Göz bebeklerim sürekli hareket halinde etrafa bakınıyordu. Daha önce böyle bir yere gelmemiştim. Ortam ister istemez tüylerimi ürpertiyordu. Geldiğimiz mahallede evler en fazla üç katlı ve birbiriyle fazla bitişikti. Hiçbiri boyanmamış gri duvarları olan ve spreylerle yazılar yazılmış bir mahalleydi. Evler, pencerelerden pencerelere serilen çamaşırlar dışında terk edilmiş gibi hiçbir yaşam belirtisi göstermiyordu. Böyle evlerin hala olduğunu bilmiyordum ve ilginç bir şekilde öğrenmiş oldum. Mahalleden tuhaf olan sadece çamaşırların asılış şekli değil ne bir çocuk sesi vardı ne de pencereden bakan yaşlı bir teyze. Neden gereksiz bir şekilde gerilmiştim ki? Ortada bir sebep yoktu fakat içinde bulunduğum ortamı düşününce vücudumda gerilmeler olması gayet doğaldı.
Hala gelip gelmediğimizi düşünürken yürümeye devam ediyorduk. Doğum günümün üstünden neredeyse iki hafta geçmiş fakat dileğim tıpkı tahmin ettiğim gibi gerçekleşmemişti. Ertesi gün belki dileğim kabul olur diye boyaları palete dökmüştüm. Boyalar, paletin üzerine döküldüğü ile kalmış, orada kurumuşlardı. Tekrar yıkılan umutlarımın üzerine bir daha denememiştim. Kendimi hayatın devam ettiğine ikna etmeye çalışıyor, bir şekilde teselli arıyordum. Gün gelecek bu günleri gülümseyerek hatırlayacaksın, diye geçiriyordum içimden.
Milyonlarca parçalara ayrılmış umudumu gören Simge zorla evden çıkmaya ikna etmişti beni. Cumartesinin tadını çıkartıp tüm gün klima altında uyumak istiyordum ama bunu onu anlatmaya çalışmak deveye hendek atlatmak kadar zordu. Eğer Simge dışarı çıkmak istediyse bizi peşinden sürüklemeden asla çıkmazdı. Bugünün kurbanı ise bendim. Ozan abisine yardım edeceği bahanesi kullanıp kendini kurtarabilmişti. Onun aksine benim kurtulmam için hiçbir bahane işe yaramazdı, Simge sırf benim için beni falcıya sürüklerken.
Simge aramızda en çocuk ruhlu olanımızdı. Salıncakta sallanmaktan hoşlanır, animasyon izlemeyi bayılır ve her an her dakika düşünceleri, duyguları bir çocuk gibi değişebilirdi. Bir bakmışsınız saçını pembeye boyatıp ertesi gün pişman duygusuyla yakınırdı. Onun cesaretine hayran kalırdım. Ben asla kendimi sarı saçlarım dışında hiçbir şekilde hayal edemezdim. Hayal etmiş olsam bile o hayalimin kabusa dönüşeceğine emindim çünkü ben sarı saçlarımın ve mavi gözlerimin olması için doğmuş gibiydim. Saç rengimi değiştirmeye bile cesaret edemezken Simge için bu oldukça sıradan bir alışkanlıktı. Artık yeni bir Simge gördüğümüzde şaşırmaz olmuş, onun bu kararsız hallerine alışmıştık. Zaten biz onu olduğu gibi seviyorduk. Dengesiz, ani kararlar veren, bizimleyken hata yapmaktan çekinmeyen ve tüm o çocuksu ruhuyla...
Genellikle Simge'yi dengeleyen taraf Ozan olurdu çünkü bazen bende onun çekimine kapılırdım. Bu durumlarda bizi pişmanlık duyacağımız hataları yapmaktan önleyen Ozan olurdu. Ozan, koyu kıvırcık saçlarıyla okulun her zaman popüler çocuğuydu. Kıvırcık saçlarıyla, ışıl ışıl parlayan koyu kahve gözleriyle girdiği her ortamda dikkatleri üzerine toplardı. Kızlar saçlarıyla oynamak istemesine rağmen kimsenin saçlarına dokunmasını sevmezdi. Saçları onun kırmızı çizgisiydi. Doğru berberi bulana kadar defalarca değiştirmiş sonra içine sinen bir berber bulduğunda asıl rahatlayan biz olmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boş Tuval
Teen FictionHayatın en kötü günlerini yaşayan Rüya, bilmediği bir sokakta anılarının resmedildiğini görmesiyle içinde umut tohumları yeşerir. Son üç ayda hayatı mahvolan Rüya'nın tek umudu geceleri sokaklarda duvarların dili olan yabancı bir adamdadır. Gird...