17. BÖLÜM - YALNIZLAŞTIR(IL)MAK

62 4 1
                                    

Babam. Yıllar önce beni ardında bırakan babam. Bana doğru bir adım attı. Ya da birkaç adım. Saymayı bilemeyecek kadar şuursuzdum o sırada. Attığı adımlarla sanki bana yürümüyordu da acılarım bana koşuyordu... Her adımında ben geçmişe gömülüyordum. Ben tüm ömrümü babasına sarılan kızları kıskanarak geçirmiştim. Baba kucağının ne demek olduğunu bilmeden yaşamıştım. En yakın arkadaşlarım bile her fırsatta babalarına koşarlardı. Bense babamın bana eski sarılışlarıyla avunurdum. Şimdi babam karşımda dururken ne büyük bir şeyden yoksun kaldığımı tekrar anladım. Ağlamak istedim ama onun önünde tek damla gözyaşı dökemeyecek kadar gururluydum ben. Aslında sadece kalbimdeki buzların erimesini istiyordum ama nasıl olabileceğini bilmiyordum. Belki affedebilmek işe yarardı ama ben affedecek kadar büyük değildim. Kendimle barışabilecek kadar saf değildim. Ben yanlıştım. Hatalı üretim. Defolu ürün. Olmamalıydım. Ben olmasaydım ailem böylesine bölünmezdi belki de...

İşte babam o birkaç adımı atarken benim düşündüklerim bunlardı. Gözlerime hücum eden gözyaşlarımı daha fazla tutamayacağımı anlayınca koşarak kendimi sokağa attım. Nereye gittiğimi bilmeden sadece koştum. Soğuğa aldırmadan, cebimde beş kuruş olmadığını fark etmeden sadece koştum. Eğer koşarsam tüm düşüncelerim, tüm acılarım bir sihrin insanları yok ettiği gibi yok olur sanıyordum belki de. Sihrin sadece bir göz yanılsaması olduğunu bildiğim halde, her şeyin yok olmasını umarak koştum. En sonunda durduğumda Jieun teyzenin evinin önündeydim. Ayaklarım beni otomatik olarak Joon'a getirmişti. Her ne kadar canımı yaksa da ben hep onda arıyordum ilacımı. Çivi çiviyi söker dedikleri bu muydu? Ona sarılmak acımı dindirebilirdi ama yine de kapıyı çalmadım. Yürümeye devam ettim. Yörüngesini kaybetmiş bir uydu gibiydim. Neredeydim sahi? Hiçlikte gibi hissediyordum. Bu kalabalık caddede bile yapayalnızdım sanki. Etrafımda bir sürü insan vardı ama kimse derdime derman olamıyordu. İşte bu yüzden yalnızdım.

"yalnız değilsin" dedi bir ses arkamdan. Kafamı çevirip baktığımda karşımda Choyun'u gördüm. "babanla görüşeceğinizi duydum Minju'dan, senin için endişelendim"

Cevap verecek gücü bulamıyordum kendimde. Sadece kafamı salladım ve yürümeye devam ettik. Ben susarken o konuşmaya devam etti.

"sapık olduğumu düşünme ama evden çıktığından beri takip ediyorum. Kaybolmuş gibiydin. Seni böyle görmek istemiyorum" dedi birdenbire durarak. Omuzlarımdan tutup beni kendine çevirdi. "dünyanın en büyük mucizesi SEN'sin! Unutma!"

İnanmak istedim. Sadece bir anlığına dünyada bir mucize olabileceğime inanmak istedim. Ama bir mucize değil bela olduğumu hatırlamam sadece bir saniyemi aldı. Ayaklı bela. Kalp kırıcı bir bela. Sevdiği herkesin canını yakan, kendince iyilik yaparken her şeyi mahveden bir bela. Ben buydum işte. Choyun'a omuz silkip, ellerinden kurtuldum ve yürümeye devam ettim.

"ne desem bana inanmayacaksın biliyorum. Gözlerinde görebiliyorum. Kalbin gözlerine yansıyor Minji. Babanı sevdiğini, kendini suçladığını, kendini affedemediğini... her şeyi... seni görebiliyorum... bana bir saniye bakman bile seni okuyabilmem için yeterli. Daha önce demiş miydim? Sen bana özel bir kitap gibisin. İçini okuyabiliyorum"

Bu adamın her sözü beni korkutuyordu. Nasıl düşündüklerimi bu kadar net okuyabiliyordu? Nasıl oluyordu da o beni tek kelime etmediğim halde böylesine çözebilirken, söylediğim her destana rağmen Joon beni anlamıyordu. Ve ben neden her şeye rağmen Joon'a çekilmeye devam ediyordum. Neler hissettiğimi neden göremiyordu?

"bazı insanlar kendilerine bakmakla o kadar meşguldürler ki burunlarının ucunda acı çekenleri göremezler. Bazıları da başkalarının acılarıyla o kadar meşguldürler ki kendi kanamalarını fark edemezler. Ve sonunda biri kendinde kaybolurken öbürü kan kaybından... Ben sanırım ikincisi oluyorum. Senin acılarınla o kadar meşgulüm ki... Bu beni umursamaz hallerin ne kadar canımı yaksa da umursamıyorum. Mazoşistim galiba, ne dersin?" dedi yanımda yavaşça yürürken. Nasıl kendisini böylesine iyi tanımlayabiliyordu? "dikkat et Minji, kalbin kan kaybından ölmesin"

Merhaba, Ben Sindirella!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin