geçmişten bir anı

69 10 0
                                    

"Efendim uyanın." Tess gözlerini araladı. Biraz üşümüştü. Başındaki yaşlı hizmetçi gülümsedi. "Günaydın efendim." Ufak kız kocaman yatakta daha da ufak gözüküyordu. "Saat kaç?", "Yedi." Gözlerini ovaladı. "Anneniz sizi kahvaltıya bekliyor." Kafasını salladı. "Tamam hemen geliyorum." Yavaşça yataktan atladı. Henüz kendisine yüksek gelen dolap koluna uzandı. Hizmetçi onu daha da uğraştırmadan kendisi açtı.

"Ben mor giymek istiyorum.", "Ama bugün için hazırlanan kıyafetleriniz sarı." Kaşlarını çattı. Gözleri dolmuştu. Kadın gülümsedi. "Arkadaşınız aşağıda sizi bekliyor. O da sarı giymiş." Heyecanla bağırdı. "Mason mı geldi?!" Kıyafeti aldı ve hızla üstüne geçirdi. Hizmetçi bir yandan yere attıklarını topluyordu. "Biliyor musun ben Hogwarts'a gittiğimde en başarılı öğrenci olacağım." Saçlarını düzeltti. "Bugün rüyamda yine Slytherin'e seçiliyordum." Bir yandan giyinirken konuşmak yormuştu.

"Slytherin'e gitmeyi bu kadar çok mu istiyorsunuz?",
"Evet. Bütün ailem oraya seçilmiş.",
"Peki tek nedeni bu mu?",
"Aslında Slytherin'e biraz haksızlık edildiğini düşünüyorum. Ben bir Slytherin öğrencisinin ne kadar harika olabileceğini göstereceğim." Heyecanlanmıştı. "Sadeve dört yıl kaldı." Üstünü tamamen giymişti. Kapıdan çıktı ve koca malikâne'de koşa koşa aşağı indi. Yaşlı hizmetçi de peşinden yetişmeye çalışıyordu.

Yemek odasına girdi. Annesi babası ile konuşuyordu. Anne yine ciddi. Baba ile ne konuşuyor? Yanlarına gitti. "Günaydın.", "Dört dakika geç kaldın Tess." Yanakları kızardı. Başını öne eğdi. "Özür dilerim." Yerine geçti ve önüne gelenlere baktı. "Anneciğim Mason nerede? Hizmetçi burada olduğunu söyledi.", "Bahçede." Kadın kaşlarını çattı. Kısık sesle bir şeyler söyledi ama Tess yemek yediği için duyamadı.

***

Son lokmayı aldıktan sonra bahçeye fırladı. Arkadaşı elinde büyük insanların bindiği süpürgelerden tutuyordu. "Tess baksana!" Kız koşarak yanına gitti. "Bu ne?", "Babam benim için almış. Bir haftadır alıştırma yapıyorum." Gururla gülümseyen çocuk artık yerinde olmayan ön dişini göstermişti. "O kadar hızlı sürüyordum ki bir ağaca çarptım. Babam bu kadar kısa sürede hızlanmama çok şaşırdı." Etkilenen kız dişine baktı. "Yani uçabilir misin?!" Ağzı açık kalmıştı.

"Tabii ki uçabilirim.",
"Şimdi biner misin?",
"Şimdi mi..? Bi-binerim tabii ki. Sen de benimle bineceksen tabii.",
"Ama-" çocuk hızla süpürgeye atladı. Biraz sağa yattıktan sonra kendisini toparlamıştı. "Hadi." Kız biraz düşündü. "Ama ya düşersem.", "Sence ben seni düşürür müyüm Tess? Hadi bin "

Kız süpürgeye bindi. Bacakları biraz titriyordu. "Bence ben ineyim. Elbisem de var zaten." Mason kahkaha atarak sürmeye başladı. Arada tek elini havaya kaldırıp bağırıyordu. Tess ise kafasını çocuğun sırtına gömmüştü. "M-Mason dur." Sesi çıkmıyordu. "Tess etrafına bak!!" Kız tek gözünü açtı. Ormanın üstünde dolaşıyorlardı. O kadar etkilenmişti ki bir anlığına korkusu gitti. Çocuk ona döndü. "Muhteşemim değil mi?" Kendisiyle gurur duyuyor gibiydi.

***

Neredeyse bir saattir arazinin her yerine uçmuşlardı. Tess artık korkmuyordu ve Mason'a güveniyordu. Malikane'nin önünde dikelen annesini gördüğünde bembeyaz oldu. "Mason... Mason!", "Efendim." Çocuk gülmekten konuşamıyordu. "Artık inebilir miyiz?", "Hala korkuyor musun yoksa?" Kafasını salladı. "Annem beni arıyor sanırım. Bak." İkisi de o yöne dönmüştü. Arkadaşı durumu anlamış ve yavaşlamıştı.

Kadın Tess'i gördüğünde gözlerinden alev çıkmak üzereydi. Süpürgeden inen kız hafifçe yere düşüp ayağa kalktı. Eteğini silkelerken annesinin bileğini tuttuğunu fark etti. "Şu haline bak! Fakir, görgüsüz bir bulanık gibisin?!Ne halt ettiğini sanıyorsun sen?!" Şu an süpürgeye ilk bindiği halinden çok daha fazla korkuyordu. "B-Ben.... Ben sadec-", "Bir daha asla! Asla o şeye binmiyorsun." Mason araya girmişti. "Ama Tess bir şey yapmadı. Ben onu zorladım." Kadın ona döndü. "Bu konuyu annen ile konuşacağım Mason." İki çocuk da bakıştı.

Tess annesine baktı. "Asla Brown ailesine yakışır bir çocuk olamayacak mısın sen?! Asla Hanımefendi olamayacak mısın?!" Ağlamak üzereydi. Başını öne eğdi. "Özür di-", "Derhal odana çıkıyorsun. Bir hafta boyunca bir kez dahi olsa da dışarı çıkmayacaksın!" Arkadaki hizmetçilere döndü. "Siz de duydunuz mu?" Hepsi kafasını salladı. Arkadaşının yüzüne bile bakamadan odasına gitti. Merdivenlerden çıkarken ağlamamak için zor duruyordu.

Peşinden gelen bakıcı hizmetçisi de onun adına üzgün gibiydi. Yaşlı kadın Tess'e acıyla bakıyordu. "Siz üzülmeyin. En azından odanızda resim çizebilirsiniz." Kız ağır ve büyük kapısını zorla açtı. "Olmaz. Annem kızar." Parmak ucunda o kocaman kitaplıktan bir büyü kitabı çıkardı. Şu an ki yaşına ve eline uygun asasını aldı ve yere oturdu. Önüne gelen ilk büyüyü ezberlemeye başladı.

***

Öyle haftalarda Mason gizlice süpürgesi ile penceresine gelir ve sohbet ederlerdi. Tess okul yılına kadar yaşıtlarından çok önce öğrendiği okuma yazma ile bir sürü büyüyü çoktan öğrenmişti. Odasında geçirdiği cezalı günlerde saatlerce kitap okurdu. Bütün hayatı programlanmıştı. Hafta sonu özel olarak tutulan öğretmeni ile görgü kuralları dersleri alır, safkan aile bağlarını ezberler, büyü tarihini öğrenirdi.

Ailesinin safkan diğer aileler ile sohbetinde geçen adı lazım değil kişiyi çok duyardı. İsminin Voldemort olduğunu zar zor öğrendiği büyücü hakkında belirli bir zamana kadar hiçbir şey öğrenmemişti. Kan bağlarına çok sıkı bir şekilde bağlı olan ailesi bunun aksine Voldemort'a hiç bağlı değildi. Her ne kadar kendilerinin elbette ayrıcalıklı olduğunu düşünselerde bu yüzden diğer büyücülere abartılı bir zorbalığın safkanları lekeleyeceğini düşünüyorlardı.

Şimdi ise yıllarca insanların adını ağzına almadığı, ailesinin kötülediği, Voldemort diye anılan Tom Riddle, onunla savaşan bir başka adam ile aynı anda son büyüsünü Tess üzerinde kullanmıştı. Kız o kalabalıktan büyü ile uzaklaşırken son gördüğü şey Riddle'ın yakalandığıydı. Hangisinin büyüsü denk geldi..?

Annem görse ne derdi..? Dedi içinden. Gözleri kararıyordu. Asla Brown ailesine yakışır bir çocuk olamayacağım... Gülüyordu. Sanki kendisini uzaktan görüyor gibiydi. Üzgünüm Mason ama bu sefer pencereme gelemezsin. O ilk defa süpürgeye bindiği anda attığı kahkahalar kulağına doldu. Ölüyor muyum? Neden bu anıyı görüyorum? Riddle'ı düşündü. Bu duruma nasıl geldik biz? Malfoy nerede? Sonra etraf derin bir karanlığa büründü. Ne Mason ile attığı kahkahalar, ne annesinin kızması, ne öğretmeninin ona görgü kuralı anlatırken ki sesi vardı artık.

Kendi sesini bile duyamıyordu.

Albo Taşı // Tom x OC // Harry PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin