33

3.1K 168 165
                                    

'annem de o ihtimal yüzünden ölmüştü. Öyle mi?'

Dolmuş gözlerim ve hafif titreyen sesimle cümlemi tamamlamıştım. Kafamı yere eğip dişlerimi kıracak gibi sıktım. Ağlamak istemiyordum, ağlayarak Taehyung'u üzmeyi de..

'oh, başın saolsun.'

Kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra minik sessizliği dinlemiştim. Aslında çok şey anlatıyordu işte bu sessizlik..

'her neyse, Jungkook'

'hm?'

'senden şimdi birkaç test isteyeceğim. Eğer hemen şimdi gidip kan verebilirsen, bugün inceleyip sonuçlarını konuşabiliriz.'

'pekala Bay Hwang. Teşekkürler'

Benim yerime cevap veren ve ayaklanan Taehyung'u döndürdüm bakışlarımı. Yavaşça sandalyeden kalkıp benim de kalkmam için gözlerini oynatıyordu. Ben de ayaklanmaya başlayıp veda ettikten sonra odadan çıktık.

-------------------------

'Tae ben korkuyorum, kan vermek istemiyorum!'

'Jungkook, çocuk musun sen? Ne demek vermek istemiyorum? Şimdi kolunu ve hemşire hanımı engelleme'

Tae'nin büyük ısrarları (!) üzerine minik koltuğa oturup kolumdaki tişörtümün kolunu sıyırmıştım. Tae eliyle gözlerimi kapatıp iğneyle bakmam engellemişti. Kısa bir süre sonra elimi çekmişti.

'bu kadardı, kalkabilirsiniz'

'saolun, iyi günler'

Oradan da uzaklaştık. Kapının önündeki sandalyelerden bir tanesine oturup sonuçları beklememizi istemişlerdi. Açıkçası hem korkuyordum, hem de bir şey olmayacağı ve sonuçların iyi çıkacağı konusunda kendimi kandırıyordum.

-------------------------

'bay jeon! Sonuçlarınız çıktı'

Bize bağıran masadaki kadının yanına adımladım ve uzattığı kağıdı aldım. Taehyung da oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve eliyle koridorun sonunu işaret etti. (bay Hwang Hyunjin'in odasını)

Kapısına ulaştığımızda birkaç kez tıklayıp içeriden gelen onay veren mırıltıyla girdik.

'hoşgeldiniz tekrar bay Jeon'

Kafamızı eğip bir önceki geldiğimizde oturduğumuz sandalyelere oturduk. Elimdeki kağıdı da Bay Hwang'a uzatıp incelemesini bekledik. Kağıdı ilk eline aldığında asla anlayamayacağımız bir yüz ifadesi bulundurdu yüzünde. Dümdüz bir ifadeydi bu.

'ım, bay Jeon'

'hm?'

Uzun incelemesi ve uzun sessizliğinden sonra sonunda konuşabilmişti. Bakışlarımızı ona çevirdiğimizde ve onay verecek şekilde ses çıkarttığımda sonuç hakkında konuşmaya başladı.

'hastalığınız, neredeyse son dereceye gelmiş.'

'son derece derken?'

Doktorun söyledikleriyle gözleri devasa olan Taehyung, benim yerime sormuştu aklımdaki soruyu.

'yani, ilerlemiş de diyebiliriz. Bağışıklık sistemi kötü olduğundan ağır geçiriyor. Bu yüzden en yakın zamanda ameliyat olmayı öneririm'

Doktorda olan bakışlarım şu son 2 gündür çok sık olduğu gibi tekrardan dolmuştu. Saat 23.00 olacaktı ve biz hala burada ameliyat hakkında konuşuyorduk. Benim için önemli olması gereken şeyler neden ilgimi çekmiyordu?

'oh, anladım. Bu konu hakkında konuşuruz. Fakat sormak istediğim bir şey var'

'buyurun Bay Kim'

'ameliyat, kaç won?'

'şimdilik bunu düşünerek kararınızdan vazgeçmenizi istemem. Fakat öğrenmek de hakkınız. 2.500.000 won'

Ağzım 2 metre açılmış ve söylediklerini dinlemiştim öylece. Ne demek 2 milyon 500 bin won? Kendi evimi satarsam ancak 2 milyonunu karşılayabileceğim bir para miktarıydı bu. Asla ama asla-

-------------------------

'asla ama asla kabul etmiyorum Tae! Saçmalama lütfen'

'Jungkook, bak cidden yaşaman için belki de tek umut bu'

Evde yankılanan sesimiz ve yanaklarımızdan süzülen gözyaşlarımız eşlik ediyordu bu garip ortama. Ameliyat parasının kazanılması zor olduğundan asla kabul etmiyordum. Yol boyunca tartışmıştık.

'biliyorum Tae, biliyorum... Ama mümkün olmadığını sen de biliyorsun.'

'neden olmasın? Tüm arkadaşlarımızı dahil edersek ve okul yüzünden yarı zamanlı çalışırsak hepimiz, o zaman neredeyse birkaç haftada elde edebiliriz bu parayı'

'hayır, lütfen. Benim yüzümden kimsenin sabah sıcağında çalışmasını istemiyorum.'

'Jungkook! Cidden iyi misin sen? Arkadaşlarının yorulmamasını, kendi canına tercih mi ediyorsun?'

'neden olmasın?'

Ne kadar saçmaladığımı farkedip sustum. Gerçekten hyunglarımı düşünürdüm. Ama biraz ileri gitmiştim sanırım....

'pekala, tamam. Kabul ediyorum. Sadece 500 bin won kazansak yeterli!'

'hey, neden sadece o kadarı?'

'evim, artık annem olmadan daha fazla orada kalabileceğimi düşünmüyorum. Orayı satabilirim .'

'peki satarsan nerede kalacaksın?'

'bulurum mutlaka bir yer. Otelde kalırım en kötü.'

Koltukta yan yana oturduğumuzdan ve kafamı yere eğdiğimden yüz ifadesini göremiyordum. Ama itiraz eder gibi birkaç mırıltı çıkardığında kafamı kaldırıp göz göze gelmemizi sağladım.

'aslında benim evimde kalabiliriz birlikte. Yani tabi istersen'

'aslında... Evet, evet neden olmasın!'

Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Ama içimde de bir burukluk...

Belki annemden kalan tüm her şeyi bir anda silmek beni de üzücekti ve asla içim rahat olmayacaktı. Ama böylesini daha iyi olacağını hepimiz biliyorduk...

❄️
Aşklarım
Bu bölümü böyle kısa yaptım, biliyorum hatta çok kısa oldu. Ama bir sonraki bölümü oturtmak için böyle oldu...
Her neyse
Nasılsınız ballarım, iyisinizdir umarım
Aklımda daha 6 tane fic fikri var ve bu bitmeden yayımlayamıyorun
Bu yüzden de böyle kısa kısa tutup hemen bitirebilirim
Zaten bu ficten pek yapılması gereken olay kalmadı🥺
Neyseeee
I love u 🤍
Düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim 🤗

 Her neyseNasılsınız ballarım, iyisinizdir umarım Aklımda daha 6 tane fic fikri var ve bu bitmeden yayımlayamıyorunBu yüzden de böyle kısa kısa tutup hemen bitirebilirimZaten bu ficten pek yapılması gereken olay kalmadı🥺NeyseeeeI love u 🤍Düşünce...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aşığım...

save me | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin