Issız bir sessizlik kalp atışlarımı duyabileceğim kadar keskindi. Tenim alev alev yanıyordu Ciğerlerim sanki uzun süre nefesimi tutmuşum gibi havaya ihtiyacı vardı. Sık sık derin nefes alıyordum. Tanrım, bu gerçekten çok zordu. Lütfen, lütfen bana daha fazla yük verme, diye dua etmeye çalıştım. Bedenim kaskatı olmuştu. Dişlerimi sıktım. Geçecekti. Her şey eninde sonunda biterdi. Acı bedenimi esir aldığında aklımda sadece Arkın vardı. Sanki o buradaymış gibi her yerde mumları yaktım, sehpaya o çok sevdiği viskisini koydum, çakmağı küllüğün yanına bıraktım. Her zamanki dinlediği o garip müziklerden birini açtım. Ve beklemeye başladım. Hava kararmıştı ve o yine yoktu. İki gün. Kısa bir süre olabilirdi ama o yoktu. Bu Arkın için uzun bir süreydi. Evden çıkmaktan nefret eden biri için gerçekten çok uzun bir süreydi. Bekledim. Mutlaka gelecekti. Bekledim. Başımı koltuğa yasladım. Gözlerimi kapattım. Müziğin tesiri altında yumuşamaya çalıştım.
Gözlerimi kapıdan gelen sesle araladığımda uyuduğumu fark ettim, Arkın bir şeylere çarparak içeri girdiğinde hemen ayaklandım ve yanına ilerledim. "Arkın nerelerdeydin?" diye sorduğumda sarhoş olduğunu fark ederek şaşırdım. Sarhoştu. "Arkın?" cılız bir sesle adını tekrarladım. Bana cevap vermesi gerekirken yanımdan geçerek salona ilerledi ve kendini koltuğa bıraktı. "Cevap ver bana!" diye bağırdım. İki gündür yoktu ve öylece hiçbir şey demeden yanımdan geçip gitmişti. Karşısında dikledim. Bir şeyler mırıldanıyordu. Yüzünü ellerimin arasına alarak sarstım. "Neredeydin?" diye sordum. Bana kocaman sırıttığında kaşlarım çatıldı.
"Bir kızla beraberdim," dediğinde hala sırıtıyordu. Bana hiç böyle sırıtmadığını fark ederek kalbime bir cam kırığı saplandı.
"Nasıl bir kızla beraberdin?" diye sordum ama sesim titremişti ve bunu fark edemeyecek kadar kendinde olmaması daha fazla beni kırdı.
"Çok soru soruyorsun."
Ellerim buz kestiğinde ellerimi yüzünden çektim. Çok soru soruyorsun dedi. Çok soru soruyorsun. Sessizce karşısındaki koltuğa çöktüm. Ayağa kalktığında sendeledi. Yardım etmek için tam ayağa kalkacağım sıra vazgeçtim ve oturmaya devam ettim. Çok soru soran birisi ayağının altında dolaşmamalıydı. Bir an bulunduğum yer yabancı geldi. Neden burada hala durduğumu sordum kendime. Ayaklarımda güç yoktu, gidemiyordum. Kendimi kötü hissetmeye başladığım sıra banyodan su sesi geldi. Gözlerim doluyordu. Fazlalıktım artık. Yavaşça ayağa kalktığımda görüntüm bulanıklaştı ama emin adımlarla yürüdüm. Son kez göz ucuyla bakmak için banyoya ilerlediğimde kafasını su dolu küvete soktuğunu gördüm. Bir süre başını kaldırmadığını fark ederek kaşlarımı çattım, ne yapmaya çalışıyordu? Bir süre daha çıkmasını bekledim ama çıkmıyordu.
"Arkın?" yüksek sesle seslendim. Ne olursa olsun sesimde korku tınısı vardı. En son dayanamayıp yanına ilerledim ve zar zor omuzlarından tutarak çektim. Başını sudan çıkardığında bir süre öksürdü. "Delirdin mi? Şu yaptığın şeye bak! Çocuk musun sen?" diye bağırdım. Ölmesini istemiyordum. Ölmesini istemiyordum. Başını küvete yaslayarak soluklanmaya başladı. Ellerimi belime yerleştirmiş Arkın'a bakıyordum. Derin bir nefes aldım, başıma keskin bir ağrı saplanmıştı.
"İnsanları kırıyorum," dediğinde bakışlarımı üzerine sabitledim. "Kırıyorum herkesi. Yapmamam gerektiğini biliyorum ama elimde değil." Sessiz bir şekilde sadece Arkın'ı izledim. "Bir şey demeyecek misin?" diye sorduğunda sadece omzumu silktim. Sırtımı lavaboya yasladım. Başımdaki ağrı hala vardı. "Maya?" diye bana seslendiğinde gözlerimi ışığa sabitledim. Adımı sesinden dinlemek hoşuma gidiyordu. İçeri de saatler önce açtığım şarkıyla sanki bir bütün oluşturuyordu. "Maya?" dediğinde sesi sakin ama hala kızgın bir tını vardı.
Sırtımı lavabodan ayırdım. "Gidiyorum," diyerek banyodan çıktım. Kapıya doğru yeniden gözlerim dolu ilerledim. İlk defa bana bağırmıştı. İlk defa çok soru sorduğumdan bahsetmişti. Acaba hep böyle mi düşünüyordu. Dişlerimi sıkarak apartmandan çıktım ve kendimi dışarıya bıraktım. Hafif esen bir rüzgar vardı ama üşütmüyordu. Adımlarımı yavaş atarak tadını çıkarmaya çalıştım. Biraz önce yaşadığım şeye rağmen nasıl tadını çıkaracağımı bilmiyordum. Saçlarım enseme çarpıyordu. Kendimi koskocaman bu dünyada yalnız hissettim. Bir nokta gibiydim. Yalnız ve kimsesizdim. Dişlerimi yeniden sıktım. Ağlamak yoktu bu gece. Kimsesiz oluşumla sevişecek, yıldızlardan gebe kalacaktım. Varlığımda yokluğumda evren olacaktı bu gece. Sarhoş olacaktım şiirleriyle. Dilim damağım kurusa da içmeyecektim nahoş şerbetini. Boyayamacaktı bu gece, sarmaş dolaş yatmayacaktık. Bir yanım eksik olacaktı ama alışırdım. Kulağıma şiir okunmayacaktı bu gece, pahalı hediyeler yerine tablo verilmeyecekti ama olsun alışırdım. Sonuçta hep alışmak zorunda kalmamış mıydım bazı şeylere. Düşe kalka yürümemiş miydim bu yolları? Yine düşerdim. Yine kalkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şiirin Ağıtı
Novela Juvenil"Yaşamayı değil, ölmeyi diledim." Kapak Yapımı: @GlbayramON 2016