Karşısında fire warriors askerleri duruyordu. Umut çok şaşkındı. Gözlerini ovuşturdu ve yeniden onları izlemeye başladı. Karşısında bir tank duruyordu ve üstünde fire warriors askerlerinin sombolu olan bir bayrak. Onların sembolü; üçgen içinde yıldızdı. Umut hâlen çok şaşkındı. Çünkü fire warriors askerleri eskisinden daha güçlüydü. Artık sayıları daha az olsa da, onların bir tankları vardı ve üstlerinde ağır silahlar bulunan askeri araçlar. Umut hemen kendini toparladı ve kar motoruna bindi.
Son gaz otele gidiyordu. Çok hızlıydı. Bir an önce bu yerden gitmek için çok acele ediyordu eğer fire warriors askerleri oteli basarlarsa... Taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmazdılar. Özellikle Umut, Sima için çok endişeleniyordu çünkü Mehmet, Sima'ya bir kin besliyordu. Sima, Mehmet'in gözünü çıkardığı için Mehmet, Sima'nın iki gözünüde çıkaracağını söylüyor, eline düşerse büyük acılar çekeceğini söylüyordu.
Umut'un karşısına aniden bir aylak çıktı. Umut, aylağa çarpmamak için gidonu hızlıca kırdı ama yinede aylağa çarptı. Aylağın çarpması yüzünden Umut hakimiyeti kaybetti ve kar motoru ile taklalar atmaya başladı. Umut yere çakıldı ve hemen sonra da üstünde bir ağırlık hissetti. Bu ağırlığın nedeni motordu. Umut'un üstüne düşen motor... Umut büyük bir acı içinde çırpınmaya başladı ama bütün çabaları boşunaydı. Umut'un gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı gök yüzünü islezlerken.
*Umut bunları yaşarken otelde yaşanan olaylar*
Bir anda çatıdan sesler yükselmeye başladı. Bu sesleri duyan herkes çatıya koşmaya başladı. Sima tüm hızı ile merdivenlerden çıkıyordu. Çatıya çıktığında gördüğü manzara ile şok oldu. Ahmet, Mert'i dövüyordu... Herkes onları izliyordu ama kimse bir şey yapmıyordu. Sima olayın şokunu atlattıktan sonra hemen Ahmet'in üstüne yürmeye başladı.
Ahmet, Mert'in üstüne çıkmış onun suratını dağıtıyordu ama arkadan gelen Sima, Ahmet'i yakasından tutup çekti. Ahmet neye uğradığını şaşırdı ve Sima'ya gözlerini büyüterek bakmaya başladı. Ahmet yerinden kalkıp Sima'ya doğru yürdümeye başladı. Sima yavaş yavaş geri çekilmeye başladı ama aniden Ahmet hızını artırdı ve Sima'nın üstüne koşarak gitmeye başladı.
Ahmet tam Sima'ya yumruk geçireceği anda... Sima hızlı bir manevra ile yana çekildi ve arkasına dönük olan Ahmet'e bir tekme attı. Tekme çok sert olduğu için Ahmet yerde yuvarlanmaya başladı. Fakat bu uzun sürmedi ve Ahmet kendini hızla toparlayıp Sima'nın üstüne yeniden yürümeye başladı. Sima, Ahmet'e bir yumruk attı ama kendisinden iki kat daha büyük olan Ahmet bundan pek etkilenmedi. Sima ikinci, üçüncü yumrukları geçirirken... Ahmet, Sima'nın yumruğunu havada tuttu ve Sima'ya bir tekme attı.
Sima yere düştü ve ayağa kalkmaya çalıştı fakat üstünde bir ağırlık hisseti bu Ahmet'in ayağıydı. Sima yerde perişan bir şekilde yatıyordu. Selçuk buna daha fazla dayanamadı ve yaylı silahını çıkaradı. Nişan aldı ama tam oku Ahmet'in kafasına yollayacağı sırada birisi onun silahını tuttu. Selçuk bu kolun kime ait olduğunu bakmak için kafasını kaldırdığında Sude'yi gördü. Sude oldukça geç gelmişti. Selçuk, Sude'ye şaşkın bir şekilde bakıyordu. Sude, Selçuk'a, "o benim," diye fısıldadı.
Selçuk kafasını onaylayarak aşağı yukarı salladı. Sude, Ahmet'e doğru ilerledi ve hızını artıp koşmaya başladı. Sude, Ahmet'e bir uçan tekme geçirdi. Ahmet ne olduğunu anlayamıyordu. Etrafına boş boş bakıyordu ve ağrıdan çatlayacakmış gibi olan başını tutuyordu. Ahmet daha henüz kendine bile gelememişti ve bir anda suratına bir tekme daha yedi. Bu tekmeden sonra yere düştü ve acı içinde inlemeye başladı. Yere düştükten sonra üstüne Sude çıktı ve Ahmet'in suratına yumruklarını geçirmeye başladı. Ahmet'in suratına dolu gibi yumruk yağıyordu. Bir kıza göre oldukça güçlüydü Sude. Zaten bu Dünya'da güçlü olanlar hayatta kalabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN
Bilim KurguHiçbir kokunun bastıramayacağı, çürümüş cesetlerden yayılan nâhoş kokular hakim oluyordu etrafa... Hiçbir yağmurun seyreltemeyeceği kadar hatta damlalar düştükçe çoğalan kanlı göletler... Üstünde yürüyen çürümüş cesetler...