten.
felix ve ona teklifte bulunan adam, ayak üstü konuşabildikleri kadar konuşmuşlardı. felix ise teklifi düşüneceğini söyleyince, adam ona bir kart uzattı. markanın numarasının bulunduğu bir kart. felix kartta yazan markayı gördüğünde küçük çaplı bir şok geçirmişti. konuşurlarken markayı sormak aklına gelmemişti nasıl olduysa. kartta yazan marka kore'de çokta ünlü olan bir makyaj markasıydı. bu felix için normal mesleğinin yanında harika bir kariyer planıydı. normal olarak. ama bunu akşam hyunjin'e gidip anlattığında, olaylar pek de tahmin ettiği gibi gitmemişti.
ve hala sevgilisinin bunun neresinde sorun gördüğünü anlamıyordu veya neden söylemediğini.
hyunjin "ne yaparsan yap." diye olayı kestirip,yukarı kattaki odasına çıkmıştı. felix de odanın kapanma sesini duyduktan sonra dayanamayıp hyunjin'in arkasından yukarıya gitmişti.
odaya girdiğinde hyunjin odasında bulunan tek kişilik koltuğa oturmuş başını kollarının arasına almıştı. felix'in gözleri masada bulunan -uzun zamandır görmediği- ilaç paketlerine kaymıştı.
hızlıca masanın başına gidip hangi ilaçları kaç tane içtiğine bakmıştı. ardından,
"hyunjin, sadece birer taneydi!"
sevgilisinin ayak uçlarına çöktü, bileklerini tutup kendine bakmasını sağlamıştı.
"felix ben,"
ne diyeceğine karar verememiş gibi nefes verip, başını eğmişti.
"senin için en iyisini istiyorum ve neden böyle bir tepki verdiğimi gerçekten bilmiyorum."
felix sert bakışlarını yumuşatmıştı, biraz da olsa.
"şurada bir hafta sonra aynı eve taşınacağız ve benim tek yaptığım seni üzmekmiş gibi hissediyorum."
"birkaç gündür uyuyamıyorum, aslında daha iyiye gidiyordu. saat üç dört civarı uykuya dalabiliyordum ama şu son hafta,"
