Her şey çok hızlı gelişmişti. Onunla tanışmam, yakınlaşmam, onun beni öpmesi... Ve ondan hoşlanmaya başlamam. Ona aşık olmam. Aşk denilen şey bu kadar hızlı olabilir miydi gerçektende? Ona bu kadar hızlı bağlanmam.
Eve girmiş ve elimdekileri mutfağa bırakıp kendimi duşa atmıştım. Ilık su ensemden aşağı dökülürken sanki vücudum kaynıyormuş gibi hissediyordum. Ufak bir öpücük bu kadar etki edebilir miydi gerçektende?
Suyun altında gözlerimi her kapatışımda o ana gidiyordum. Yüzü tekrar geliyordu karşıma. Ve yine nefesim kesiliyordu. Kafamı iki yana salladım hızlıca. Gözlerimi açtım. Saçlarımı yıkayıp hızlıca banyodan çıktım ve odama gittim. Saat henüz yatmak için erken olsada pijamalarımı giyip hızlıca yatağa girdim. Gözlerimi kapattım ve derin derin nefesler almaya başladım.
Uyuyacağımı sanmıştım ama yaptığım tek şey sağ sola dönmek olmuştu. Gözlerimi açtım ve komodinin üstündeki lambayı yaktım. Ayaklarıma bir şey geçirmeden odamdan çıktım. Annem ve Fred ortalıkta görünmüyordu. Bahçede olmalıydılar. Yavaş adımlarla mutfağa doğru gittim. Tezgahtaki sepetleri aldım. Önce böğürtlenleri bir tabağa yerleştirip yıkadım. Gerçi biz yıkamadan yemiştik ama bir şey olmazdı heralde. Daha sonra kurabiye bulunan sepeti aldım. Sepetin kapağını açtım ve kurabiyelerin üzerindeki peçeteyi kaldırdım. Sonra kurabiyeleri bir tabağa yerleştirdim. Bir tane de kurabiyeyi ağzıma atmıştım. Hayatımda yediğim en güzel kurabiye olabilirdi. Kendime bir bardak ılık süt koydum ve birkaç kurabiye daha yedim. Sonra tekrardan odama çıktım. Yatağa girip komodinin üstündeki lambayı kapattım. Kurabiyelerin ve sütün verdiği ağırlıkla gözlerim kapandı ve günün getirdiği yorgunlukla uyuyakaldım.
..
1 ay sonraBugün okulun son günüydü. Benim için lise çağının bitişiydi. Notlarım iyiydi. Geçtiğimiz bir ay boyunca çeşitli etkinliklere katılmıştım. Öğretmenler bazı üniversitelere tavsiye mektuplarını göndermişti. Şimdi yapmam gereken tek şey başvurduğum üniversitelerden yanıt beklemekti.
Ay boyunca Elvis bana gittiği yerlerden mesajlar, resimler, videolar atmıştı. Sürekli iletişim halindeydik. En son konuşmamızda bir iki güne kalmaz geleceğini söylemişti.
Bugünü saymazsak yaklaşık üç gün sonra okul balosu vardı. Bu yüzden okulun içinde bir koşuşturma hakimdi. Okula sürekli bir şeyler girip çıkıyor ve balo salonu hazırlanıyordu. Kısaca şöyle bir etrafa göz gezdirdim. Tanıdığım birkaç kişiye veda ettim. Gerçi baloya gidersem de görüşebilirdik.
Okuldan çıktıktan sonra hiç oyalanmadan hızla eve gittim. Kapıyı açtığımda içeri seslendim ama ses gelmedi. Büyük ihtimalle annem ya işteydi ya da dışarıda. Ama genelde işten ben eve gelmeden bir saat önce gelirdi. Fred'e baktığımda o da ayni şekilde evde değildi. Hızlıca odama çıkıp üzerime rahat şeyler giydim. Gün biraz yoğun geçmişti. Yorgunlukla kendimi yatağın üzerine attım. Ama yatmamla beraber bir şeyin üstüne yattığımı fark etmem bir oldu. Aynı hızla tekrar kalktım. Bir poşet. Biraz paketi inceledim. Kâğıt bej rengi bir poşet içindeydi. Üzerinde herhangi bir şey yazmıyordu. Usulca paketi açtım. İçinden siyah bir elbise çıktı. Diz kapağının altında bileğimin üstünde kalan bir elbiseydi. Eteği bol belden yukarısı vücudu saran bir elbiseydi. Başka bir şey daha var mı diye paketin içine bakarken bir not buldum.
Güzel kızıma mezuniyet hediyesi.
-babanŞaşırmıştım çünkü babamdan böyle bir hediye beklemiyordum. Üzerine çok düşünemeden -ki zaten düşünmeye gerek yoktu- kapı açılma sesi duydum. Elimdekileri yatağa atıp aşağı indim. Annem elinde birkaç poşetle kapıdan giriyordu. Hemen elindekileri aldım ve mutfağa götürdüm. Tekrar döndüğümde annem yüzünde gülümseme ile bana bir kutu uzatıyordu. Kaşlarım hafif çatılmış, ufak bir gülümsemeyle kutuyu açtım. Içinde siyah topuklu ayakkabı vardı. Topuğu fazla uzun olmayan, şeritli bir ayakkabıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me hard before you go| Marilyn&Elvis
Fiksi Remaja"Sen bana aşkı öğreten şeysin Marilyn. Sana minnettarım."