DOĞA
Göz kapaklarımı yavaş yavaş açarken gördüğüm tek manzara
Şebnemin şişmiş ve kızarmış gözleriydi. Yatağa yattığımızda bile
arkasını dönmüş gizli gizli ağlamıştı onu bu kadar üzen kesinlikle
Boğaç han değildi anlamıştım ama ne olduğunu da söylemiyordu
sadece özür diliyordu. O geç uyanacağı için ondan önce gidip
yavaş yavaş kahvaltıyı hazırlamak istedim. Yataktan inmek için
hareketlendim ama şebnem kollarını belime ahtapot gibi doladığı
için hareket edemiyordum kollarını yavaşça aldım, karnına doğru
bıraktım ve mutfağa kahvaltı hazırlamaya gittim aslında yapmam
gereken çok fazla iş yoktu çünkü Şebnem'in annesi hizmetçilerini
göndertip her seferinde dolabı doldurtuyordu halbuki böyle
yapacağına kızının evine gelip kendi onunla ilgilenmeli ve ona
yemekler hazırlamalıydı yani en azından Şebnemin istediği buydu
Kahvaltıyı hazırladıktan sonra Şebnemi kaldırdım ve kahvaltımızı
ettik. Okula gitmek için hazırlanmam lazımdı ama yanımda
kıyafetlerim yoktu dünkü kıyafetlerimi giyersem de insanlar yanlış
anlayabilirdi. Bu yüzden Şebnemin beni giydirmesine izin verdim.Beyaz önü düğümlü ve açık bir kazak ve altına da sıkı bir jeanle
kombinlemişti ayakkabı olarak ta eksi model beyaz önüne kadar
ipli hafif topuklu bir ayakkabı seçmişti.Bu kız bu işi gerçekten biliyordu. Şebnem kıyafet ve makyaj
konusunda gerçekten çok iyiydi. Zaten üniversiteden mezun
olunca kendine ait butik açacağını söylüyordu. Tabi annesine
göre Şebnem İngiltere'de mimar olmalı güzel İngiliz köprülerin
inşasında imzası olmalıydı. Biz bir taraftan muhabbet ediyor
bir taraftan da güle oynaya Şebnemin kırmızı audisine doğru
yürüyorduk o sırada bir adam elinde tuttuğu kameranın kocaman
lensleriyle fotoğrafımızı çekiyordu. Yani ben mi yanlış anlıyorum
diye şebneme hemen söyledim" Şebnem şu adam bizi mi çekiyor ?"
Şebnem kafasını adamdan tarafa çevirince adam ona baktığımızı
anlayıp hemen çöktüğü yerden kalktı. Şebnem ise adama
bağırıyordu " Hayırdır kardeşim ? Ayımı oynuyor ne çekiyorsun ?
"Adam sanki hiç Şebnemi duymuyormuş gibi yürüyüp gitmişti
bense sadece korku içerisindeydim kim bizim fotoğraflarımızı
çekmek istesindi ki ? "Şebnem durup dururken kim göndermiş
olabilir bu adamı ? "Şebnem durup düşündü ve arabanın ön
kapısını açıp bindi bende onu takip ettim ve yan koltuğa geçtim.
Şebnem " Bilmiyorum belkide Annemdir dur bir dakika arıyım bi
annemi" Telefonunu çıkardı ve annesini aradı.
"Alo ? Kızım?"
Anne direk konuya gireceğim peşime adam taktın mı?"
"Ne ? Ne diyorsun kızım sen? Saçmalama !"
"Neden saçmalıyormuşum ? Yapmadığın şey mi sanki bi kerelik
olsa da dürüst ol lütfen !"
"Bu sefer ben bir şey yapmadım Baban da Şebnem neler oluyor
biri seni mi gözetliyordu?" Şebnem gözlerini devirip cevap verdi.
"Bir şey yok anne kapatıyorum" deyip kapatmıştı.
Benimse iyice içime endişe dolmuştu " Annengil de değilmiş kim
yapar böyle bir şeyi ben hiç iyi hissetmiyorum gerçekten Şebnem
"Şebnem bir şeyler biliyormuş gibiydi çünkü hiçbir şekilde tepki
vermiyordu " Belkide seni takip ediyordur doğa " dedi imalı imalı
ve arabayı sürmeye başladı. Bu imalarından artık gerçekten
sinirlenmeye başlamıştım ne söyleyecekse söylesindi işte. "Durdur
Arabayı." dedim kararlı ses tonumla. Arabayı durdurup bana
baktı endişeli endişeli " Ne biliyorsan hemen anlat şurada Şebnem.
Dünden beri ne ima etmeye çalışıyorsun hiçbir şey anlamıyorum.
boğazını temizledi ve "Hiç" dedi sadece. "Ne demek hiç ? ikide bir
saçma sapan laflar ediyorsun anlat neyse direk" kafasını kırmızı
uzun tırnaklarının bulunduğu direksiyonun üzerine koydu ve
derin bir iç çekti " Bu aralar iyi değilim Doğa senlik bir şey değil
boş konuşuyorum işte boşver " deyip arabayı sürmeye devam etti
okula kadar geçen sürede çıkan tek ses arabanın radyosundan
çalan Gökhan Türkme'nin "Korkak" şarkısıydı.
Okula geldiğimizde Şebnemle ayrılıp derslerimize girmiştik
bugün Kerem'in yanına gideceğim için çok heyecanlıydım
Kahvaltı yaparken mesajlaşmıştık gelmemin sorun olmayacağını
sadece evde kimse yok diye aç olduğunu söylemişti kalkıp yemek
yapamayacak kadar kötü durumda olması yüreğimi dağlıyordu.
Ben çok duygusal bi insandım. Sevdiklerime bir şey olmasına
dayanamazdım öyle ki bazı günler hiç bir şey olmasa bile geceleri
ya birine bir şey olursa diye oturup ağlardım. Dersler bittikten
sonra otobüs durağına gidip keremin yaşadığı muhite gittim.
Oradaki bir marketten mercimek çorbası için gereken malzemeleri
ve bir kaç da temizlik malzemesiyle kasaya döndüm. Erkek öğrenci
evi sonuçta diye içimden geçirirken kasiyerin bana seslendiğini
duydum "Pardon bakar mısınız ? Tokanızı düşürmüşsünüz"
elindeki altın renkteki kelebek tokamı görüp aldım" çok teşekkür
ederim" deyip gülümsedim tam dönüp gidecekken " Şey saçlarınız
çok güzel de özel olarak kullandığınız bir şey var mı?" diye utana
çekine sormuştu kasiyer kız "Hayır özel olarak bir şey yok ama
sadece papatyalı bir şampuan kullanıyorum " deyip iyi günler
dileyip çıkmıştım.
Keremim evine geldiğimde apartman kapısının açık olduğunu
görüp direk dairesine çıktım. kapıyı çaldığımda Kerem içeriden
çabalayarak sayacın üstünde anahtar var dediğini duydum. İçim
çok kötü olmuştu hemen anahtarı almıştım panikleyip anahtarı
elimden düşürdüm tekrar eğildim aldım ve hızla kapıyı açtım
elimdeki poşetlerle atabildiğim kadar büyük adımlar atarak
Kerem'in yattığı yere salona geçtim. Gördüğüm manzarayla
elimdeki poşetleri düşürmüş şok olmuş bir şekilde Kereme
bakıyordum o canım kıvırcık saçları kazınmış kafasında kocaman
beyaz bi bandaj sol gözü şişmiş kızarmış ve kapanmıştı sağ
gözü ise sadece mordu üzerinde hiçbir şey yoktu karnının sol
tarafı ful beyaz bir sargıyla sarılmış oradan da kan sızıp bezi
kirletmişti. Alt tarafı da ince bir pikeyle kapatıldığı için bir şey
göremiyordum gözyaşlarım benden habersiz firar ediyor bir bir
yeri boyluyorlardı. Koşup ona sarılmak istedim ama Kerem elini
dur dercesine kaldırdı bense olduğum yerde kaldım. "Her yerim
acıyor Doğa yaklaşma lütfen " dedi yer yer yükselip alçalan sesiyle
"Neden Kerem ? Bir insan kendine bunu nasıl yapar ?" Bana
sadece bakıyor hiç bir şey söylemiyordu." Allah aşkına bir şey
söyle kafayı yiyeceğim lütfen ya ? Neden ? Neden yaptın böyle
bir şeyi ?"gözlerini kapattı ve iç çekti. "Doğa konuşacak halim
yok ve açım bana bir şeyler hazırlar mısın lütfen zamanımız çok
konuşuruz " Daha fazla ısrar etmeden dediğini yaptım çorbayı
ocağa koyup kaynamasını beklerken bitki çayları hazırladım
ve mutfağını temizledim. Ben bunları yaparken Kerem hiç bir
şekilde konuşmuyor sadece beni izliyordu. İşlerim bitine kadar
hava kararmıştı bende açık olan perdeleri bir bir kapatmaya
giriştim. Ben perdeleri kapatır kapatmaz Kerem kısık bir sesle"
Doğa buraya gel çabuk " dedi bende bir yeri acıdı korkusuyla hızla
yanına gittim ama Keremin yaptığı şey bana sımsıkı sarılmaktı.
Bende ona aynı şekilde karşılık verdim. Her zaman yaptığı gibi
kafasını omzuma doğru saçlarıma bastırmış kokluyordu. Ocaktaki
çorbayı kesmem gerektiği için hafifçe fısıldadım " Kerem"
ağlamaklı sesiyle cevap verdi " Birazcık daha lütfen" Neden
ağlıyordu ? Hiç bir şey anlamamıştım. Ama genede dediğini yaptım
ve biraz daha olduğum gibi kaldım. Yavaş yavaş geri çekildi ve
hemen elleriyle yüzünü kapatıp gözyaşlarını sildi. Bense onu
rahatsız etmemek için kalkıp çorbayı kaseye koydum biraz limon
sıkıp karıştırdım yanına ekmek ve su koyduktan sonra yanına
gittim. Yemeğini yedirdim 3 kase daha çorba içmişti. Baya acıkmıştı
demek ki." Anlat artık Kerem nereden çıktı bu illegal boks işleri
falan sen ve boks ne alaka yani ? Kendine bunu nasıl yaptın?"
Kerem gözlerini kapattı ve arkasındaki yastığa başını koyup
şakaklarını ovmaya başladı. " Oldu işte Doğa bir şekilde ne dememi
istiyorsun yaptık bir eşeklik sen onu bunu boşver de sana bir
teklifim var " Ellerimi tutup devam etti" Hollanda'ya gitmek ister
misin tüm masraflarını karşılayacağım orada Teyzemin restoranı
var oranın başına geçersin ? hı? Çok para kazanırsın. Ailene de
para gönderirsin oradan. Oranın parası burada çok daha değerli
zaten. hı? Ne dersin ?" Ben duyduklarımla afallamış bir şekilde
kereme bakıyordum. Ne diyordu bu çocuk ne Hollanda'sı ? Ne
restoranı ? "Kerem senin kafa iyice gitmiş herhalde çok darbe
yemişsin beynine ne diyorsun ya ?"
"Ya Doğa ciddiyim ben git bir kafanı dinle iki üç sene sonra
gelirsin ?"
"Hayır nereden çıktı bu şimdi ne alaka yani ? " Kerem omuz silkip
devam etti
"Ya rahatlamış olursun hem bir nedeni yok hem daha fazla para
kazanırsın diye"
"Kerem saçmalama. Ailemi nasıl bırakıp giderim okulum var kafayı
mi yedin durduk yerde ? "
Kerem biraz düşündükten sonra vazgeçmiş gibi kafasını yere
eğip omuz silkti ve bir kase daha çorba istedi şaşırdım ama bir
şey demeden gidip getirdim son çorbayı da yedirdikten sonra
bulaşıkları yıkamak için kalktım. Bulaşıklarla işim bittikten sonra
telefon çaldı elimi hemen pantolonuma silip telefonu açtım arayan
Çağatay'dı.
"Efendim Çağatay?
"Merhaba Doğa müsaitsen yemeğe çıkalım diyecektim?"
"Ya ben Keremin yanındayım da durumu kötü biraz bugün burada
kalıp ona bakıyım diye düşündüm"
Kerem su içerken su boğazında kalmış olmalı ki öksürmeye başladı
telefonu bırakıp hemen yanına koştum ve hafifçe sırtına vurdum
"İyi misin?''
"İyiyim de benim misafirim gelecek sonra annem bir kadın
göndermiş o falan gelecek bakıcım çok yani sen gidebilirsin
"Öylemi tamam o zaman " Tezgahın üstündeki telefona doğru
yürüdüm ve hala aramada olan Çağatay'a cevap verdim
"Kerem'in misafirleri varmış ben şuan müsaitim sende müsaitsen
gelebilirsin konum atıyım mı ? "
"Müsaitim geliyorum. Görüşürüz." deyip telefonu kapattı.
Kerem "Demek Çağatay'la görüşüyorsun ?" bu tarz şeyleri
konuşamıyordum pek arkadaşlarımla utanarak cevap verdim
"Şey sana ulaşamadığım için anlatamadım ama Çağatay'dan biraz
hoşlanıyorum sanrım." dedim şuana kadar yaşadıklarımızı
yaptıklarını falan hepsini anlattım ve devam ettim "O çok ince
bir insan. Çok kibar bi görsen.." Ben devam edeceğim sıra da
Kerem tıslayarak güldü ve "Öyle mi dersin ?" dedi. Bu tepkisini
ilk tanıştıkları ana verdim Kerem de haklıydı orada biraz
kabalık yapmıştı ama özünde çok iyi bir insandı Çağatay " Kerem
biliyorum ilk tanışmanız iyi değildi ama bana sebebini söyledi
yabancılarla direk ilişki kuramıyormuş konumundan dolayı ama
bir daha ki tanışmanızda telafi edeceğini söyledi sen iyileşince
tanışırsınız diye düşündüm ben de"
"İnsanlara çok çabuk güvenmiyor musun Doğa ? Yani pek
güvenilir biri gibi durmuyor."
İki gündür kafam allak bullak olmuştu. En yakın arkadaşlarımı
çözemez olmuştum. Normalde bana çok dikkatli her şeyi çok fazla
enine boyuna düşünüyorsun, İnsanlara güvenmeyi öğrenmelisin
diyen arkadaşlarım konu Çağatay olunca kendileriyle çelişiyordu.
"Neyin var Kerem ? Sen sürekli bana artık insanlara güvenmemi
söylemez miydin ? ne değişti şimdi ?"
Kerem omzunu silkti ve gözlerini kapatıp bir iç çekti " Haklısın
ben sadece senin için endişeleniyorum o yüzden. Kendine dikkat
etmelisin Doğa."
Yaralarına dikkat ederek hafifçe sarıldım ve " Teşekkür ederim.
Edeceğim." o sırada telefonum çaldı ve Çağatay'ın aradığını
gördüm
"Alo?"
"Evin önündeyim.''
"Tamam geliyorum." deyip telefonu kapattım.
"Kerem içmek istersen çorba orada altını ısıtıp içersin, Neye
ihtiyacın olursa beni ara gelirim hemen yarın da geleceğim gene
"alnından öpüp evden çıktım. Çağatay koyu gri bir Audi ile beni
bekliyordu geçen ki bindiği araba değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
Teen Fiction"Lütfen bırak beni yalvarırım" Artık yakarışlarıma cevap bile vermiyordu ben ise sadece pişmandım çok pişmandım. Hani herkesin hayatına bir insan girer ve hasarlar vererek çıkar ya sonra dönüp baktığımızda bu insanı hayatımıza aldığımız için pişman...