11

7.1K 294 219
                                    

Hyunglarımın anneme anlatıp anneminde sakince onları dinlediğini düşünüyordum. Annem de en az hyunglarım kadar endişelenmiş olmalıydı. Tüm düşüncelerimi ve telefonumu oturduğum koltukta hemen yanıma bırakıp Taehyung'a baktım. Sanırım o da arkadaşlarına olayı anlatmaya çalışıyordu veya önemli birşey olmuştu. Elindeki telefona o kadar dikkatle ve ciddiyetle bakmıştı ki tüm odağını elindeki o cihaza toplamıştı. Yüzüne baktım, gözlerine mesela.

Çok güzel bakıyordu, çok güzel gülüyordu. Kim bilir belki sabah uyandığımda bir başkasının evinde, bir başkasının yatağında uyansam verdiğim tepki çok daha farklı olabilirdi.
Tüm bu düşüncelerimin Taehyung'un gözlerinde canlanması sadece ona odaklanmama sebep oldu. Sadece dalmış ve her bir an gözlerimin önünde, tae nin gözlerinin içinde canlandıkça tebessüm yüzümde beliriyor, zamanla da kocaman bir hal alıyordu. Sadece bakıyordum gözlerine, ne ses duyuyor ne de baktığım yerde ki hayallerimden arınabiliyordum.

'Jungkook?'

Üstümde endişeli bakışlarını gezdirdiği için mi tedirgin olsam yoksa hala gözlerine bakıp kendi hayal dünyamda koşmamı fark etmesine  mi? Bir kez daha ismimi duydum ondan. Ama bu sefer biraz daha meraklıya kaçan bir ses tonuyla söylemişti. Ayrıca sesini yükseltmiş ve biraz da olsa kendime gelmemi sağlamıştı. Kafamı sallayıp 'hı?' diye bir mırıltı çıkarttığımda endişeli gözleri parıldamıştı.

'bir sorun mu var?'

'oh hayır sadece, dalmışım işte'

'anladım'

'Taehyung'

'hm?'

'şey biraz dışarı çıkıp hava alabilir miyiz. Benim yarım saat kadar evde olmam gerekiyor ve biraz gezmek ve seni daha yakından tanımak istiyorum'

'ah ama sen tam olarak iyi misin?'

'evet evet çok iyiyim. Hem oradan da eve giderim'

'eğer eminsen kendini iyi hissettiğine-

' evet diyorum ya hyung. Ayrıca hava alırsam daha iyi olurum. Lütfen'

Burnundan nefes vererek gülmüştü. 32 dişinide gösterircesine gülümsemişti. Bu, bu gerçekten çok hoşuma gitmişti. Gözlerimi olabildiğince kocaman açmış ve ona bakmıştım. Annesine şeker alması için ısrar eden bir çocuk gibiydim. O da annenin bıkkınlığından salladığı başı gibi, olumlu anlamda sallamıştı kafasını.

'süper. O zaman hemen hazırla-

Benim yanımda hiç kıyafet yoktu ve ben hazırlanmaktan bahsetmiştim. Ah aptal JUNGKOOK ahh. Ayağa fırladığım gibi kelimemi yarım bırakıp yerime geri oturmuştum. Tekrar bana bakıp gülmüştü. Bir hevesle üstümdeki okul formalarını ve tozlanmış okul pantolonunu değiştirmek istediğimi anlamıştı.

Elini bileğime atıp sıkı bir şekilde kavramıştı. Peki ben o an ne yapıyordum? Tabi ki bileğimi tutan o ele bakıyordum. Hem yumuşak hissettirip hem nasıl bu kadar sıkı tutabiliyordu.

Beni ayağa kaldırmıştı  ve hızla koridorlardan geçmiştik. Kendimi onun odasının kapısında bulmuştum. İlk defa odasını görebilicektim. Salak olma JUNGKOOk. Sanki kaç kere gelmiştim ki bu eve? Bu ilk gelişimdi.

Kapının kolunu indirdiği gibi kocaman gardrobun önüne çekiştirmişti beni. Dolabı açtı ve eliyle rastgele bir rafı işaret etti.

'bu raftan istediğin kıyafeti seçip giy.'

'ama olmaz bence gerek yo-

' sana giyer misin dediğimi hatırlamıyorum!
Giy. Ben seni salonda bekliyor olucam'

save me | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin