5

13.2K 648 509
                                    

Uyandığımda üzerimde çok ağır bir yük vardı.
Dün gelen mesajdan dolayı azıcık tırsmıştım. Üstümü değiştirip kahvaltıya koştum. Çok birşey yememiştim. Zaten aç hissetmemiştim kendimi.

-------

Okula geldiğimde ilk gün olduğu gibi bir sessizlik yoktu. İlk ders almancaydı ve en nefret ettiğim dersti. Hemen yan sırada oturan 3 lü nün bakışlarından son derece rahatsız oldum. Birisi rahatsız olduğumu anlamış olmalı ki benim boş olan tarafa kayıp 3 lü ye yakın yere oturmak istedi. Adı 'taehyung' muş. Görünüşü tanıdık geliyordu. Biraz düşündükten sonra dün beni 3lü nün elinden kurtaran kişi olduğunu hatırladım.

Biraz sohbet ettik. Taehyung biraz benden büyük dursa da aynı yaşta olduğumuza inanmak istemiştim. Çantasından siyah bir poşet çıkardı. Meraklı gözlerim onun üstündeydi. En arka sırada oturduğumuz için öğretmen bizle ilgilenmiyordu.

Siyah poşetin içinden muzlu süt çıkardı😋
Öğretmene doğrulttu gözünü aynı anda da derin sesini duydum:

'al iç'

'teşekkür ederim ama gerek yok'

Gözünü bana çevirdi. Keskin bir bakış attı ki bundan korkmuş gibiydim.

'al dedim'

'teşekkür ederim taehyung'

Elinden sütü aldığım gibi kafama dikmiştim. Hayranlıkla bana bakıyordu. Rahatsız olduğunu düşünüp 2 saniye içmeye ara verdim. Biraz şaşkın biraz da sohbet etmek ister gibi sütü masaya koyuşumu izledi.

'muzlu sütü severim'

'sevindim'

'tekrar teşekkür ederim, fakat neden kendiniz içmek yerine bana verdiniz'

Teşekkür ettikten sonraki kelimelerin titreyen sesimle çıktığını farkedip utandım. O ise gülümsedi. Bana minik bir bebeğe bakar gibi masum bakıyordu.

'ben süt sevmem. Ondan sana vermeyi tercih ettim'

Yandaki 3lü konuşmamızdan rahatsız olmuştu. Bundan olduğunu sandığım bir ayaklanma oluştu onlarda. Arasından 2 tanesi hızlıca öğretmenin yanına gidip birşeyler fısıldamıştı. Onların arasından sırada oturan tek kişi lidere benziyordu. Oradaki 2 li de fısıldalaşmanın ardından koşar adımlarla sınıftan fırladılar.

-------

Taehyung u sevmiştim çünkü çok güzel sohbet ediyordu. Ama maalesef kapının tıklatılmasıyla sohbetimiz bölünmüştü.

'merhaba Bay Bloo. Müdür bey Jeon jungkook u öğretmenler odasına çağırıyor.

' a tabi'

Bay Bloo'nun son sözünün ardından bir nöbetçi öğrenciye bir de taehyung a baktım. Taehyung daha çok korkmuş gibiydi. Gözlerini benden ayırmadı. Ta ki sınıftan çıkıp kapıyı kapatana kadar.

Nöbetçi öğrenci beni takmadan hızla adım atıyordu.

'ben henüz burada yeniyim, öğretmenler odası nerede?'

Hiç kendi adımlarını yavaşlatmadan sadece seslenmişti:
'beni takip et'

Birkaç büyük ve hızlı adımdan sonra hemen yanında belirmiştim.

-------

Öğretmenler odası diye gözderdiği odaya girdim. İçerisi boş ve sessizdi. Öğretmenler odasından daha çok bir depoya benziyordu. Yerler ve duvarlar okulun diğer bölgelerinin aksine eski ve yıkık duruyordu. Ortada sadece büyük bir masa etrafında birkaç yırtık sandalye vardı.

'Bayım, burda kimse var mı'

Sesim adeta yankı yapıyordu. Kimsenin olmadığını farkettiğimde kapıdan çıkmak için doğruldum. Önümde duran 2 kişi geçmemi engelliyordu. Bir tanesi elini yakama attı ve diğerine seslendi:

'kimse görmeden kapıyı kapat'

Kapının kapanırken çıkardığı titreşimi içimde hissettim. Yakamı tutan aynı anda göğüs kafesimin altına yumruğuyla tüm gücünü harcarmışcasına vurdu. Vurmasıyla kafam ve bedenim öne eğildi, başım dönüyor ve sonsuz bir ağrı hissediyordum adeta.

Arkada duran da yaklaşmıştı ve elini saçıma attı. Sertçe tutup kendine çekti. Diğeri sadece tek bir ayak hareketiyle beni yere düşürmeyi başardı. Tek umudum içeriye birisinin girmesiydi. Ama sessiz ve uçsuz bucaksız yerde ben, 2 kişi ve birkaç su damlasında başka hiçbir şey yoktu görünürde.

Eliyle saçımı tutan, kafamı hızlı ile yavaş arasında belli olmayan bir şekilde hemen yandaki duvara savurdu.

Artık odanın en köşesinde gözleri yarı kapalı ve sırtını duvara dayamış, gözünden yaş gelen birine dönmüştüm. Elim cebimdeki telefona uzandı. Belki bir umudum olur diye. Bunu farkeden 2 li den birisi ayağını, elim ile telefonumun üstüne bastırdı.

Diğeri telefonu alıp olabildiğince uzağa fırlatmıştı. Elime basan ayak daha da çok baskındı artık. İstemeden ağzımdan kocaman bir çığlık çıktı. İri ve acımasız olan (her ikisinde acımasızdı fakat biri daha kötüydü) duvara yaslanmış başıma yaklaştı. Bir elini hafifçe kaldırdı ve neredeyse acıdan kapanmak üzere olan gözlerime baktı. Eli, artık yanağımdaydı. Ve tüm gücüyle duvara vurdu. Ona yetmemiş benziyordu ki 2.kez vurmak için elini tekrar yanağıma attığında gözlerim artık dayanamadı.

Kapının açılırken çıkardığı gıcırdamayı duydum. Karşımdakiler bakmak için oraya yöneldiğinde belki tekrar şansımı denersem olur diye telefona uzandım. Gözlerim kararmıştı. Bayılacak gibiydim ve tüm gücümü buna harcamıştım. Telefona uzanırken elime almadan önce kapı tarafına baktım, birisi vardı. Ama bana saldıranlardan değildi.

Siyah ayakkabısını görebildim. Kafamı kaldırmaya çalıştığımda 2 liden birisi beni farketmiş olmalı ki tüm gücünü ayağıyla karnıma vururken kullandı. Ardından gözlerim tamamen kararmıştı. Sadece birisinin 2 kişiye karşılık geldiğini duyabiliyordum. Gürültü iyice arttı ve kulağım çınlamaya başladı. Gözüm artık açılmıyordu. Üstelik artık neredeyse hiç birşey duyamıyordum. Sadece bir uğultu ardından ne gözüm birşey gördü ne kulağım bir şey duydu. Bilincimi tamamen yitirmiştim...

❄️
Nasılsınız bakalım 😁
Tüm hayal gücümü şu sayfaya döktüm
Umarım beğenirsiniz. xjdnxkxmxkxm
Neyse
I love u 🤍
Düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim 🤗

save me | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin