6: öpücük

603 82 233
                                    

Upuzun, sanki 6 hafta gibi geçen 6 günün ardından, Yeonjun hayatında ilk kez tatil gününe uyanmıştı. Daha önce okul araları dışında hiç tatil nedir bilmeyen biri için bugün gerçek bir bilinmezlikti. Eve gidecek ve öylece duracak mıydı? Belki de Luctus ile beraber sahil boyunca bir gezintiye çıkardı. Deniz kenarında yaşayan biri olmasına rağmen Yeonjun sahilin keyfini çıkardığını hiç hatırlamıyordu.

Pozitif düşüncelerine tutunup güzel bir gün geçirmek için yataktan kalkmaya yeltendi. Yorganın içi vücut ısısı sayesinde sıcacık olmuştu, bu hissin verdiği keyifle  arkasına döndü. Başta her şey normaldi. Sağ duvardaki büyük pencereden içeri güneş ışığı giriyordu. Karşıda Beomgyu ile ortak kullandıkları bir masa ve giysi dolabı vardı, odanın kapısı kapalıydı.

Ama ne olduysa, Yeonjun, Beomgyu yerinde mi acaba diye kontrol etmek için soldaki yatağa baktığında oldu.

Başta sabah sabah algılarının açık olmadığını düşündü. Ama gözlerini ovuşturduğunda hala aynı şeyi görüyordu. İlk bakışta algılayamamış olsa da Beomgyu'nun yatağı biraz... fazla kabarıktı?

Yeonjun yattığı yerden doğruldu. İlk düşündüğü şey Beomgyu'nun hasta olup olmadığıydı. Etrafına bir şey mi sarmıştı, yastıklarla mı uyumuştu?

Ama şişlik hareket ettiğinde orada sadece Beomgyu'nun olmadığını anladı Yeonjun. Şaşkınlıkla çıkardığı sesle beraber yatağın içindeki ikinci kişinin sarı saçları yorganın altından çıktığında Yeonjun çenesini yerden toplayamayacak vaziyetteydi. Şok içerisindeydi. Beomgyu tek değildi.

Sarı saçları takip eden esmer vücutla beraber uyanan Beomgyu da gözlerini ovuşturarak hareketlendi, bir kaç saniyenin ardından gözlerini fal taşı gibi açarak yanındaki sarışına döndü. ''Aptal! Senin burada ne işin var?'' diye çığlık atarak yorgana sarıldı. Çocuğu tekmeler ve yumruklarla itekleyerek vücuduna dolanmış kolları kendinden uzaklaştırdı. ''Sabah olmadan gitmen gerekiyordu.'' dedi elini alnına vurarak.

Yeonjun'un alışık olduğundan farklı olarak Taehyun gerindi. Kendisi bir asker olduğundan Yeonjun onun her daim disiplinli ve adab-ı muaşerete uygun davranışlarına aşinaydı. Her daim sopa yutmuş gibi dimdik duran ve sırtındaki silahla oldukça tehditkar görünen Taehyun biraz daha yılışarak Beomgyu'ya sokulmaya çalıştığında Yeonjun neyin ortasında kaldığını yine, yeniden sorguluyordu.

''Seni bırakamadım.'' dedi Taehyun Beomgyu'ya. ''Ne olmuş?''

Çocuk panikle yeniden Taehyun'u iterek yataktan fırladı, kıyafetlerini üzerine geçirmeye başladığında Taehyun'un omuzları düştü.

''Sen kafayı mı yedin?'' diye bağırdı yeniden Beomgyu. ''Ben artık bu odada tek kalmıyorum.'' diye ekledi Yeonjun'u işaret ederek. Titreyen elleriyle pantolonunun kemerini geçirdikten sonra Yeonjun'a döndü, ''Çok özür dilerim.. Sen.. Şu an muhtemelen bir sürü şey düşünüyorsundur ama ben gerçekte-'' derken Yeonjun elini kaldırarak Beomgyu'yu susturdu. Çünkü sorması gereken çok daha önemli bir soru vardı.

''Siz de mi benim gibisiniz?'' diye sordu sadece.

Taehyun'un yayıldığı yatakta doğruldu, ''Bizim gibi de ne demek?'' diye sordu. Muzip ifadesi birden katılaşmıştı. Anlaşılan sevgilisinin (?) bir oğlancıyla aynı odada kalması fikrinden bile rahatsız olmuştu. Tabii ki. Yeonjun neden sormuştu ki bunu? Ne kadar aptal olduğunu düşündü.

''O-oğlancı? Böyle mi söyleniyor?'' diye sordu Yeonjun tereddütle. Haklı olarak karşısından iki erkeğin aynı yatakta sarmaş dolaş yattığını görmek onun için çok şaşırtıcıydı. Hayatı boyunca onun gibi erkeklerden hoşlanan 'oğlancı' kimse ile karşılaşmayacağına kendini o kadar ikna etmişti ki şimdi yaşadığı şok, hayatının şokuydu.

Die For You ; yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin