Bölüm 20

3K 224 74
                                    

George polis merkezinden ayrıldığı gibi arabasına binip Chloe'nin evine doğru gitmeye başladı. Arabasını sürerken bir yandan da eğilip torpidosundaki çikolata aromalı parfümünü aldı. Oteldeki sıktığı sıradan parfümün etkisi rüzgâr sayesinde uçup gitmişti.

Sıktığı çikolata aromalı parfümü oldukça güzel kokuyordu. Oteldeki sıktığı parfümden kat kat daha güzeldi. Geniş caddede yavaş bir şekilde araba sürerken önce sağ tarafa sonra sol tarafa bakınıyordu.

Kırmızı şarap alıp akşam ki yemeği daha da güzelleştirmek istiyordu. Caddenin sonunda küçük bir büfe görmüştü. Camını açıp içeri baktı.Rüzgârdan tozlanan camlardan içerisi pek net görünmüyordu.

Alkollü içecekler var gibi ufak tefek raflarda görünen şişeleri zorlukla gördü. Arabasını kaldırımın kenarına yanaştırıp, ceketinin fermuarını çekip küçük büfeye doğru yürümeye başladı.

İçerisi küçük bir dükkâna göre güzel dizayn edilmişti. Fakat büfe sahibi içeride yoktu. Büfenin iç kısmına doğru yürüdü ''Kimse yok mu?''diye kısık sesle konuştu.

Sol taraftaki içecek dolabının kenarındaki tahta kapı açılıp içeriden cılız bir adam çıktı. Parmaklarının arasındaki sigara ve öksürmesi ciğerlerinin neredeyse iflas ettiğinin göstergesiydi ama yinede içiyordu.

Nadir öksürükler arasında sigarayı büfenin camından dışarı fırlattı. ''Kusura bakma içeride biraz işim vardı.''

''Hayır, sorun değil.''

''Ne istersiniz?''

George kafasını duvarlardaki laflarda duran içki şişelerine göz gezdirdi.''Akşam için kırmızı şarap istiyorum.''

Büfe sahibi arkasına dönüp kırmızı ve beyaz şarap şişelerinin olduğu rafa gitti. ''Özel bir gece mi ?''

''Evet. Sayılır.''

Adam yüksek raftaki şişeye uzanıp zar zor bir şekilde aldı ve masanın üstüne koydu.

'' Corvus Malbec size bu kırmızı şarabı öneririm harikadır.''

''Pekâlâ diyerek ekledi. Fiyatı ne kadar?''

''Kırk beş dolar.''

George deri cüzdanını arka cebinden çıkartıp parayı adam uzattı.

''Gazete kâğıdına sarmamı ister misiniz?''

''Yok, hayır teşekkürler.''diyerek şarabı ceketinin arasına soktu. Koşar adımla arabasına gidip öndeki koltuğa şarabı yerleştirdi. Arabasına binip ağır ağır sürmeye başladı.

Biraz zaman geçmesi için yavaş gidiyordu. Onu hazırlıksız yakalamak istemiyordu. Arabasıyla etrafta dolanarak geziyordu yolu uzatıp şehirde hiç geçmediği caddelerden geçiyordu.

Arabasıyla girdiği dar caddede duran çiçekçi dikkatini çekti ve arabasını dükkânın önüne doğru sürdü. İçinden ''Biraz romantiklik kimseye zarar vermez.'' diye geçirdi.

Arabasından inip dükkânın dışında duran çiçeklere baktı. Ne alacağı konusunda pek fikri yoktu. Çiçeklerle arası zaten iyi değildi.

Genellikle papatya ve gül alırlardı izlediği filmlerde hep öyleydi. Oda ikisinin arasında kalmıştı. Dükkandan içeri girdiğinde etraf tamamen çiçek kaplıydı. Canlı ve plastik her türlü çiçekten vardı neredeyse.

Etrafa bakınırken yanına gelen kız ona ''Buyurun.'' Dedi nazikçe.

''Ben çiçek alacağım ama ne alsam bilmiyorum.''

Gizemli Mektup (RAFLARDA.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin