Kavga

111 16 3
                                    

En sonunda odaya girdiğinde Alice hışımla içeri daldı. "Hemen giyiyorsun." Tess pek havasında değildi. Ayrıca bir şeyler giyip çıkarmayı sevmezdi. "Yarın gör. Sürpriz olur.", "Üşengeçliği bırak." Hafifçe elbiseye baktı. Zahmete girmek istemiyordu. "Alice gerçekten havamda değilim." En sonunda pes eden kız kendisi kutuyu aldı.

Elbiseyi içeriden çıkardı ve incelemeye başladı. Kutudan not düşünce Tess fark etmişti. Eğildi ve heyecanla aldı. Yazı annesinin yazısı değildi.

"Yarın için hazırlansan iyi olur."

Bu yazıyı biliyordu. Riddle'ın yazısıydı. Artık elbiseyi daha da giymek istemiyordu. Harika... Kağıdı cübbesinin cebine attı. "Kiminle gideceksin?" Alice hala elbiseye bakıyor, Tess'e doğru tutup ölçüyordu. "Slytherin'den bir çocuk. Üst sınıflardan. Sen?" Derin bir nefes aldı. "Riddle ile." Arkadaşının gözleri kocaman olmuştu. "Tom Riddle mı?!" Elbiseyi yatağa bıraktı ve hızla kıza yaklaştı.

"Tom Riddle olan mı?!" Tepkisi Tess'i şaşırttı çünkü böyle büyük bir hayranı olduğunu bilmiyordu. "Evet. Neden?", "Yani çıkıyorsunuz. Teklifini kabul etmiş miydin yani?" Gene kendisine kızıyordu. Bir daha asla şaka yapmayı düşünmüyordu. "Evet yani hayır çıkmıyoruz. Teklifini kabul ettim. Ayrıca sen ne zamandır biliyorsun bu dedikoduları?", "Bugün duydum. Sana soracaktım ama... Böyle şeyleri pek sevmiyorsun diye soramadım."

Kaşlarını kaldırdı. "Aslında fena durmuyorsunuz." Tess ona yastık fırlattı. "Alice!" Kafasına aldığı darbe ile bayılır gibi yapan kız gülüyordu. "Bunun hakkında düşün derim.", "Kitaplar hakkında düşünmeyi tercih ediyorum." Sonra son kez elbiseye baktı. Yüzünü buruşturdu ve paketi orada bırakarak çıktı.

***

Slytherin masasının ona telaşlı telaşlı baktığını görünce garip hissetti. Çünkü sağına döndüğünde diğer binalarında ona üzülür gibi baktığını fark etti. Hemen köşede oturan Malfoy'a yaklaştı. "Ne oldu?" Çocuk derin nefes aldı. Tek seferde söyledi. "Mason az önce kavga etti. Hafif yaralandı. Şu an re-" Tess bağırdı. "Ne?!" Koşarak, hatta uçarak revire gitti.

İçeri daldığında uzanan çocuğu gördü. Neyse ki hayal ettiği kadar kötü değildi. Kaşının ufak bir bölümü ve dudağı patlamış gibiydi. Öfkeyle yaklaştı. "Bir de bana diyorsun! Beş dakikada ne yaptın! Kiminle kavga ettin! Ya okuldan atılırsan." Yorgun gözüken çocuk sırıtıyordu. "Bir de karşı tarafı gör." Tess boşuna endişelendiği arkadaşının kafasına hafifçe vurdu. "Ah! Sen yaralı birine böyle mi davranıyorsun?" Kafasını tuttu ve acıyor gibi ovdu.

"Ne oldu Mason? Yaralandı dendiğinde neler düşündüm biliyor musun? Çocuk musun sen?" Diğer yatakta uzanan, perdenin arkasındaki kişinin öksürüğünü duydu. Mason Tess'e hayır anlamında kafasını salladı ama Tess kalkarak ve gayet öfkeli bir şekilde perdeyi çekti ve uzanan kişiye baktı.

"Sen kim olu-" uzanan Andrew'e bakınca dondu. Yaralı iki çocuğa baktı. "İkiniz mi kavga ettiniz?!" Mason bir şey demiyordu. Andrew sarılmış koluna dikkat ederek doğruldu. "Küçük bir kaza." Bu kızı daha da kızdırmıştı. "Ne oldu?!" Ellerini beline koydu ve yanıt beklemeye başladı. Mason duvarları inceliyor, Andrew ise koluyla ilgileniyor gibi yapıyordu. Başka biri soruyu yanıtlayınca hepsi aynı kişiye döndü.

"Andrew senin hakkında soru sorunca arkadaşın tersledi." Tess arkasında beliren kişiye baktı. Riddle elleri cebinde, sanki saatlerdir oradaymış gibi bir anda sohbete dahil olmuştu. "Ne sorusu?" Mason öksürdü. "Önemli değildi. Ben uzattım konuyu." Ama Riddle başka şeyler söylüyordu. "Arkadaşını seninle tehdit etti." Kız hayatında ilk defa Mason yerine başka birine inanıyordu. Arkadaşı sırf kafasına takılmasın diye yalan söylüyordu ve belliydi.

"Tehdit mi?" Andrew'e döndü. Çocuk biraz kızgın gibiydi. "Ben oyuncak mıyım? Savunacağınız ya da istediğinizi yaptıracağınız?" Şu an günlerdir içine attıklarını bırakmak üzereydi. "Biriniz-" Riddle'a döndü. "Beni köle gibi kullanıyor!" Sonra Andrew'e döndü. "Ve biriniz de iki günde bana sahip çıkmaya mı çalışıyor?" Mason'a döndü. Arkadaşı hala onu teselli eder ve özür diler gibi bakıyordu. "Ne halt ederseniz edin." Oradan girdiği gibi fırlayarak çıktı.

Hırsla önüne gelene çarpıyor ve dönüp bakmıyordu bile. Nereye gittiğini de bilmiyordu. Sadece rasgele koridor dönüyor ve yürüyordu. En sonunda bomboş bir yer görünce yere oturdu ve ağlamaya başladı. Asası ile ufak ateşler oluşturup söndürüyordu. Puan telaşı gitmiş kolye gelmiş, kolye gitmiş Riddle gelmiş, Riddle gitmiş Andrew gelmişti. Saçma sapan hatalar yapıyor ve olaylar içerisine giriyordu.

Riddle'ın koridoru döndüp yaklaştığını görünce kafasını dizlerine gömdü. Nasıl buldu beni?! Konuşmak istemiyordu. Özellikle Riddle ile dertleşmek en son istediği şeydi. "Ne var?" Kafası hala dizleri ve kolları içerisindeydi. Bu yüzden sesi buğulu çıkmıştı. Çocukta cübbesini çıkardı ve katlayarak kucağına aldı. Daha sonra o da yere oturdu ve sırtını duvara yasladı. "Kızgınken nazik asilzade kalkıyor demek."

Kız sinirden gülmeye başladı. Şiş gözleri ile çocuğa baktı. "Özür dilerim lordum." Sonra karanlık lord lakabı aklına geldi ve bir an tüyleri diken diken oldu. "Ağlarken çok çirkin oluyorsun." Aldığı bu naif iltifat gerçekten çok işe yaramıştı. "Teşekkürler. Artık daha mutluyum." Sonra önüne döndü. Tabloların bazıları uyuyor, bazıları sohbet ediyor, bazıları onlara bakıyordu. "Neden geldin ayrıca?"

"Bilmiyorum." Çok açıklayıcı bir nedendi. "Arkadaşına haksızlık yapıyorsun. Onu orada bırakmamalıydın." Haklı olabilirdi. Ama ne zamandır arkadaş ilişkilerine karışıyordu? "Bir anda iyilik meleğim mi olmaya karar verdin Riddle?" Çocuk ellerine baktı. "İstesem bile olamam Brown." Anlamamıştı ama bu ilk sefer değildi. "Neden bana akıl veriyorsun? Buraya gelmemeliydin. Gidip kitap filan oku." Çocuk sessizce güldü. Başını öne eğdiğinde saçları alnına düşmüştü.

"Neden sana akıl veriyorum?" Sonra toparlandı. "Elbiseyi denedin mi?", "O konuya gelirsek..." Yine sinirleniyordu. "Kendi elbisemi alabilirdim. Ayrıca ben kuklan değilim. Umarım farkındasındır.", "Baloya benim gibi biri ile gelirsen üstüne dikkat etmen gerektiğini düşündüm." Ne kadar düşünceli! "Elbisem vardı." Sonra aklına aslında olmadığı geldi. Ailesinin buna dikkat ettiğini bile düşünmüyordu.

Kalktı. "Neyse. Eğer sen böyle peşimde dolaşacaksan ben de odama giderim." Eteğini silkeledi ve gözlerini sildi. Saçlarını düzeltti ve iyice silkelendi. Çocuk kalkmamıştı. Kız hafifçe ona baktı. Hala ellerini izliyordu. "Ne olmak istiyorsun Riddle?", "Ne?" Sonra önüne döndü. Tess sen ne halt ediyorsun? "Hiç." Aceleyle oradan uzaklaştı. "Aptal mısın Tess?" Kendi kendisine söylenerek bahçeye çıktı.

Andrew'i görmek istemiyordu. O yüzden revire de gidemezdi. Ama Mason'ı gördüğü anda konuşmak istiyordu. Andrew'in davranışları rahatsız etmeye başlamıştı. Dün gayet normaldi ama bugün neden gelip onu sormuştu? Çok hızlı bir teklif almıştı. Hatta teklifi aldığında çocuğun adını bile bilmiyordu. Ne ara bu kadar hızlı Tess'e alışmıştı?

Az önce Riddle'a sorduğu soru aklına gelip duruyordu. Sanki onu yorgun görmüştü. Soru bir anda içinden gelmişti. O an karar vermişti. Karşısında eski geçmişin ( belki de yeni geleceğin de) katili duruyordu. Harry'nin ailesi başta olmak üzere öldürdüğü insanlar. Ama o an sanki ufak bir çocuk gibiydi. Sanki bütün bunlarla başa çıkmakta zorlanıyor gibiydi. Ya da Tess o an yaşadığı karışık duygular ile kendisine engel olamamıştı. Kendine gel Tess. Başa çıkamadığını düşündüğün şeyker kim bilir nelerdir!?

Kendi başa çıkamadıkları ne olacaktı? Ona kim yardım edecekti? Asıl yorgun hisseden kişi oydu. Bir kızın kucağına inen baykuşa baktı. Paketten bir çift ayakkabı çıkmıştı. Kız notu okudu. "Baloda iyi eğlenceler tatlım." Arkadaşları ile sohbetine dönmüştü. Ailesinin bu tür şeyleri asla kaçırmadığını, bazen çok sıkıcı olduklarını söylüyordu. Tess yerdeki bitkilere baktı. O bu yıl hiç mektup almamıştı.

Albo Taşı // Tom x OC // Harry PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin