-2-

61 32 1
                                    


Müziği dinleyin canlarım :))

Herkese selam! Evet bugün 'Yalnız' kitabının 2. bölümü sizlere yayınladım. 

Kitabın içinde: Aşk, Gerilim, Macera'dan oluşuyor. Bunu belirtmek istedim.

Hepinize İyi Okumalar. :))


-----

Sabah uyandığımda ilk işim banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp, üzerimdekileri kıyafet çıkarıp markete gitmek oldu. Dilara ve Suna hala uyuyorlardı, saat daha erkendi. Anahtarı alıp evin kapısını sessizce kapattım. Kar yağıyordu. Açık bıraktığım saçları düşen kar taneleri benim her zaman hoşuma giderdi. Etrafa bakınıp bir market aradım ama yoktu, onun yerine tatlı bir dükkan vardı. 

Dükkana doğru ilerleyip üç basamaklı merdivenden çıktım. Kapıyı açtığımda bir zil sesi ve sıcak bir hava karşıladı beni. Kapının üstündeki çanı fark ettim, çok eskiden dükkanlarda hep böyle olurdu, demek ki burada da vardı. Ahşap bir dükkan yiyecek, içecek ve bir kaç eşya ile doluydu. Kapıyı kapatıp bir iki adım attım, karşımdaki kasanın arkasında duran ablaya baktım.


"Günaydın. Boyut nasıl yardımcı olabilir küçük hanım?" Gülümsedim. Gerçekten samimiydi.

"İki tane ekmek, bir tane krem ​​peynir ve üç tane simit alabilir miyim?" Kadın gülümsedi. Eline küçük bir kese kağıdı aldı ve simitleri koymaya başladı.

"Buralarda yenisin galiba, ilk kez görüyorum seni." Kadın simitleri kese kağıdına koyduktan, sonra da kasalarda duran ekmeklerden iki tanesini poşete koymaya başladı. Gülümseyip konuşmaya başladım.

"Evet, arkadaşlarım ile yeni taşındık. Bugün ilk bugün." Elindeki ekmekleri de poşette koyunca, az ilerideki buz dolap tarzı yerden de krem ​​peynir aldı.

"O zaman hayırlı olsun yeni eviniz, bu arada ismim Gül. Bana burada Gül abla diye seslenirler." dedi. Gerçekten bir gül kadar güzel gülüyordu ..


Gül abla büyük bir kese kağıdı çıkardı ve malzemeleri güzelce yerleştirdi. Kasaya yaklaşıp büyük kese kağıdını aldım. Eskiden de insanlar sebze ve meyveyi file ile yiyecek ve içecekleri büyük kese kağıtlarına koyarlardı. Ben gerçekten bu şehri çok sevdim. Cüzdanımı alacağım kapı kapı açıldı ve çan çalmaya başladı. Ben cüzdanımdan para çıkarmaya gerekli o sesi duydum.

"Gül abla iki tane ekmek dört tanede simit verir misin?" Ben bu sesi nereden hatırlıyorum. Heh buldum, bu dün akşamki benimle konuşan ve ismini söylemeden giden çocuktu.

"Tabi Alper'cim iki dakika bekle hemen hazırlıyorum. Kızım seninde borcunda 16 lira." Gülümseyip 16 lira çıkardım ve kasaya koydum. Arkamı dönünce de onu gördüm demek ismi Alper'di.


Ona bakarken birden bana döndü. Ruhsuz gibi gülmüyordu. Üzerindeki siyah kazak, siyah dar pantolon ve önünün açık olan siyah ve gri karışık montu vardı. Göz göze geldiğimizde bir süre bakıştık, insanlarla uzun süre göz göze gelemediğim için gözlerimi kaçırdım. Oysa o hala bana bakıyordu.

"Al Alper oğlum, ücretin 12 lira afiyet olsun." Elimde kese kağıdı önümde Alper, ve hala ayakta dikilmem. Rezil oldum. 


Alper yanımdan geçip kasadan kese kağıdını aldı ve belirli bir miktar parayı kasanın önüne koydu. Daha fazla dayanamayıp 'iyi günler' deyip dükkandan çıktım. Kar'a basarken çıkartan sesten başka bir şey duymuyorken, birden Alper seslendi. 

YALNIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin