Odanın içinde kendi etrafımda döne döne yürüyordum. Saçlarım kıpkısa olduğu için sürekli enseme çarpıyordu. Üzerimde bana büyük gelen bir tişört vardı, altımda mini solmuş bir şortum vardı. Soluk renkli duvardaki portlere bakıyordum ama dönmekten karman çorman görünüyorlardı.
"Dur artık dönme," umursamaz bir ses arkamdan duyulduğunda kıkırdayıp dönmeye devam ettim. "Sana diyorum, dönme artık!"
"Neden kızıyorsun? Dönmek hoşuma gitti," dediğimde dönmeyi bıraktım. Hafif başım dönmüştü ve ayakta dengede durmam biraz zorlaşmıştı.
"Yeni tablomun üzerinde çalışıyorum, sinirliyim," dediğin de yüzümü astım ve bir kenara geçerek oturdum. Masanın üzerinde viski şişleri, küllükler, sigara izmaritleri ve yemek kutuları her yerdeydi. Ev o kadar dağınık gözüküyordu ki bir an Arkın'ı göremediğimi düşündüm.
"Ev çok dağınık," dediğimde koltukların üstünde kirli çamaşırlar, giyilmiş kıyafetler ve yastıkların üzerinde atılmış çoraplar vardı. "Kolumun altındaki yastığı kaldırdığımda botun tekini buldum," dediğimde bota uzaydan gelmiş ifademle bakıyordum.
"Ah sağ ol bebeğim bende onu arıyordum," dediğinde yere fırlattım.
"Dışarı çıkmışlığın mı var, bulmaman gayet normal," dediğimde fırça darbesiyle yaptığı boyayı eliyle dağıttı. Eline bulaşan kırmızı rengi bir süre izledim.
"Arada sırada çıkıyorum, haksızlık yapma," dediğinde gözlerimi devirdim. Bir süre başımı yatırarak tavanı izledim. Kirlenmiş tavanda dans eden kız figürleri çizdim, yeşil bir alan çizdim, uçuşan kuşlar çizdim, mutlu insanlar çizdim, mutlu bir dünya çizdim ve tam o anda kafama bir terlik yedim.
"Ne yapıyorsun ya?" diye cırladım.
"Benimle ilgilenmeyi kestin," dediğinde bacaklarımı kanepeden sarkıttım.
"Sana da ne yapsam yaranamıyorum yahu," dediğimde sırttı. Mavi gözleri bana alayla bakıyordu. Yüzündeki solgun gülümsemeyi görmek beni de mutlu ettiği için bende gülümsedim.
"Yanıma gel ay yüzlüm," dediğinde hemen ayaklandım ve pıtı pıtı yanına ilerledim. Açmış kollarına kıvrılarak yattım. Başımı omzuna yasladım. Boyalı elleriyle yüzüme dokundu. Kocaman gülümseyerek dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Derin öpüşmemiz de tutku yoktu. Arkın hiçbir duyguya inanmıyordu. Her şeyi reddetmeyi seven bir yanı vardı. Daima bir şeylere isyan ederdi. Baş kaldırırdı her şeye.
Benden ayrılığında uzanarak fırçasını eline aldı ve yarım bıraktığı tablosuna devam etti. Çıplak sırtına baktım. Birçok iz vardı. İzlerin nedenini asla bilmedim. Bana hiçbir şeyini anlatmazdı. Bende sorun etmezdim. Bende tabloya doğru eğildim ve bir süre çizdiği şeye baktım.
"Ne bu?" diye sorduğumda yüzündeki düşünceli tavrını beğenmiştim. Çatık kaşları, gergin çenesi ve beni daima büyüleyen mavi gözleri, bir bütün oluşturuyordu.
"Bende bilmiyorum," dediğinde güldüm.
"Birçok çizdiğin şey gibi mi?" diye sorduğumda geriye arkama yaslandım. Başımı tekrar kanepenin başlığına dayadım. Bütün resimleri için aynı cümleyi kurardı. "Bir sergi açabilirsin, insanlar seni tanıyabilir," dediğimde fırçayı sertçe fırlattığını fark ettim ama gözlerim kapalıydı.
"Hayır! Bu konuyu her defasında konuşuyoruz. İstemiyorum insanların beni tanımasını, ben böyle iyiyim," dediğinde gözlerimi açtım.
"Tamam, sinirlenme ben sadece seni düşünüyorum," dediğimde saçlarını çekiştirerek içeriye doğru yürüdü.
![](https://img.wattpad.com/cover/33137653-288-k318033.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şiirin Ağıtı
Novela Juvenil"Yaşamayı değil, ölmeyi diledim." Kapak Yapımı: @GlbayramON 2016