7

109 25 76
                                    

Merhaba! Öncelikle hiç yapmadığım bir şeyi yapıp geçen gün yayınladığım bölümü sildim bir saat kadar sonra. Okuyan ve sildiğimi gören herkesten özür dilerim bunun için. Sadece doğru hissettirmeyen ve beni rahat hissettirmeyen bir bölümdü ve yeniden denemek istedim. Anlayışınız için teşekkür ederim.

canjust butterfly_87 sanırım siz okumuştunuz o sırada yeniden özür dilerim:(

İyi okumalar!

PS: Multideki şarkıyla okumanızı şiddetle öneririm, aşırı şiddetle!

"..Belki de günün birinde beni, yalnızca bir saat için bile olsa yanına çağırabilirdin. Ve sadece ihtimal olan bu bir saat uğruna her şeyi geri çevirdim, sırf ilk çağırışında özgür olabilmek için.."

Gözlerimi alışmaya başladıkları karanlıkta seçilebilen yüksek tavandan zorlukla ayırıp başımı yana çevirdim.

Sırtı bana dönük şekilde yatan ve bir kez daha dokunabilmek, temas edebilmek adına yanıp tutuştuğum bu bedenin sahibi benim yıllardır Stefan Zweig'ın Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nda tanımladığı o beklentiyi kurduğum; bir çağırışı, bir kez olsun benimle geçirmeyi düşüneceği ve de geçireceği bir an için yıllarca tüm imkanları reddettiğim ve kalbimde ondan başkasına yer vermeyi en kesin dille reddettiğim adamdı.

Aşkı en yüce haliyle anlatan kitapların her birinde aşk nasıl işlenirse işlensin, bazen en takıntılı haliyle bazen en saf duygularla bazense en imkansız durumlarda, aşkın tanımı benim için yanımdaki adamın varlığıydı.

Öyleyse neden ağlıyordum?

Ellerimi büyük bir ağırlıkla yüzüme çıkarıp gözyaşlarımı silerken titrek bir nefes aldım.

Sarı saçları yastığına dağılmış şekilde uyuyor, sırtı dingin nefeslerle hareketleniyordu. Uyuduğunu düşündüğüm an ona dokunmak, henüz yarım saat öncesine kadar bedenlerimiz olabilecek en kutsal şekilde birbirine kenetli değilmiş gibi coşkun bir hasretle onu öpmek için öylesine derin bir istek duydum ki bu istek yüreğimin ortasına gelip yerleşti ve her an daha çok canımı yakmaya başladı.

Yine de, ağlamama sebep olan şeyin bu olmadığını biliyordum. Yıllardır tüm romantik ve cinsel ilişki imkanlarını uğruna gündeme bile getirmediğim bu anın kutsallığı, yaşananların beklentilerimle örtüştüğü ve örtüşmediği noktalar veya onun varlığının hissettirdiği yoğunluk da değildi gözyaşlarımın sebebi.

Ağlıyordum çünkü yazdığım tüm şiirlerde ve gözlerinin rengini, saçlarının asi tutumlarını ya da beyaz, bir erkeğe göre oldukça kibar olan elleri gibi detaylardan birini veya birkaçını ondan almış karakterlerimin bulunduğu öykülerimin hepsinde ona yakın olduğumu düşünürdüm.  Bazen şah damarından daha yakın; bazense birkaç adım, bir nefes mesafesinde. Yine de, hep yakın olurdum, yakın olmaya yakın, sevgisine yakın, kalbine yakın, sesine yakın.

Şimdiyse, sarsıcı olan gerçek üstünü yalnızca ince bir çarşafın örttüğü bedenimin her bir hücresini paramparça etmeye odaklı bir saatli bombanın son saniyeleri gibi bekliyordu.

Ağlıyordum çünkü onunla yanyana uzandığımız bu yatakta, yakın kavramı ikimiz arasındakileri tanımlayabilecek en son kelimeydi.

If We Fall Again / CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin