12

96 16 42
                                    

Selam! Vay canına gerçekten bir ay olmuş. Bunun için üzgünüm. Sizi seviyorum, iyi okumalar!

"Bu kez şişeleri deviren kişi olmaya kararlısın anlaşılan?"

Luke, uzandığı kanepeden başını kaldırarak konuştuğunda sağa sola çarparak devirdiğim şişeleri o anda farketmiş gibi duraksadım. Kısa süreli bir bekleyişin ardından ayaklarımdan neredeyse fırlatarak çıkararak yere dökülen biraların sebebi olmamı sağlayan botlarımın yanına ceketimi de gönderdim. "Her zaman sen yapacak değilsin ya."dedim, yüzüne bile bakmadan odama doğru ilerlerken. 

Üzerimde henüz bir iş bulamamış olmanın yorgunluğu ve bezmişliği, Michael'la Thomas ona geldiğinden beri yani birlikte geçirdiğimiz son günden beri konuşmuyor oluşumuzun asabiyeti mevcuttu.

Onu özlüyordum.

Onu özlemekle ilgili kırıcı olmaktan uzak kalan tek detay, diğer detayların kırıcılığını yazmaya ve okumaya yönlendirebiliyor oluşumdu. Onu tanıdıktan sonra her zaman şiirlere dönüştürdüğüm kelimelerim, bu kez yeni bir öyküyü süsleyecek ve onu anlatmamı sağlayacaklardı. 

"Hey, hey!"

Luke, sarsak adımlarımın bıkkınlıkla ciğerlerimden salıverinen bir nefesle eş zamanlı olarak hareketsiz kalmasını sağlayarak yeniden bana seslenince, hızla arkamı döndüm. 

"Ne var?"dedim, kollarımı göğsümde kavuşturarak kaşlarımı kaldırırken, "Ne istiyorsan çabuk söyle."

Uzun, ince bacaklarını kanepeden doğrulmak adına bir iki çırpınışla havada savurduktan sonra doğrulabildi. Ayaklarımın dibinde yuvarlanan şişeleri neredeyse evimizin parkelerine ait birer dekor gibi tanıdık bir dostlukla incelerken "Acelen mi var?"diye sordu, "Seninle konuşmak istiyordum."

Bir an önce odama gidebilmek, bir duş alabilmek ve duygu yoğunluğumu kelimelere döktükten sonra kendimi yeniden bu evden dışarı atabilmek adına duyduğum derin istekle inlerken, "Evet acelem var."dedim, "Birimizin ikimizi de geçindirmek için iş bulması gerek."

Ellerini dağınık sarı buklelerden geçirirken zannettiğimin aksine oldukça ayık olduğunu, yalnızca bir süredir evde bulunmadığı için gittiği yerlerde yorulmuş olduğunu farkettim. Hangi cehennemde olduğunu yıllar sonra ilk kez bu kadar merak etmiştim. "Evet son biralarımı da devirdiğini düşünürsek paraya ihtiyacımız var."dedi, ince dudakları iki yana kıvrılırken.

"Kapa çeneni."diye tersledim, "Ayrıca sen tıraş mı oldun?"

Gözlerimi kısarak yanaklarının sakallarından temizlenmiş parlak derisini seçmeye çalışırken yüzümü buruşturuyormuş gibi gözüktüğümün farkındaydım. Yalnızca bu, iğrendiğim bir şey gördüğüm anlamına gelmiyordu. Yalnızca şaşkındım ve kafatasımın içerisindeki uğultular karşımdaki görüntülerin netleşmesini zorlaştırıyordu.

Pekala, belki biraz da miyop olabilirdim.

"Beni merak ediyorsun, vay canına. Diyalog kuruyoruz Ursula, farkında mısın?"

Ellerini kot pantolonuna sürterek avuç içlerinin kumaşta hışırdamasına neden olurken neredeyse kıkırdamıştı. Gözlerimi mümkünmüş gibi biraz daha kısarken sırtımı duvara yasladım. "Değildim."dedim, "Farkında olsam buna kesinlikle engel olurdum."

Onu iğneliyor oluşumu her zaman yaptığı gibi büyük bir pişkinlikle görmezden gelirken ellerini iki yana açtı ve mavi gözlerini yüzümde gezdirdi. "Sana bir şey vermek istiyorum."

Aramızdaki birkaç metrelik mesafeyi kesin bir kararla bir adım bile azaltmazken omuzlarımı silktim. "Akıl sağlığımı geri vereceksen biraz geç olduğunu söylemeliyim."dedim, yıllardır içimde tuttuklarımı son zamanlarda yüzüne vuruyor oluşumun dozunu önemsemeden. Ben yıllarca ona katlanmıştım, o da bu sözlere katlanmak adına pişkinliğini kullanmayı öğrenebilmişti hemencecik.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 22, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

If We Fall Again / CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin