Yazarın kaleminden
Tekerlekler beyaz çakılları ezerken gelmek istedikleri yere çok
az kalmıştı. Doğa sinirliydi yol boyunca ağzını bıçak açmamış
Çağatay da onun konuşmayacağını bildiği için laf atmamıştı. Gün
yavaş yavaş batarken genç adam acıktığı için mekan ayırt etmeden
bir yerde durmak zorunda kaldı. Orta halli bir restorandı bu.
Restorandan içeri girdiklerinde mekanın sahibi hafif kilolu beyaz
bıyıkları olan adam Çağatay'ı tanıyıp seke seke yanına geldi.
"Vay efendim. Hoş geldiniz buyurun efendim"
Çağatay kafa salladı. Doğanın avucundan parmaklarını geçirerek
kenetledi. Daha sonra kendileri için önerilen masaya doğru yol
aldılar onlar yürürken beyaz bıyıklı adam çekinerek konuştu
"Ya Çağatay bey sizi rahatsız ediyorum ama restoranımızın
önünde giderken bir fotoğraf çekilsek asmak için yani şeref
verdiniz"
Çağatay "Tamam ama biraz kafa dinlemek istiyorum masanın
etrafına müşteri almayın neyse öderim ben"
Doğa hafifçe sikti elini Çağatay'a ne yapıyorsun sen dermiş gibi
bakarken Çağatay " Ne ? " dedi.
Adam araya girerek "Tabi efendim ücrete falan gerek yok
nasıl isterseniz " deyip uzaklaştı. Garson gelip menüleri verip
ayrıldıktan sonra Doğa içinden lanetler okuyarak her seferinde
kendisini utandıran Çağatay'a bakıyordu.
Genç adam "Ne bakıyorsun öyle ? Benden nefret ettiğini
biliyorum. Daha fazla belli etmene gerek yok."
"Yorumsuzsun Çağatay. Hayatımda senin kadar egoist bir insan
daha görmedim."
Genç adam yan bir sırıtış ile birlikte" Ben de senin kadar güzelini
görmedim."
"Ne yemek istersin ? Biftek güzel gibi duruyor"
"Ben et yemem."
"Neden?"
Doğa gözlerini devirip " Bir insan neden et yemez Çağatay ?"
Çağatay bir kaç saniye harcadıktan sonra " Ne vejetaryen mısın
yoksa?"
"Evet" deyip kafasını dışarı da koşturan kazlara çevirdi. Ufak bir
gölet vardı bahçede. Genç kız o koşturan kazların bile kendisinden
daha özgür olduğunu düşünüyordu.
"Ben etsiz yaşayamam "
Doğa tekrardan gözlerini adama çevirdi. " Bende seninle
yaşayamıyorum."
Tam o sırada garson siparişleri almak için masaya yaklaştı.
"Karar verdiniz mi efendim ?"
Çağatay içinde bolca et olan bir kaç şey söylerken Doğa sadece
salçalı makarna ile yoğurt söyledi.
Garson ayrılırken Çağatay " Vitaminsiz kalacaksın böyle
Genç kız tavrını koruyarak " Sen vitaminli olmuşsun da ne olmuş
sanki"
Çağatay hırlayarak konuştu " Her fırsatta laf sokmayı kes artık"
Doğa ellerini göğüslerinde birleştirip arkasına yaslandı. Daha fazla
konuşmak da istemiyordu zaten. Genç adam onun kendisine böyle
davranmasına katlanamıyor içi içini yiyordu.
"Sen de duydun o salak kadını benim bir suçum yok hala neyin
suratı bu"
Doğa inanamayarak Çağatay'a bakıyordu." Sen ciddi misin?
Kendine hiç mi suç aramıyorsun yani ?"
"Aramıyorum " dedi çok normal bir şey dermiş gibi.
" Ben sadece ne için pişmanım biliyor musun ? Sana ufacık da olsa
bir tepki verdiğim için pişmanım. Sırf bu yüzden o kadına zarar
verdiğin için. Hastasın sen"
"Sevgilim beni hiç çözememişsin. Eğer öyle davransaydın şuan o
kadın toprağın altında olurdu üstünde değil."
Genç kız sıcaklayarak saçlarını arkasına savurdu." Beni zorla
ailemden evimden ayıran sensin o kadın değil. Beni sırf benden
güçlü olduğun için oradan oraya savuran da sensin. Eğer
suçlanacak biri varsa Çağatay Kara o tam olarak sen oluyorsun."
Genç kız hararetli hararetli konuşurken Restoranda çalışan kadın
garsonlar ise bir köşeye geçmiş onları izleyip yorum yapıyorlardı
kendilerince
Siyah saçlı olan "Anam kız ne güzel valla. Ben televizyonda
gördüydüm bunu ya. Gerçekte daha güzelmiş.''
Kumral olan ise omzuna vurarak cevap verdi" Kız sen adama bak
dalyan gibi maşallah kız küçücük kalmış ya yanında. Kız bunlar
nasıl şey ediyorlardır ki öldürür bu kızcağızı " bir kahkaha patlattı
sonra. Esmer kız kolunu sıktı iki parmağıyla.
"Kız sus! Ne edepsizsin hale sende varya!"
"Ay ne var be. Yan yana geldiklerinde gördün mü ? Kim olsa
aklına gelir. Amma kız harbi güzelmiş burnu fındık gibi saçları
kıvır kıvır"
Esmer kız derinden bir iç çekip konuştu "Öyle ama baksana.
Ne kadar mutsuz görünüyor. Kavga ediyorlar herhalde
konuşmalarına bak. Kız kıpkırmızı oldu."
"He valla. Demek para mutluluk getirmiyormuş be hacer."
---------------------------------------------------------------
Ferhat ise kuyumcunun içinde bir oraya bir buraya yürüyor
Yeşimin beğeneceği tarzda bir yüzük bulmak için 6.mağazasını
geziyordu
"Ferhat bey bu tasarım en özel tasarımımızdan biridir. İsterseniz
bir bakın"
Satıcı kadın ona seslenirken Ferhat elindeki tektaşı cam tezgaha
koyup kadına doğru yürüdü. Elinde taşı normalden biraz büyük
kenarları sarmaşık işlemeli bir tek taş duruyordu altındı. İlk
gördüğü an bunu Yeşime verdiğinde ki tepkisini hayal etti. Evet
aradığı parça tam olarak buydu.
"Bunu alıyorum" deyip gereken işlemleri halletti. Bugün Yeşimle
birlikte güzel bir sahil restoranına gideceklerdi. Genç adam bir
yandan çok erken olduğunu düşünse de. Aslında senelerdir
tanıdığı ve sevdiği kadına edecekti bu teklifi. Kendisinin neyi
eksikti ki? Elbette o da evli mutlu bir adam olabilirdi. Zaten
abisi de evlenecekti doğa ile. İşlemler çoktan halledilmişti
bile. Sadece doğanın henüz böyle bir habere hazır olmadığını
düşündüklerinden söylememişlerdi.
Arabasına binip sahil restoranına doğru yol aldı yeşim orada
bekliyordu. Aklında sade ve güzel bir evlilik teklifi vardı Ferahtın.
Elleri karıncalanıyor kalbi küt küt atıyordu. Restorana geldiğinde
küçük siyah kutuyu cebine koydu ve anahtarı valeye verdi içeriye
geçtiğinde gül kurusu elbisesi içinde parlayan sevdiği kadını fark
etti. Kendisine gülümsüyordu. Ferhat bir daha dünyaya gelsem
gene aynı kadına aşık olmak isterdim diye geçirdi içinden. Masaya
yaklaştığında kalkmasını istemeyerek eğilip tek yanağından öptü
sonra karşısına geçti. Yemeklerini sipariş edip muhabbet etmeye
başladılar öyle güzel konuşuyorlardı ki. Ferhat zamanın nasıl
geçtiğini anlamıştı bile tatlıları söylediklerinde artık zamanın
geldiğini anlamıştı.
"Ben de sana bir şey söylemek istiyordum "dedi heyecan ve
mutlulukla
"Dinliyorum canım" dedi. Tam o sırada kısa sessizliği bölen bir ses
çıktı
Vız.
Kırılan kadeh ve Yeşimin omzunu sıyıran bir kurşun. Her şey
sanki yavaş çekimde gibiydi. Ferhat ve Yeşimin gözleri birbirine
kenetlenmiş kan akana kadar küçük bir an sadece küçük bir an hiç
yaşanmamış olmasını dilemişlerdi.
Yeşimin gözleri kapanıp kendini sandalyeden aşağı bıraktığında
korumalar arabayı görmüş arkasından ateşler etse de kaçmasını
durduramamışlardı. Çevredeki insanlar panikle oradan oraya
koştururken bir kadın hemen ambulansı çağırdı. Ferhat ise
titreyerek Yeşimin kafasını elleri içine almış kendini mi onu mu
teselli ediyor bilinmez bir kaç kelime mırıldanıyordu.
Hayır hayır hayır.
İyi olacaksın iyi olacaksın.
Sana bir şey olmadı olmadı.
--------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
Novela Juvenil"Lütfen bırak beni yalvarırım" Artık yakarışlarıma cevap bile vermiyordu ben ise sadece pişmandım çok pişmandım. Hani herkesin hayatına bir insan girer ve hasarlar vererek çıkar ya sonra dönüp baktığımızda bu insanı hayatımıza aldığımız için pişman...