Yavaşça kapıyı açtım ve anahtarı çıkardım. İçeri geçip kapıyı kapattığımda annem de sesi duymuş gelmişti.
"Hoş geldin tatlım. Geciktin bir şey mi oldu?" Sanki yıllardır görüşmüyormuşuz gibi sıkıca sarıldı. Yanağıma sulu öpücükler bırakınca yüzümü buruşturdum.
"Hayır sadece biraz daha dolandım. Acıktım biraz yemekte ne var?" Üzerimi değiştirmek için merdivene yöneldim.
"Bugün dışarıdan söyleriz diye düşünmüştüm sen biraz gecikince ben söyledim. Üzerini değiştirip hemen gel soğumasın." Görmeyeceğini bilsemde yinede kafamı tamam anlamında salladım. Odamın kapısını kapatıp üzerindekilerden kurtuldum ve rahat şeyler giydim. O kadar açtım ki koşa koşa aşağı indim.
Dışardan hamburger söylemişti. Aslında soğuyunca tadı kalmıyordu ama açtım o yüzden önemsemedim.
Kendime kola doldurup oturdum. Annem de karşıma oturmuş, ellerini çenesine yaslamış, beni izliyordu."Eee ne yaptın bakalım bugün?" Aslında pek önemsemediğini biliyordum çünkü günlerim hep ayni geçiyordu. Sadece sohbet etmeye çalıştığını anlamıştım. Lokmamı yutarken omuzlarımı kaldırıp indirdim.
"Hiç aynı klasik şeyler işte. Okuldan sonra biraz dolandım. Oturdum falan aynı şeyler. Fred bahçede mi?" Fred bir haftadır öğretmeninin ödev verdiği çiçek bakma olayına kafayı takmıştı ve saatlerce bahçeden çıkmıyordu. Annem kafasıyla onayladı. Yemeğimi bitirip yanından kalktım ve bahçeye gittim. Yere oturmuş kendi kendine konuşuyordu. Yanına yaklaştım.
"Hadi güzel çiçeğim. Çabucak büyü ve seni hemen götüreyim. Özellikle Dean'inkinden hızlı büyü. Sadie'yi sürekli evine çağırıyor. Sanırım onunki biraz filizlenmiş. Sende hızlı büyü ki Sadie bize gelsin. Sürekli Dean'e gitmesi sinir bozucu."
"Hey kim bu Dean ve Sadie?" Aslında kim olduklarını biliyordum. Sadie, Fred'in sınıfındaki uzun sarı saçları olan mavi gözlü bir kızdı ve aynı zamanda inanılmaz gıcıktı -bunu Fred'e söylediğimde benimle bir hafta konuşmamıştı- Dean da sınıftaki sarı saçlı çocuklardan biriydi. Tanrım sarı saçlılardan nefret ediyorum! Fred de öğretmenin verdiği ödevi ilk getirerek Dean'e hava atmaya çalışıyordu. Bir süredir Sadie'den hoşlandığını anlamıştık.
"Zaten anlatmamış mıydım?" Kaşlarını çatmıştı. Güldüm ve eğilip başını öptüm.
"Doğru anlatmıştın." Sonra onu yalnız bırakmaya karar verdim ve kapıya döndüm.
"Hava karardı Fred eve gir artık." Annem kapıdan sesleniyordu. Yanından geçerken yanağına bir öpücük kondurdum ve ödevlerimi bitirmek için yukarı çıktım.
Son ödevimi de bitirip derin bir nefes aldığımda masadan kalkıp mutfağa indim. Annem ve Fred televizyonun karşısında sarılarak uyuyorlardı. Büyük ihtimalle sabah boyunları ağırıyacaktı ama yine de onları uyandırmadım. Köşedeki battaniyeyi üzerlerine örtüp odama çıktım.
Kulaklığımı takıp oynat tuşuna bastığımda en son dinlediğim şarkı çalmaya devam etti.
"Sing the body electric
I'm on fire
I sing the body electricWhitman is my daddy, Monica's my mother
Diamonds are my bestest friend
Heaven is my baby, suicide's her father
Opulence is the end
..."Şarkıyı dinlerken aklıma "Elvis" geldi. Büyük ihtimalle onu bir daha göremeyecektim. İsmini bile bilmiyordum ama onunla tanıştığım için mutluydum en azından bugün günüm neşeli geçmişti. Şarkı bittiğinde yavaşça gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya bıraktım.
.
Buraya kadar geldiyseniz tekrardan teşekkürler. Baya kötü bir bölüm oldu aslında ama geçiş bölümü olarak sayabiliriz bence. Yanlışım varsa da kusura bakmayın.
29.03.2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me hard before you go| Marilyn&Elvis
Teen Fiction"Sen bana aşkı öğreten şeysin Marilyn. Sana minnettarım."