Bir eli tahminimce viskisiyle beraber, koltuğun kenarında duruyordu, diğer eliyse bacak bacak üstüne attığı bacağının üstünde duruyor, öylece bana bakıyordu.
Biçimli bir suratı vardı, çene kemikleri belirgindi ve bu ona serseri bir hava veriyordu, yüz hatları sertti.
Ben ne yapmıştım ki ona?
-
Benim sorgulayıcı bakışlarıma karşılık, o kahveler bana öyle bir bakıyordu ki; şevkat, özlem, sevgi, hüzün...
''Kimsin bilmiyorum, ve beni zerre ilgilendirmiyor. Beni hemen evime götür!'' Sert bir sesle konuştum, ama o beni hiç duymamış, transa girmiş gibiydi.
Dediğimi duymazdan geldi ve oturduğu koltuktan kalkıp yanımdaki koltuğa geçti. Koltuğa oturur oturmaz ellerimi ellerinin arasına aldı, çekmeye çalıştım ama umursamadı, zaten gücüm de yetmiyordu ki anasını satayım!
Ellerimi aldı ve dudağına götürüp öptü, hemen elimi çekmeye çalıştım ''Bırak elimi, dokunma bana!'' ama adamın gücüne gücüm yetmiyordu,
''Gerçek olduğuna inanmak çok zor..."
Derin bir nefes alıp devam etti,
"Bir yıldır, tam bir yıldır hayalinle yaşadım, ama şimdi gerçeksin, gerçek ve yanımda.''
Bu adamdan nasıl kurtulacağım hakkında en ufak bir fikrim yok...
* * *
''HAYIR!'' diye bağırdım karşımdaki adama ''Bırak beni!''
Dinlemiyordu. Kahretsin, beni dinlemiyordu!
Lanet olsun tek istediğim buradan gitmekti.
Ama gidemiyordum.Neden?
Çünkü -nasıl olduysa ki ben de bilmiyorum- bu adamı kendime musallat etmiştim.
Kafam allak bullaktı.
Ne olacaktı şimdi?
Ne yapacaktım ben?
Başıma ne gelecekti...Kafamdaki sorulardan kurtulmamı sağlayan şey üzerime doğru gelmeye başlamasıydı,
Tam geri adım atacaktım ki Ela sen geriye gittikçe üzerine gelecek! diyen iç sesime hak verdim ve ben de ona bir adım attım.
Ben adımımı atar atmaz dudağının kenarı yukarı kıvrılmıştı
''Ah be hatun, bir bilsen şu asiliğin sana ne kadar yakıştığını!''
Allah aşkına ne zırvalıyordu bu adam?!
''Bak, adını bile bilmiyorum! Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?!'' boğazlarım parçalanırcasına bağırarak sormuştum,
Benim haykırışımla beraber güçsüz bir gülüş savurdu ve bana mümkünmüş gibi daha da yaklaştı.
Tam dibimde duruyordu. Titrek almaya bağladığı nefesi suratıma çarpıyordu.
İki elini de kaldırıp yanaklarımın iki yanından tuttu. Sağ elinin baş parmağıyla sol yanağımı okşamaya başladı.
Gözlerimin tam içine bakıyordu, bir şey arıyormuş gibiydi.
Tam ellerimi bileklerine dolayıp onu itecektim - itmeye çalışmaya çalışacaktım - ki beni dumura uğratan o son sözlerini söyledi;
''Senin sevgine, aşkına muhtaç olan adamım ben.
Sen benim buz tutan kalbimi ısıtan tek şeysin Ela.
Sen bendeki bir devrin başlangıcısın.
Sen benim miladımsın... ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLAT
General FictionSahibinin bile orda olduğunu unuttuğu, kendini hatırlatmayı isteyen bir adamın kalbi Adam inanmıyordu bir kalbinin olduğuna, biri için atabileceğine Ta ki Ela'yı görene kadar...