Bankta oturmuş Kireçburnu sahilini izlerken aklıma İsmail Abi geldi şu 'Leyla ile Mecnun' dizisindeki. İkimiz de Kireçburnu sahilde bekliyorduk. Onun beklediği de ölmüştü benim beklediğim de..
İlk defa Diyarı beklemek için oturmuyordum bankta. Kendime sinirlensem de bu saatten sonra geri dönemezdim.
Bankta insanları izlemeye dalmış iken biri oturdu yanıma. Kafamı çevirmeye korktum fakat bana baktığını hissediyordum ve kafamı çevirmek zorundaydım.
Yüzüne baktım. Bi an içim garip oldu. Çok tanıdık dedim içimden. Kimdi bu?
"Sen?" kaşlarımı çattım.
"Kubilay." Beynimden vurulmuşa döndüm. "Demir?" Diye sordum. Evet dememesi için her şeyi göze alırdım fakat ...
"Evet. Kubilay Demir." Diyip elini uzattı. Tiksintiyle baktım. Elini ittim. Yüzünden garip bi ifade geçti saniyelik. Umrumda değildi.
"Pol? Neden böyle yapıyorsun?"
"Neden mi böyle yapıyorum!?"
"Benim sevilmeye hakkım yok mu? Hep birbirinizi sevmenizi izledim. Beni de öyle sev istedim."
"Sen iğrenç bir insansın!" Dedim ona inanmaz gözlerle bakarak, bankta kendimi olabildikçe uzaklaştırdım.
"Niye öyle diyorsun? Sevmeye hakkım yok mu seni?" Dedi. İnanılmaz yalancı geliyordu her sözü.
"Kubilay sen..." inanmıyordum ne diyeceğimi kesinleştiremiyordum.
"Sen sadece Diyar'ı kıskandın. Her zaman en iyi sen oldun. En çok sevilen, en gözde, her istediği olan, el üstünde tutulan, 1. plandaki sendin. Sonra Diyarın hayatına ben girdim, o benim için çok ayrıydı onu kendi hayatımın baş rolü yaptım sevdim, kimsenin sevmediği kadar. Ve Diyarın sahip olduğu her şeye hatta daha fazlasına sahip olan sen benim onu sevmemi mi kıskandın. Gerçekten mi ? Ya iğrenç bir insansın. Ben de diyorum ki anonim ya seviyorsa en azından gidip oturup konuşurum olmaz diye anlatırım..." ayağa kalktım. O da kalktı.
Yaklaşmaya çalıştı elimle göğsünden doğru ittirdim sinirle. " İnsan ölmüş kardeşini kıskanır mı lan? Ölmüş kardeşini seven insan onu unutup başkasını sevsin diye uğraşır mı Allah'ın belası. Her şeyi biliyormuş da omzuna yaslanmışım da benlerimi de biliyormuş da. Nerden öğrendin bunları. Deli misin sen?"
Aklıma dank eden şey ile durakladım. İçimdeki öfke daha da körüklendi.
"Okudun."
"Ne?" dedi.
"Onun kimseye okutmadığı defteri okudun ve kendini onun yerine koyup yaşamış gibi hayal ettin." Banka oturup ellerimle alnımı ovaladım.
İnsan anca bu kadar kendinden iğrendirebilirdi birini.
"Polina ben seni seviyorum."
"Siktir git sen sadece her şeye sahip olabileceğini düşünen bi şizofrensin."
Ki biz okuyucular bunun böyle olduğunu kitabın başlarında çocuğumuzun söylediği "Sadece benim olacaksın!" Sözünden anlamıştık..
Kalktım banktan sinirle. Arkamı döndüm gidiyordum. Ve sadece şu cümleyi işittiğimi hatırlıyorum.
"Sen seni seven herkesi ellerinin arasından kaçırdın. Ne annen ne baban ne Diyar. Hiçbiri sevmiyor dimi şimdi seni. Yalnızsın kızım sen böyle olmaya devam ettikçe de öyle kalacaksın."
...
Bölüm yazmıyordum çünkü bu bölümün finale gittiğini biliyordum.Anonim dediğimiz kişinin Polinayı sevmediğini son satırda anlamış olduk.
Ah benim güzel Polinam bir türlü kalıcı sevginin ne olduğunu tam anlamı ile öğrenemedi fakat yazarı onu daima sevecek...
Size tavsiyem çiçeklerim;
Sevdiğiniz bir insan var ise sonuna kadar çabalayın, onun için her şeyi yapın her zorluğa dayanın ve onun ile birlikte atlatabileceğinize inanın. O kişi sizin onu sevdiğinizi bilmiyorsa sonunda kaybetmek bile olsa sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin. 2. olarak ise hayatınıza Kubilay gibi yalandan sevdiğini söyleyenler girecek.. inanmayın ve birini unutmak için kimse ile birlikte olmayın. Kimseyi üzmeyin ve kimseye güvenmeyin.
Birini üzerseniz siz de mutlu olmayı haketmezsiniz ve eğer birine güvenmeyi denerseniz zaten mutlu olmamayı kesinleştirirsiniz.
Hayatınızda öyle biri olsun ki sizi Diyar gibi yerlerden göklere çıkarsın. Sizi dünyadaki tek kadın gibi hissettirsin. İşte o zaman sevin ve güvenin.
Sevgi ile kalın.
Bitti.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİZOFREN MİSİN?~texting~
FantasyTanınmadık biri! Anlattığı hayat hikayem. Peki bu kişi beni nereden bu kadar iyi tanıyor?