12: Soobin'in planları

415 62 216
                                    

Soobin uyandı, gözlerini kırpıştırarak kollarının altındaki sıcak bedeni hissetmek istedi ama onu karşılayan şey bir boşluktu.

Alkol almış olsa da dün gece yaşanan her şeyi bilinçli olarak yapmıştı, hatırlıyordu. Sonunda, sonunda Yeonjun'la işleri ilerlettiğini düşünmüştü. Dün geceyi düşünmek bile vücudundaki tüm hücreleri harekete geçriyordu.

Yeonjun'u gördüğü ilk andan beri onu unutmak, huzuru başkasında bulmak için çabalamıştı Soobin. Önceden saraydaki ahırı işleten ailenin oğlu Kai de dahil olmak üzere pek çok kişiyle görüşmüş, son ana dek kendini koparmak istemişti Yeonjun'dan.

En başından beri erkeklere ilgi duyduğunu biliyordu ama Yeonjun ona fazla masum, fazla yüksek gelmişti hep, ayrıca Krallıkta sözde 'oğlancı' olan kişi sayısı neydi ki? Askeriyede eğitim almamış birinin erkeklere ilgi duyduğu duyulmuş şey değildi. Prens hiç şansı olmadığını en başından kabul etmişti bile. Sanki Prens olan Yeonjun'du da ulaşılması zor biriydi Soobin için.

Şehrinden onu koparıp yanına almanın bir çok hayalini kurmuştu yıllarca. Ya da kendini aşık olmadığına ikna etmek için fazlaca yanlış  kişilerle kesiştirmişti yollarını. Ne yaparsa yapsın kafasını hiç toplayamamıştı, her zaman çok dağınıktı zihni. Her zaman kafasının içinde koşturan tonlarca düşünce içini sıkan ve kimseye açamadığı dertleri vardı. Ne zaman bunlardan kaçsa ayakları hep onu Yeonjun'a götürdü. Asla onunla olmayacak o kişiye.

Bazen o atların otladığı çimenlikte annesiyle kavga ederdi, bazen de annesinin artan kumaşlarının üzerinde yazı yazardı. Ama genelde atlarıyla koştururdu, tatlı bir rüzgar her zaman saçlarının arasından uçuşurdu. Hep güzel tıraşlı saçları vardı Yeonjun'un ama dalgalı bukleleri her zaman uzun olur, yüzünü öyle sevimli yapardı ki...

Tüm bunlarla akıp giden zaman içerinde, bir gün çiftlikte sıra dışı bir şeye şahit oldu Soobin.

Yeonjun o gün atlar çimenlik alanda otlarken bahçedeki ağaçların arasından çıka geldi. Hala çiftlik sınırlarını oluşturan çitlerin ardındaydı. Yanında yürüyen biri daha vardı, Soobin onun başta kız kardeşi olduğunu tahmin ettiği kız olduğunu sandı ama saçları kısa biriydi bu kişi, uzun ve ince bir vücudu vardı, Yeonjun'dan bile uzundu, kesinlikle annesi de değildi.

Bir erkekti, başka bir erkek.

İkisi önce biraz dolanıp atları sevdi, Soobin o uzaklıktan Yeonjun'un sırıtışından tüm dişlerini dahi sayabilirdi. Diğer oğlan ne söylerse omuzları titreyene dek kıkır kıkır gülüyordu Yeonjun.

Soobin gergince oturduğu dalın üzerine daha da eğildi. Ne konuştuklarını duyamayacağını bilse de öylesine merak ediyordu ki kendini resmen ikiliye kilitlemişti.

Aralarındaki flörtü olduğu yerden bile hissediyordu Soobin, bu mümkün olabilir miydi?

Çocuk elini önce Yeonjun'un omzuna koydu, açıkça elini kaydırarak okşadığında Soobin Yeonjun'un kulaklarına dek kızardığını görebiliyordu. Dalgalı kakülünü geriye doğru savurarak bakışlarını kaçırdığında Soobin bunca yıl bir sapık gibi onu gözetlediği anlardan hiç birinde onu böyle görmemişti.

Diğer çocuğun elleri yavaşça Yeonjun'un omzundan yüzüne doğru ilerledi, şimdi Yeonjun kaçırdığı bakışlarını çocuğun yüzüne çevirmişti.

İzin ister gibi Yeonjun'un yüzüne eğildi, Yeonjun da ona izin vererek parmak uçlarında doğruldu, İkili yetişkin bir beygirin arkasında gizlenerek dakikalarca öpüştüklerinde Soobin'in beyni havalanmıştı bile, bu görüntüye dayanamamıştı Prens. Aklının uçtuğunu, vücudundaki tüm kanın çekildiğini hissetmişti. Yazın kavurucu sıcağıyla yanan bir günde Prens'in içi buz tutmuştu adeta.

Die For You ; yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin