Sima ve Umut bir gürültü sesi ile irkildiler. Bir çığlık ve bir kükreme sesi. Kükreme sesini duyunca ikiside oldukça telaşlandılar. Çığlık sesi kime ait olduklarını anlayamamışlardı ama çok acı bir çığlıktı. Umut, kükremenin evin önünden geldiğini anladı. Tüm hızı ile çatının etrafından dolaştı ve evin önüne vardı. Sima ise onun arkasından geliyordu ama Sima, Umut'a çarparak durdu.
Sima, Umut'un neden durduğunu soracakken... Bir kaplan gördü. Şaşkın gözlerle kaplanı izliyorlardı ve, "bu da nerden çıktı? Burası hindistan değilki..." dedi Sima. Umut ne diyeceğini bilemiyordu, "hiç bir fikrim yok. Parçalanmış bir ceset görmüştüm ve bunun bir vahşi hayvana ait olduğunu anlamıştım ama nerden geldiği hakkında en ufak bir fikrim bile yok," dedi.
Karşılarında 5 metre uzunluğunda, 600 kilo civarlarında bir kaplan duruyordu. Kaplan etrfa kükrüyordu ve bir insanı kovalıyordu. Bu insanı tanımıyorlardı ama korku dolu çığlıklar içinde kaplandan kaçmaya çalışıyordu. Bu mümkün değildi ve kaplan onu çok rahat bir şekilde yakaladı. Tek pençe ile yere serdi ve canlı canlı karnını yarıdı, iç organlarını yemeye başladı. Adamın çığlıkları çok korkunçtu, kulakları sağır ediyor, tırmalıyordu.
Sima ve Umut şaşkın bir şekilde olanları izliyordu ve aşağıda duran Mert ise kapıyı kilitlemiş ve önüne eşyalar katmaya başlamıştı. Umut dona kalmıştı ama Sima'nın onu sarması ile kendine geldi. Adamın sesleri her yerde yükselirken Sima'nın sesini zor duyuyordu. "Hadi Umut! Bir şeyler yapmamız gerekiyor," dedi Sima. Umut etrafına boş boş bakınmaya başladı ve en sonunda hızla içeriye girdi.
Sima bir yandan kaplanı ve adamı izliyor bir yandan da Umut'u izliyordu. Sima belinden tabancasını çıkardı ve kaplana nişan aldı fakat bir süre sonra vazgeçti çünkü menzilin dışında kalıyordu. Sima eli kolu bağlı bir şekilde kaplanı ve avı olan adamı izliyordu. Adamın sesi hiç dinmiyordu ama kaplan bunu hiç umursamıyor ve taze olan avını yemeye devam ediyordu. Sima'nın yanına Umut geldi ve elinde bir sniper vardı.
Umut hiç vakit kaybetmeden kaplana silahı doğrulttu. Ateş atmesi uzun sürmedi ve silahı ateşledi. Fakat Umut kaplanı vurmamıştı. Silah sesinden sonra adamın sesleri kesildi çünkü Umut adamı kafasından vurmuştu. Sima gözlerini büyüterek Umut'a baktı ve sinirli bir şekilde, "bunu nasıl yaparsın?" dedi. Umut başını öne eğdi ve kısık bie ses ile, "artık onun kurtuluşu olmadığını sende biliyordun. Adamın acısını sonlandırdım," dedi.
Sima hâlâ üzgündü ama elinden bir şey gelmiyordu ve sadece sustu. Umut bir kez daha nişan aldı bu sefer kaplana nişan aldı. Ateş atti ve kaplanı kaburgalarından vurdu ama kaplan sinirlenmişti ve etrafına bakmaya başladı. Kaplan oldukça büyük olduğundan bu vuruş onu pek etkilememişti. Kaplan, Umut'u gördü ve bir kez daha kükreyerek ona doğru koştu. Umut silahını yeniden ateşlemeye hazırlanıyordu ama kaplan çok hızlı geliyordu.
Umut hemen Sima'nın içeriye girmesi için bağırdı ve Sima'da pencereden içeriye girdi ve ardından Umut'a içeriye girmesi için seslendi. Ama Umut, kaplanı öldürmeyi düşünüyordu ve kaplana nişan almaya çalıştı. Kaplan önce bir arabının üstüne zıpladı ve ardından evin çatısında olan Umut'a. O sırada Umut silahı ateşlemiş kaplanı ön bacağından vurdu. Havada biraz sersemliyen kaplanın dikkati dağıldı ve hedefini ıskaliyarak duvara tosladı.
Kaplan tam olarak hedefini ıskalamıştı ve pençesi Umut'un üstüne gelmişti. Umut silahını kullarak kendini korudu ama silahını yere düşürdü ve dengesini bozdu. Çatıda asılı kaldığını gören Sima ona doğru koştu. Yerde kaplan sersem bir şekilde yatıyordu ve Umut'a onun üstüne düşmek üzereydi ama Sima yetişti ve Umut'u yukarı çekti. Umut son anda kurtulmuştu ama hâlâ kaplan yaşıyordu ve aylaklar etrafa doluşmaya başlıyordu.
Umut ve Sima hemen içeriye girdiler. Onları gören diğer gurup üyeleri telaşlı bir şekilde konuşmaya başladılar. Kimse kimsenin ne dediğini bilmiyordu ama Umut'un bağırması ile etrafı bir sessizlik kapladı. "Yeter! Susun! Öncelikle dışarıdaki kaplanı silahlarımız ile kolayca öldürebiliriz. Telaş yapmayın," dedi Umut.
Yeniden herkes konuşacağı sırada dışarıda kaplanın kükremesi duyuldu. Umut hemen pencereye koştu ve olanları izlemeye başladı. Dışarıda aylaklar vardı ve nerdeyse yirmi kişiydiler. Aylaklar, kaplana saldırıyor ve kaplan üstüne gelen aylakları parçalıyordu. Aylaklar kaplanın etrafını sarmıştı ve hep bir yandan ona saldırmaya başladır. Kaplan fazla direnemedi ve onlardan kaçarak biraz uzaklaştı. Kaplan bazı yerlerinden ısırılmıştı ve biraz yavaş hareket etmeye başlıyordu.
Kaplan yaklaşık yedi aylağı parçalamıştı ama aylaklar hâlâ onun üstüne geliyordu. Kaplan onları parçalamaya devam ediyordu. Bir süre sonra silah sesleri duyuldu ve aylaklar teker teker yere devrilmeye başladı. Bu silah seslerinin kimden geldiğini öğrenmek için etrafa bakınmaya başladı ama kimse görünmedi.
Kimsenin olmadığını sanıyordu ama alacakaranlık içinden iki adam çıkı verdi. İkisin elinde makineli tüfekler vardı ve kaplana yaklaşıp onu incelemeye başladılar. Çok ilginçti ve kaplan onlara saldırmıyordu. Adamlardan biri onun yaralarını kontrol ediyor ve seviyordu ama kaplan hiç tepki vermiyordu. Tepki vermemesinin nedeni yaraları değildi çünkü hâlâ dim dik duruyordu. Kaplan, adama saldırmadı hatta onu yalamaya başladı.
Herkes bunu şaşkınlıkla izliyordu ve bir süre sonra bir adam buraya doğru gelmeye başladı. Adamın buraya geldiğini gören Umut herkese saklanmasını söyledi sessiz bir şekilde. Adam daha da yaklaşıyordu ve eve vardığında kapıyı zorladı ama açılmadı. Bir süre daha burada dolaşmaya başladı ve en sonunda buradan uzaklaşmaya başladı ve kaplanın, diğer adamın yanına gitmye başladı.
Tam gitti derken bir taş ile pencerenin camı kırıldı. Kırılan cam bir gürültü kopardı ve etrafa cam parçaları saçılmaya başladı. Herkes şaşkın bir şekilde olanları izliyordu. Bir süre sonra pencereden o adam girdi ve silahını guruba tuttu. Sima dışında kimsenin silahı yanında değildi ve adamın silahı tutuşundan anlaşıldığı kadar bir profosyonel silhaşördü. Sima silahına uzandığı sırada adam silahı Sima'ya doğru tuttu ve, "yanlış bir hareket yapmaya kalkışma güzelim," dedi.
Demez olsaydı ve gurubun yanında bulunmayan Umut, adamın arkasından belirdi ve adamı arkadan yakaladı. Tabancayı onun kafasına doğru tuttu ve, "yanlış bir hareket yapma yakışıklı," dedi. Adam dirense Umut onun beynini uçuracaktı bu yüzden direnmedi ve öylece susstu. Umut rehine ile beraber dışarıya yöneldi. Guruptakiler her ne kadar yapma desede o dışarıya çıkmıştı ve ardından bazı kişilerde silahlarını alarak onunla gitti.
Kaplanın yanında duran adam... Arkadaşını rehin bir şekilde görünce silahına uzandı ve onlara hırlayan kaplanı sakinleştirmeye çalıştı. Umut, adama gülümsiyerek konuştu, "kimsiniz? Ne istiyorsunuz? Eğer belan istiyorsanız çok doğru yere geldiniz ama yok... Öyle geçip gidiyorsanız neden bize bulaşıyorsunuz? Ve şu kaplanı sakinleştirsen iyi olur yoksa leşini koklatırız. Sizden sayıca üstünüz, delik deşik ederiz sizi..." dedi.
Umut'un sözlerini duyan adam suratını buruşturdu ve bir anda yüksek sesle kükreyen kaplanda ona eşlik etti. Kaplanın sesi gök gürültüsü gibi etrafta yükselmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN
Science FictionHiçbir kokunun bastıramayacağı, çürümüş cesetlerden yayılan nâhoş kokular hakim oluyordu etrafa... Hiçbir yağmurun seyreltemeyeceği kadar hatta damlalar düştükçe çoğalan kanlı göletler... Üstünde yürüyen çürümüş cesetler...