4: kraliyet ailesi

597 86 106
                                    

Yeonjun'un tarihle ilgili bilgi sahibi olduğu pek söylenemezdi. Ama yine de yaşayan güncel Kraliyet Ailesini öğrenecek kadar okula gitmişti. Her tarih dersi Choi Krallığı'ının kuruluşunu anlatarak başlar, daha sonra mevcut Kraliyet Ailesini tanıtarak biterdi.

Kral, Kraliçe ve Kral'ın erkek kardeşi olmak üzere üç yönetici vardı sarayda. Kraliçe Başka bir krallığın prensesiydi. Bu gelinle beraber çeyiz olarak toprak alma stratejisinin bir parçasıydı. Yeonjun okulda Kraliyet evliliklerinin bunun gibi siyasi çıkarlar için yapıldığını öğrendiğinde şok içinde kalmıştı. Kraliyet üyesi olmak berbat olmalı. diye düşünmüştü. Biriyle sırf çeyiz olarak toprak kazanmak için evlenmek ona duygusuzca geliyordu. Evlenmek ona çok uzak gelse de bu gibi birlikteliklerin romantizmine inanırdı Yeonjun. Ama yaşayacağı bir his olduğunu düşünmüyordu. Onun gibi olan başka kim vardı ki Krallıkta?

Kraliyetin üç varisi vardı. Biri tanıştığımız Prens Choi'ydi. Diğer ikisi de Hwang kardeşler olarak geçen ikizlerdi. Bu üç kardeşin de aynı yaşta olması Kraliyetin gelecek günleri için çekişmeli geçeği söylentisiyle kaynatırdı çarşıyı. Prens Hwang ve Prens Choi'nin yanında Prenses Hwang'ın da çok tatlı dilli olduğu, ileride otoritenin bir ucundan tutacağı konuşulurdu. Hatta okula yeni başlayan çocuklar kendilerince onları taklit eder, tahtadan kılıç dövüşleri yapardı. Taht savaşlarının gerilimiyse ise yetişkinler arasındaki ciddi bir konuydu.

Yeonjun'un anlam veremediği şey ise dün gece heyecandan nefes dahi alamadığından, uyuyamayıp derin düşüncelere daldığında kafasında yeşermişti. Aniden.

Krallığın konumladığı bölgeye 'Hwang' denirdi. Krallığa adını veren bölge halkın yaşadığı Choi bölgesiydi. Kral ve Kraliçe resmi davetlerde Kral Hwang, Kraliçe Hwang şeklinde anılırken, üstüne bir de ikizlere Prens ve Presnes Hwang denirken, Neden Prens Choi, Prens Choi'ydi?

Bunu şimdi Luctus'un üzerinde arkasından kollarını Yeonjun'un beline dolamış Prens'e sormak istiyordu ama her şeyin bir sırası vardı. Günler geçtikçe bakıcılığını yapacağı bu Prens'le daha samimi olabileceğini düşünüyordu. Belki bir gün bunu sorabileceği kadar yakın olurlardı.

Yeonjun uykusuz bir gecenin ardından uyanmış, hala ertesi gün yaşananları atlatamadan kendisini Luctus'un yolunu gözlerken bulmuştu. Kahvaltı dahi etmeden annesi ve Yewon'la vedalaşmış. Apar topar toparladığı eşyalarını dil döke döke Luctus'a yüklemişti. Asker Taehyun yanında at çiftliğini emanet alacak seyislerle çıkageldiğinde Yeonjun, Luctus'un sırtına Prens Choi'yi nasıl bindireceğini düşünüp ecel terleri döküyordu. Şansına Luctus o sabah uysal görünüyordu gözüne. Her sabah olduğu gibi Yeonjun'dan iki küp şeker ve bir elma almış, yelesini taratmıştı. Fakat sanki at da Prens Choi'de tuhaf bir şeyler sezmişcesine bakışlarını uzun boylu çocuğa dikmişti.

Prens Choi de geri kalmamış, ata dikmişti bakışlarını. Sanki ikisinin arasında şimdiden bir gerilim başlamıştı. Yeonjun bunun iyi bir şey olmadığına emindi.

Taehyun'un atının nallarının sesi duyulmadan hemen önce Yeonjun, Prens Choi ile o sabahki ilk konuşmasını gerçekleştirmişti, Prens uzunca bir süre çocuğun atla ilgilenişini izlemiş daha sonra ona, ''Bu atla aranızda nasıl bir bağ var böyle?'' diye sormuştu. Yeonjun da kısaca hikayeyi anlatmıştı ona.

Prens etkilenmiş görünmese de bir adım daha Luctus'a yaklaşmıştı. Bu hareket Yeonjun'un Prens için endişelenmesine sebep olsa da Luctus uysalca Prens'e doğru dönmüş ve Prens'in başını sevmesine izin vermişti. Yeonjun bu olay karşısında şok olmuştu. Luctus kendini Yeonjun'a bile zor sevdirirdi.

''B-bugün iyi gününde olmalı.'' dedi ama şaşkınlığını gizleyemeyerek kekeliyordu. ''İlk kez başka birine kendisini sevdirdiğini görüyorum.''

Die For You ; yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin