6

144 27 124
                                    

Hey, selam! Kurguya gösterdiğiniz ilginin beni nasıl mutlu ettiğini bilemezsiniz.. Bu yüzden izlemem gereken ders kayıtları, yaklaşan vizeler demeden koşup geldim yazmak için. Bu bölüm, Loli'm, dolayısıyla reperdus bebeğim için; sen kendisine iletirsin. Ama aynı zamanda kurguya başlayıp seven ve tatlı yorumlarıyla beni musssmutlu eden urvulgardarlin için. Hoş geldin ve teşekkür ederim!

İyi okumalar, sizi çok seviyorum!

PS: Yeniden hatırlatmalıyım ki kurguların her birinin kendi adıyla bulabileceğiniz playlistler mevcut Spotify profilimde. Bölümleri o listeyle okuyabilirsiniz!

Ayağıma yuvarlanan bira şişesini farkedince bıkkınlıkla iç geçirdim. Kapıyı arkamdan kapatıp koridorda birkaç adım atınca gittikçe yaklaşmakta olan sigara dumanı, Luke'un döndüğünün en net işaretiydi. Onu her zamanki gibi televizyonun karşısında uzun bacaklarını küçük kanepeye sığdırmaya çalışarak uzanmış halde bulunca öfkelenmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Henüz yeni toparladığım ev, yeniden bir sürü çöp içinde kalmıştı.

Kızma bahanemin bu olduğuna kendimi ikna etmek istesem de gerçeğin farkındaydım, Luke'un varlığı benim için rahatsız edicilik düzeyini tek başına karşılayan ve bana ömür boyu yetmesini sağlayan bir unsurdu. Ensemdeki tüyler diken diken olurken birkaç adım daha attım ve gözlerinin her zamanki saçma sitcom dizilerinden birinden bana çevrilmesine sebep oldum.

Kırmızı hatlarla ve mor gözaltlarıyla çerçevelenen mavi gözleri açılırken, "Hoş geldin!"diye şakıdı, "Ben de seni bekliyordum!"

Çantamı yere rastgele fırlatırken normalde onu duymazdan gelip odama gitmemi, cevap vermememi beklediğini bile bile, "Neden?"diye sordum, "Para istemek için bekliyor olamazsın, onu ben olmasam da alıyorsun zaten."

Lacivert koltuğumun üstüne onu yakma pahasına koyduğu sigarasını parmaklarının arasına alırken dudak büzdü. Yıllardır onunla yaşamanın en kesin yolunun bu tür tepkilerini geçiştirmek, duymazdan gelmek ve o yeniden birkaç hafta ortada olmayıp nefes almamı sağlayacak şekilde ortadan kaybolana dek beklemek olduğunu öğrenmiştim. Şimdiyse, ona güvenmediğimi alenen belli ediyordum işte.

Rachel'a nasıl yaptıysam, yapabildiysem, kardeşime de pekala yapabilirdim.

Kendinizi insanlara açmak biraz böyleydi. Bastırılmış duyguların en yoğun şekilde günyüzüne çıkacağı ve yıkıcı etkileri olacağını söyleyen o meşhur tezin en büyük kanıtı gibi, bir süredir söyleyemediklerinizi ve bunu karakterinize yerleştirerek kabullendiklerinizi söylemeye ve dürüst olmaya başladığınızda bunu duramıyordunuz. Barajda hapsedilmiş bir suyun duvarını kırıp geçmesi gibi akıyordu kelimeler dudaklarınızdan, sizin onları aklınızın süzgecinden geçirme fırsatını bile size tanımadan, yıkıcılığının farkında ve bununla gurur duyar bir inatçılıkla.

Luke'a yıllardır tanıdığım tolerans, birkaç ay önce her zamanki gibi para bulup ev dışında herhangi bir yerlerde içmek için evde her deliği kurcaladığı sırada sınırına ulaşmıştı. İşten eve döndüğüm normal bir günün akşamında, odamda yazdığım şiirlerin ve öykülerin her yere saçıldığını görmüştüm.

Yıllardır bana ait olan tek dünyamın, sevdiğim adamı ve ona duyduğum aşkı koruduğum o küçük dünyamın benim özelimden çıkıp bir başkasının zihnine yerleşmesini sindirememiş ve şuan bulunduğu gibi koltukta bulunup uyuklamakta olan kardeşimin yakasına yapışmıştım. Ailemizi kaybettikten sonra sağlam çıktığı evimize alkolik bir serseri olarak geri döndüğü günden beri ona ağzımı açmamış ve evden çekip gideceği, beni o küçük dünyamla başbaşa bırakacağı anlar için ona maddi manevi tüm toleransı sağlamış olan benim için bu hareket öylesi aşırı ve aniydi ki uykusundan can havliyle fırlamıştı.

If We Fall Again / CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin