''Uyanabildiniz mi? Avukat bey.''
''Neredeyim ben sen kimsin.'' George gözlerine dik bir şekilde gelen beyaz ışıkla gözlerini açamıyordu.
''Burası korku evi ve burayı ben yönetiyorum.''
George tam konuşacakken sağ koluna bir iğne girdi. Ve tüm vücudu acı içinde yanmaya başlamıştı. Konuşamıyordu güçlükle gözlerini araladı ve yüzünü ışık sebebiyle göremediği bir adam kesici aletleriyle önünde duruyordu.
''Yapmayın lütfen.''
Adam iğrenç bir şekilde ameliyat masanın etrafında dolaşırken kahkahalar atmaya başladı.''Bir insanın elinde 27 kemik vardır. Buda sana acı çektirmek için 27 farklı seçeneğim olduğunu gösteriyor.''
İri yapılı adam George'un sağ elini sıkıca kavrayıp başparmağını geriye doğru tüm gücüyle bastırmaya başlamıştı.
''Biraz daha geriye doğru bastırırsam parmağın kırılacak. Bunun olmasını ister misin?''
''Hayır.''İğne yüzünden vücudu yanıyordu ve konuşmakta zorluk çekiyordu. ''Lütfen dur.''
Adam George'un kulak seviyesine kadar eğildi ve sessiz bir şekilde konuşmaya başladı.''O zaman acına son verelim diyerek George'un parmağını tek hamlede kırmıştı.''
Tam o sırada George bağırarak yatağından fırladı. Aniden parmaklarına baktı.
Mektup onun bilinç altını çoktan ele geçirdiğini düşündü.''Oh! Lanet olsun rüyaymış.''
Ter içinde kalmış ve korkuya kapılmıştı. Yatağında bir süre sessiz kalıp etrafı incelikten yatağından kalktı. Otel odasındaki küçük bir yere yapılan duş bölümüne giderek yüzünü soğuk su ile yıkadı. El sensörü ile çalışan kuru peçete makinasına elini uzatarak kuru peçete alıp yüzünü kuruladı. Ardından küçük bir masada duran boş bira şişelerini kapının yanında duran çöp kovasına atıp, yatağını toplamaya başaldı.Dün kafeden sonra otele gelmiş ve manzara karşısında birkaç bira içmişti. En azından alkol almak onun sinirlerine iyi geliyordu. George yatağını toplarken yatağn yanındaki sehbada duran telefonuna uzandı, ekranını açıp kapadı. Arayacak mı? Diye merak ediyordu George. Hava aydınlanmıştı. Yatağı güzelce topladıktan sonra ayağa kalkıp camdan dışarısını izlemeye başladı. Dağların tepesinde yoğun sis vardı. Aklından çıkmayan kadını hayal ediyordu. Bir insana göre iğrenç hayalleri ama o katile göre heyecan verici hayalleri düşünmeye çalıştı. Korkunçtu. Peki ya gördüğü kâbus? Kâbus gününü kötü geçirmeye mi işaretti yoksa?
George kendisini camdan çekerek bavuluna yöneldi. İki gündür açılmayan fermuarını açarak bavulun içinden beyaz spor v yaka kalın kazağı ve siyah kot pantolonunu çıkartıp yatağa koydu.
Üstündeki geceden kalma mavi v yaka sıradan kazağını çıkartıp katladı otel odasındaki ahşap dolabını açıp koydu. Ardından yatakta beyaz duran v yaka kazağını giydi. Altındaki eşofmanı da çıkartıp dolaba kaldırdı ve pantolonunu giydi.
Tam o sırada sehbada duran telefonu çalmaya başlamıştı. George bir anda ümitlenip o arıyor diye direk telefonunu alıp açtı.
''Alo.''
''Hey! Avukat, nasılsın.''
George bu sesi dünden hatırlıyordu. Kahve içtikleri kadındı. Doktorun asistanı onun için kavga ettiği kadın.
''Kötü bir rüyadan sonra iyiyim, sen nasılsın tartışmadan sonra hastanede herhangi bir problem oldu mu?''
''Hayır, hastane şefi zaten o adamın nasıl biri olduğunu biliyor. Sanırım hastaneden uzaklaştırma alacak.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Mektup (RAFLARDA.)
Mystery / Thriller(Hikayeye yeni başlayacak olan arkadaşlarım 30.Bölümden sonrası Wattpad'den kaldırılmıştır.) Her şey genç avukatın bürosuna gelen o ölüm kokan gizemli bir mektupla başlamıştı. Sicili uyuşturucu ve şiddetle dolu başarılı bir cerrah. Dağ evinde işlene...