36-) "Katil." +18

5.3K 193 94
                                    

! Bu bölümde ekstra rahatsız edici içerik bulunmaktadır. 

Bölüm Otuz Altı

"Katil."

.
.

Hayatımda bu kadar temiz deniz görmüş değildim. Aralarda iki tarafı da ağaçlarla kaplı yoldan sıyrılınca ötedeki koylar, suyun üstünde havada kalıyormuş gibi duran tekneler ve etrafta gezen insanlar görüş açıma giriyorlardı. Bugün hava güneşiydi fakat dünkü yağmuru hemencecik atlatamamış olan toprağın kokusu hakimdi hâlâ daha etrafa. Kirden arındırılmış ağaçlar, altın sarısı yapraklarıyla salına salına esen hafif rüzgarla dans etmekteydiler. Her yer canlı gibiydi. Sanki mistik yıllardan kalma bir dev uyumak üzere buraya uzanmış da üstü Doğa Ana'nın yorganıyla örtünmüştü. Her an canlanabilir, ayaklanıp çekip gidebilirdi.

Yarım saat geçmişti fakat şimdiden onlarca koy, köy, kamp alanları ve nicesini geçmiştik. Yollar bitmiyordu. Bitmesini de istemiyordum. Her yeni denk geldiğimiz ev topluluğunda, varacağımız köyün burası olduğunu düşünerek hazırda bekliyor, araba yolları aşıp da evleri geride bıraktığı vakit ise daha olduğunu anlayıp arkama yaslanıyordum.

"Bir kamp açılışı var bugün. Şansımıza herifin evine yakın sayılır. Arabayı oraya park ederiz, az bir etrafta görünür sonra da kayboluruz." diyordu Eren. Arabalar gelip geçiyordu yolda, sanki şehirden daha da kalabalıktı burası. Pahalı pahalı araçlar ve içerisinden çıkan kadınlı erkekli güneş gözlüğü takan gruplar, her birkaç dakikada bir karşımıza çıkıyordu. Yol kenarlarındaki küçük alanları fırsat bilip araçları kenara çekmişler, piknik yapıyorlardı.

Eren, planla ilgili detayları anlatırken dalgın bir şekilde etrafı izlemekteydim. Birkaç yeri kaçırıp tekrardan sormam gerektiğinde beni uyarmış, odaklanmam gerektiğini söylemişti ama kendimi garip hissediyordum. Bu şehir beni mayıştırmış gibiydi. Böylesi güzel bir manzara karşısında cinayet işlesek, o pis kanı bu güzel topraklara döksek, yapraklar o adamın son nefesini çekip de oksijen üretse, herhalde haksızlık olmaz mıydı? Onun gibileri, Eren'in bodrumunda, o pis zeminde ölmeyi hak ediyorlardı. Burada, bu cennet parçasında değil.

Ardı ardına park edilmiş arabalar çoğaldıkça çoğalmış, etrafta karınca sürüleri gibi dolaşan insanlar fazlalaşmıştı. Burası yüksek kırsal bir alandı, büyük bir köydü. Birçok ev varlığını yaprakları sararmış ağaçların arasında gizlemeye çalışsa da yukarılarda kaldığımızdan çatılarını görebiliyorduk. Birkaç dakika sonra gölgelik boş bir köşeye park etti arabayı Eren. Sol tarafta, yolun bittiği ve büyük açık bir alanın başladığı, insanların konser alanıymış gibi toplandığı bir yer bulunuyordu. Uzun süredir bu kadar fazla insanı bir arada görmemenin verdiği huzursuzluk karnımı ağrıtmış gibiydi, hatta bunu Eren bile fark edebildi.

"Sorun ne? Gergin duruyorsun." İlgili bir yüzle, hafifçe bana doğru yaklaşmıştı.

"İyiyim. Gidelim." diye yanıtladım ve uzanıp kendi kapımı açmaya yeltendim fakat kolumu tutmuş, beni durdurmuştu. Tekrardan ona döndüğüm vakit yüzündeki ifade bir tık ciddileşmiş, düzgün kaşları küçük bir eğimle çatılmıştı.

"Bugünkü halinden hoşlanmadım. Seni rahatsız eden bir şey mi var? Bu tarz işlerde bir anlık dalgınlık her şeyi mahvedebilir. Anlıyorsun değil mi?"

"Temiz bir hava alayım kendime gelirim." Cevabıma karşın, birkaç saniye beni şüpheyle izlemeye devam etti. Sanki tereddüt yaşıyor gibiydi, kolumu bırakıp bırakmamakta bile emin olamadı başta. Fakat sonunda parmaklarını kolumdan ayırdı ve gitmeme izin verdi. Böylece kendimi nihayetinde dışarıya atabilmiş, her ne kadar güneş ışınları yer yüzünü sanki yazmış gibi aydınlatsa da soğuk bir havayla karşılaşmıştım. Düşündüğümden daha sertti rüzgar; önden savrulup yüzümü yalayarak geçmiş, peruğumu sallamıştı.

Masum CinayetlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin