Merhabaaaa biz geldik...
İyi okumalarrrr :)
***
Çiftliğimizin en mütevazı erkeklerinden olan Şemsi'yi kucağıma almış, aile içi tartışmalarımızı dinliyorduk. 3 yaşında mükemmel bir köpek Şemsi. Bu masada artık karar vermek için diğerleri gibi basit bir rolüm olduğundan Şemsi'nin başını okşayarak dinliyormuş gibi yapıyordum. Konuştuklarını anlamamak, duymamak istiyorum. Ama elimde değil. Onun yanında olmak istiyorum. Köşesine çekilmiş, kitabını okuyan Teoman. O günü hatırlıyorsunuz değil mi? Şimdi içinizden saçmaladığımı düşünenler olacak biliyorum ama düşünmeyin. O gülümsemenin altından kötü bir şey çıkmayacak. Biliyorum. Yanımda olacak. Bunu iliklerime kadar hissediyorum.
"Kendine gel, yine gülümsüyorsun kuzum," dedi Aylin. Derin bir iç geçirip ve gözlerimi ondan çekip, tartışmanın içinde buldum kendimi.
Çağatay'a olan kan borcumuzu hala ödemedik ama onların da tahmin ettiği gibi bir patlama noktası yaşayacaktım. Bu yüzden Gazi'nin dün gece gönderdiği adam, ateşkes için gelmişti. Çağatay'ı vurduğum için bir sorun çıkmayacaktı. Hak ettiği cezayı vermiştik. Tabi size biraz olayların öncesinden de bahsetmemin faydası var. Biz, İrfan ile çaresizce Gazi'ye giderken bir telefon geldi. Teo arıyordu ve bir planı vardı. Buluşmaya yarım saat kala hepsini nezaretten çıkaracaklarını söylemişti polislerden biri. Teo, telefon hakkını kullanıp –numaramı ezbere biliyormuş- bizi aradı. Planını anlattı. Mehmet'i, karşı evin çatısına yerleştirdik. Çağatay ile ufak bir konuşma yapacak, silahı ona doğrulttuğum anda içimden 3'e kadar sayacak ve yere ateş edecektim. Bunu aslında partide yapacaktık ama henüz yüzleşmeye hazır olmadığımdan işler pek de planlandığı gibi gitmemişti. Her neyse asıl vuruşu Mehmet karşıdan yapacaktı. Aslan, bana Çağatay'ın iç cebinden asla çıkarmadığı silahı söylemişti. Nasıl çıkarmam gerektiğini de anlatmıştı. Teo, oraya gelip benim geleceğimi kendi gözleriyle izlemek istiyormuş gibi yaptı. Aslında tek amacı; yanımda olmaktı. Bunu söyleyemese de bakışlarından, belimi sarışından anlamıştım.
Gazi için üretim yapıp yapmama konusunda herkesin bir fikri vardı. Sanki Ekin formülü çözdü de bu kaldı. Ben sadece var olanın formülünü çözmekle kalmayacağım. Babamın yarım bıraktığı çalışmaların da üzerinde gideceğim. Ama önce babamın bıraktığı ipuçlarını çözmem lazım. Bunu tek başıma yapamam en azından hepsini bulamam. İşte bu yüzden o gün Selen ile konuşurken ona bir kısmından bahsettim. O da Aylin ve Ekin'e anlattı. Ekin de Merih'e söyleyince hep birlikte babamın bıraktığı ipuçlarının üzerinden geçecekler. Onlar bununla oyalanırken ben de asıl yapmam gerekenleri yapacağım. Gazi'nin teklifini kabul edeceğim. Haklısınız. Tam olarak bir teklif yapmadı zaten ama uzun lafın kısası, ona üretmemi istiyor. Bana sunacağı imkanları bildiğim ve onlara ihtiyacım olduğu için kabul edeceğim. Tıpkı yıllar önce babamın da yaptığı gibi. Ama geçmişi bu kadar sırtlamayı seven ailem keşke ufak uyarılarda da bulunsalardı.
"Kavganız bittiyse," dedim annem ve amcama bakarak. İkisi de sessizce gözlerime baktı. "Teklifi bana yaptılar ve sanırım bir söz hakkım var. Düşündüm, kararımı da sabah verdim. Artık tartışmanıza gerek yok. Gazi için çalışacağım," dediğim sırada Çağatay'ın arabası çiftliğin önünde görününce hızla ayağa kalktım. Anneme bakmadım bile çünkü gözlerine bakmak inanılmaz derecede korkutucu! Asena, arabadan inip bana doğru geldiği sırada arabada oturan biri daha olduğunu ve onun Çağatay olduğunu fark ettim. Gözlerim istemsizce Teoman'a kayıyordu. "Yanımda ol," dediğim kısma geldik. İn aşağı hadi! Çağatay'ın ölümcül bakışları ve Asena'nın sinsi bakışları arasında kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
478
Ficción GeneralBu kitap, küçük hayatlarında büyük değişiklikler yapmak için yola çıkanların kitabıdır. Siz hayatınızın iplerini nerede ele almaya başladınız? İlk ne zaman büyüdünüz? İlk hatayı nerede yaptınız? Sevmeyi hiç bilmeyen birine sevmeyi öğretebilir misini...