10.🍾

5.4K 143 2
                                    

ŞEBNEM
 
 
Okuldan sonra kereme gitmek istedim. Keremde epeyce
iyileşmişti. Okula gelmiyordu ama en azından dışarı çıkıyor her
istediğini yapabiliyordu, geriye bir kaç morluk kalmıştı sadece.
Belki dışarıda işi vardır düşüncesiyle arayıp geleceğimi haber
verdim. Evde yeriz diye de geçerken kahve ve kurabiye aldım.
Yaklaşık 15 dakikalık yoldan sonra keremin evinin önüne park
ettim. Çıkmadan önce çilekli kremimi sürüp makyajımı hafifçe
tazeledim. Keremden hoşlanıyordum artık bunun saklanacak
bir tarafı kalmamıştı. Saklamak için bir neden de yoktu. Sadece
bundan doğanın haberi yoktu çünkü o pislik adam yüzünden
doğru düzgün görüşemiyorduk. Kerem benimle ilgileniyordu
bariz. Bende onunla. Aynı evde çok zaman geçirdiğimiz için
istiyordum da onu. Arzuluyordum evet. Beton merdivenleri
döverek çıktım kata. Kapısının önüne geldiğimde çalmadan kapıyı
açmıştı.
 
 
Kerem: "Topuklu ayakkabının sesinden anladım."
 
 
Gülerek içeri geçtim kahveyi ve kurabiyeleri masanın üstüne
bıraktıktan sonra dönüp " Bir şeyler aldım içeriz diye." ben
gülümsüyordum ama o hiçbir tepki göstermeden bana bakıyordu
sonra birden üzerime doğru gelip dudaklarını dudaklarıma
yapıştırdı. Bu anı beklermişçesine cevap verdim ona. Ona karşı
hissettiğim hislerin onun da bana karşı hissettiğini anladığımda
daha iyi hissettim. kalçamdan kaldırıp kahveleri koyduğum
masanın üzerine oturtmuştu. Yanlışlıkla elimi çarptığım kahveler
yere dökülmüştü saniyesinde.
 
 
"Upss " dedim imalı imalı gülümseyerek.
 
 
Kerem gülerek devam etmişti öpmeye. Çiçekli elbisemin
kenarlarını çekiştiriyordu bir yandan. Bense ensesindeki
saçlarından tutup aynısını yapıyordum. Ne yaptığımı bile
bilmiyordum ki sadece daha fazlasını istiyordum. Haftalardır hayal
kurduğum an yaşanıyordu işte. Tekrar kalçamdan tutup kucağına
aldı yatak odasına götürüp onunla birlikte boylu boyunca uzandık
yatağa.
 
 
"Emin misin ?" dedi bana. Sonradan pişman olup olmayacağımdan
emin değil gibiydi.
 
 
"Saçmalama şapşal seni istiyorum ben haftalardır kör müsün?"
 
 
Gülümseyip tişörtünü çıkardı ve elbisemin eteğinden ellerini
geçirip önü dantelli olan toz pembe renkli iç çamaşırıma dokundu.
Dantelli olduğu için elini çok net hissedebilmiştim. Gözlerim
parlayarak ona baktım. Eteğimi sıyırıp bacaklarımdan itibaren
öpmeye başladı. Yavaş yavaş yukarı çıkıyordu. Kadınlığıma
geldiğinde çamaşırımı sıyırıp klitorisime masum bir öpücük
kondurdu. İç çekip göğsümü yukarı doğru kaldırdım refleks
olarak. Gözlerimi kapatıyor kendimi tutamıyordum. Islak dili
kadınlığıma değdiği an kendimi tutamayıp sesli bir şekilde inledim.
Zevk aldığımı gördükçe daha hızlı ve kıvrak hareketlerle dilini
kadınlığım da gezdirmeye devam etti. İniltilerim saniyeler geçtikçe
daha sık ve daha sesli oluyordu. Dilini çektiğinde boşluğa düşmüş
gibi kafamı kaldırıp ona baktım. Vakit kaybetmeden dilinin
yerine elini koyup göğüslerime yöneldi. Konuşacak halim yoktu
yapabildiğim tek şey saçlarını çekip inlemekti. Giydiğim elbiseden
dolayı sütyen giymemiştim. Elbisemi sıyırıp göğüs ucuma dilini
değdirdiğinde gerçekten kendimi kaybedecek gibi inliyordum
hem kadınlığımın o masum tepeceğinde parmaklarını gezdiriyor
hemde göğüs ucumu emiyordu.
 
 
"Lütfen istiyorum" diyebildim acizce. Sözümün ardından kemerini
çıkarıp pantolonunu indirdi. Baksırını sıkıştıran erkekliğini bez
parçasından kurtarıp dışarı çıkardı daha sonra benim çoktan
Islanmış olan külotumu bacaklarımdan sıyırıp attı. Üzerime
eğilip erkekliğini kadınlığıma sürttüğünde çıplak olan sırtına
tırnaklarımı geçirdim. İçimdeki duygular taşmak üzereydi iki
üç defa sürttükten sonra hızla içime girdi. Derin derin nefes alıp
verişleriyle içime giriyordu. Zevkten çığlık çığlığa bağırmak
istesem de kendimi olabildiğince tutarak inliyordum. Kerem bir
yandan içimde gel gitler yapıyor diğer yandan ise hafifçe kulağıma
eğilip "Kendini rahat bırak " diyordu. Kelimesini bitirdikten
sonra Kulak mememe çok da masum olmayan bir ısırık bıraktı.
İşte inlemelerimi oradan sonra kontrol edemez hale gelmiştim.
Kerem hızlandıkça hızlanıyor beni orgazma doğru itiyordu. Biraz
daha hızlanınca dayanamayıp titreyerek rahatlamıştım. O da
benimle birlikte gelmişti. Boşaldıktan sonra çalan telefonun sesini
duymuştum ama şimdi ne bir şeyi umursuyor ne de konuşacak hal
buluyordum kendimde. Daha sonra bakarım deyip Kereme sarılıp
uzanmayı tercih ettim.
 
 
Yaklaşık 1 saat sonra telefonumu elime alp kimin aradığına baktım.
 
 
5 cevapsız arama (Şukulatam)
 
 
1 mesaj
 
 
Şukulatam
 
 
Bir kere de ihtiyacım olduğunda yanımda olsan şaşardım.
Gerçekten. Evinin önünde 2 saat bekledim yeşim gile gidiyorum
şimdi. Bugün onlarda kalacağım haberin olsun her ne yapıyorsan
iyi eğlenceler sana.
 
 
Yazarın Kaleminden
 
 
Şebnem elini başına vurup hızlıca banyoya gidip işlerini halletti.
Bir eliyle Doğa'yı arıyor diğeriyle giyinmeye çalışıyordu 4. çalışta
sonunda doğa da telefonu açmıştı.
 
 
"Efendim?"
 
 
"Doğa çok özür dilerim bebeğim. Gerçekten duymadım. Duysam
açmaz mıyım ? neredesin ? Ne oldu ? Konum at hemen geliyorum"
 
 
"Önemli değil. Abimle atıştık biraz yeşimlerdeyim şimdi gelmene
gerek yok. Daha sonra görüşürüz yarın falan "
 
 
"Kalbimi kırıyorsun doğa ayıp olmuyor mu ? benim yanımda
değilsin o kızın yanındasın senin yakın arkadaşın benim o değil."
 
 
"İlk sana gelmiştim Şebnem. Kusura bakma ama şimdi senin
yanına gelirsem de yeşime ayıp olur."
 
 
Arkadan Yeşim ise "Gitmek istiyorsan gerçekten gidebilirsin sorun
değil benim için "
 
 
Şebnem gözlerini devirerek "Ay allah aşkına şuna söyle iyilik
meleği ayaklarını oynamasın çıldırtıyor beni"
 
 
Doğa" Şebnem ! Yeter artık. Hem suçlusun hem güçlüsün ya.
Kapatıyorum yarın görüşürüz okulda."
 
 
Şebnem daha fazla kırgınlığını dile getirirse olayların
büyüyeceğini bildiğinden kıskançlığını içine atıp " Tamam
görüşürüz." diyebildi. Doğa ve Yeşim ise kendilerine birer Türk
kahvesi yapmış karşılıklı dertleşiyorlardı. Doğa Yeşimi tanıdığı an
karakterini çözmüştü oldukça güvenilir saf sessiz bir kızdı Yeşim.
Çok mazlum görünürdü hep gözüne. Doğa mazlum insanları
tanırdı. Gözlerinden anlardı. Yeşim bir şeyler yaşamış acı çekmiş
bir insandı. Neler yaşadığını bilmiyordu ama bir şeyler yaşandığı
kesindi.
 
 
"Öyle işte Yeşim Annemin önünde rezil etti beni. Neymiş ya onun
yanına giderseymişim kardeşiyim ben onun bu kadar mı tanımış
beni yazıklar olsun. Çok zoruma gitti. Anlatamam."
 
 
"Rezil olduğun kişi annen yabancı değil ki . Hem abin de belli ki
kıskanmış seni. Eminim çözersiniz iki güne bu kadar içerlenme
bence gene sen bilirsin
 
 
"Neyse boş verelim beni de senin neyin var Yeşim. Seni
tanıdığımdan beri hep bir yanın sonbahar gibi. Bir sıkıntın varsa
anlatabilirsin."
 
 
Yeşim tereddütle Doğanın gözlerine bakıyordu. Birilerine hemen
güvenilmeyeceğini bilecek yaştaydı. En büyük dertlerini birden
böyle açması doğru muydu? Ama bir yandan da hep Doğa gibi
düzgün bir arkadaşı olsun istemiş dertlerini anlatabileceği
paylaşabileceği birini ummuştu. O bunları düşünürken Doğa sanki
düşüncelerini okur gibi
 
 
"Bana güvenebilirsin. Tamam çok yakın değiliz ama kaç yıldır
tanıyoruz birbirimizi. Bak ben sana anlatıyorum her şeyimi."
Elini omzuna koyup devam etti "Sorun değil gerçekten. Anlatmak
istediğin zaman ben buradayım." Yeşim doğanın samimiyetine
inanıyordu ve ona içini açmaya karar verdi.
 
 
"Sana güveniyorum tabi ki de. Her aklıma geldiğinde üzülüyorum
ama artık birilerine açılma zamanım geldi sanırım. Biraz
uzun sıkılırsan söyle olur mu? Herneyse Lise de bir çocukla
görüşüyordum. O çocuk sığınma evinde kalıyordu hep kaçıp
geliyordu okulun çıkışında görüşürdük. Küçük bozuk bir telefonu
vardı mesajlaşırdık hep. Bir buçuk yıl böyle sürdü. Daha sonra
o oradan bir şekilde çıktı nasıl bilmiyorum. Biz artık daha sık
görüşüyorduk. Aşıktım ona hem de nasıl. O gidince üzülür
özlemimden ağlardım. Daha sık görüştüğümüz için eve geç
gidiyor annemden bir ton azar işitiyor babamdan da bir ton
dayak yiyordum ama hiçbirini söylemiyordum ona. Biraz sinirli
biriydi korkardım bir delilik eder babama diye. O kadar aşıktım
ki ne annemin azarları ne babamın attığı tokatlar ders oluyordu
bana. Bir gün arkadaşlarımla otururken dedikoducu bir kız vardı
hatırlıyor musun ? Elif miydi neydi ? Geldi dedi ki senin sevgilin
pis işler yapıyor onu bunu bıçaklıyor esrar satıyormuş dedi. O
tırsak saf halimle kalktım yapıştım bunun saçına ne diyorsun
sen diye ? Ama insanın içine kurt düşüyor duramadım işte Çıkışa
kadar bekledim geldiğinde sordum direk ne işler yapıyorsun
sen dedim. Anlattı açık açık her şeyi söyledi. Onu oradan çıkaran
adam için yapıyormuş. O adam için ölürüm bile yaptığım hiçbir
şeyden pişman değilim dedi . Abi diyordu o kendisini çıkaran
kişiye. Yapma etme dediysem de dinletemedim.. Sevdamdan
vazgeçmedim ama. Devam ettik ilişkimize lise sona geçmiştim
artık ama zaman geçtikçe bir gram eksilmiyordu sevgim. Geldi
bir gün ev aldım dedi şok oldum hangi parayla ev alacaksın sen
dedim. Abisi hediye etmiş meğer. İrdelemedim ne zaman bir şey
desem kavga ediyorduk. Gel dedi evimi gör gittim bende durur
muyum sanki o ev ikimizin eviymiş gibi benimsedim. Bir iki gün
gittim. 3.gün biz yakınlaşmaya başladık. Tereddüt bile etmedim
Doğa. O kadar aşıktım ki. Aptalım biliyorum"
 
 
Yeşim bir yandan ağlıyor bir yandan anlatıyordu. Doğa
Saçmalama lütfen aptal falan değilsin. sonra ne oldu?"
 
 
"Bekaretimi verdim ona. Her şeyimi vermişim zaten bekaret
nedir ki dedim. İki gün sonra durup dururken özür diledi
gitmesi lazımmış özel gizli bi görev vermiş abisi kimse o it
herif işte. Ne zaman döneceğim yaşayıp yaşayamayacağım belli
değil dedi. Kabullenemedim. Kelimelerini anlayamadım ne
oluyor şimdi dedim kendi kendime Ferhat gidiyor mu ? Gitti.
Ne bir cevap verebildim ne konuşabildim. Geriye elimde kalan
bir avuç hayal kırıklığı oldu. İntihar etmeyi düşündüm. Sonra
Allah'tan korktum. Yemin ederim Allah'tan korkmasaydım bir
saniye bile düşünmezdim kıyardım canıma. Yaşadığım acı çok
ağırdı günlerce haftalarca ağladım. 1 ay sonra hamile olduğumu
öğrendim. Sürekli kusuyordum ama ağladığımdan dolayı oluyor
sanıyordum. Dünya başıma yıkıldı öğrendiğim an. Dedim ki
ne yapacağım ben şimdi ? Annemin babamın yüzüne nasıl
bakacağım? Aldırmak istemiyordum. Ondan nefret etsem de
en azından ondan bir parça taşıyorum diye seviniyordum.
Ama olmazdı işte. Bakamazdım kimsenin yüzüne babam zaten
öldürürdü beni. Param da yoktu. Çaresizdim ne aldırabiliyordum
ne de yaşamasına izin verebiliyordum. Sonunda kararımı verdim.
Gittim doktora anlattım durumumu dedim böyle böyle param
yok ailemin öğrenmemesi lazım. Doktor 35 yaşlarında esmer bir
adamdı. Olur tabi dedi neden olmasın. Ama bu devirde bedavaya
bir şey yapılmıyormuş öyle söyledi. Bana bi bakışı vardı ki Doğa
anlamıştım zaten. Zaman geçiyordu.. bir an önce aldırmazsam
hiç aldıramayacaktım. Siz şimdi alın daha sonra ödesem olur mu
dedim. Çalışırım ben öderim dedim ama hayır dedi. Ne istediğini
az çok tahmin edebilirmişim. Ameliyat olduktan 1 ay sonra şu
otele gel deyip bir kağıt uzattı elime saati de yazıyordu. Yalvardım
ettim ama nuh dedi peygamber demedi. Taş gibi hatunmuşum
kaçırırmıymış böyle söyledi yüzüme. O gün anladım ki insanlar
çok acımasız Doğa. Düşmeye gör bir tekmede onlar atıyorlarmış.
Neyse ameliyat oldum ertesi gün gitmeyeceğim dedim kendi
kendime. Yanıma geldi doktor elinde bir kağıtla Bak dedi bu senin
ameliyatının kanıtı eğer dediğim yerde dediğim saatte olmazsan
ailene gönderirim gerisini sen düşün. Bir ay ne uyku uyuyabildim
ne yemek yedim. Annemgil psikoloğa götürüyorlar ama nafile.
Bilmiyorlar ki ne fırtınalar kopuyor bende. Dediği zaman gittim
dediği yere oradaydı. Hiç değişmeyen iğrenç sırıtışıyla sırıtıyordu
yüzüme ağlaya ağlaya yaptım istediği şeyleri. Hayatım mahvoldu
Doğa unutamıyorum.. Yaşadığım lanet olası her şey dün gibi aklım
da bir gün olsun nefretim eksilmiyor Unutamıyorum...
 
 
Sonuna doğru hıçkırıklara boğuldu Yeşim. Doğa zaten ağlıyordu,
utanmıştı doğa. Dert diye ne anlatıyordu yeşimin karşısında.
İnsanlar neler yaşıyordu o ise sadece şımarıklık yapıyordu.
Doğanın yeşime diyecek bir lafı yoktu ne derse desin etki
etmeyecekti zaten. "Özür dilerim " diyebildi sadece "Herkes adına
senden çok özür dilerim " Yeşimi yerinden kaldırdı ve lavaboya
götürüp yüzünü yıkadı. Sadece iç çekişlerin sesi duyuluyordu
şimdi. Yatağa yatırdı usulca. Yeşim ağlamanın verdiği rahatlıkla
uykuya dalarken Doğa mutfak penceresinin önüne oturmuş
Yeşimin derdini içine dert ediyordu. Allah belasını versindi O
doktorunda Ferhat'ında abisininde. Kimin hakkı vardı böyle bir
şeyi yaşatmaya. Allah çok çok yardım etsin dedi Yeşime. Kendi
kendine söz verdi bundan sonra hep yeşimin yanında duracağım
diye. Onun yaşadıklarını atlatması için elinden geleni yapacaktı..
 
 
Sonra kendini düşündü.Annesini,kendilerini ortada bırakıp giden
babasını, abisini, Şebnemi,Keremi,Çağatayı.. Hayatında kim varsa
düşündü.. Güneş iyice batmış gece yüzünü göstermişti. Ay zaten
azıcık olan bereketli ışığını doğanın ay gibi yüzünde parlatıyordu.
Doğa masum yüreğiyle istediği kadar düşünsün Çağatay'ın
karanlık kalbinde en siyah ton olduğunu hayatta anlayamazdı.
Genç kız yaşadığı sorunlarda kendi hatasını arayadursun. Genç
adam yatağının kaliteli kumaşının üzerine uzanmış gözünü krem
renginde ki tavana dikmiş her zaman ki gibi hayaller alemine
dalıp çıkıyordu. Genç adamın aklında bazen asi düşünceler
esiyordu. Yeterince parası vardı bi saygınlığı, ünü vardı. Peki
neden hayallerini yaşayamıyordu ? Çok mu şey istiyordu ? Hayır
dedi kendi kendine hak ettiği şey dışında bir şey istemiyordu.
Doğadan başka hayali yoktu. Doğa onundu istediği gibi onun
yanında kalmalıydı. Başka da kimsenin ne yanında kalması gerekti
ne duyması ne görmesi, Ne için ulaşamıyordu hayallerine ?
Sadece doğa da onu sevsin diye. Bu kadar önemli miydi onun
da genç adamı sevmesi ? Doğanın onu öptüğü an aklına geldi.
Gözlerini hazla kapatıp o ana geri dönmüştü. Aldığı hazzın
tarifi yoktu, pantolonunun önü sertleşirken tutkuyla açtı göz
kapaklarını. Evet dedi kesinlikle değer. Onun sevgisini kazanmak
için sabredip bekleyebilirim. Telefonuna uzanıp meleğine mesaj
attı.
 
 
- Ne yapıyorsun ?
 
 
+Yeşimlerdeyim. Oturuyordum öyle yatacağım birazdan sen ne
yapıyorsun ?
 
 
- Neden evine gitmeyecek misin ?
 
 
+Hayır bir kaç gün burada kalacağım biraz daha sakinleştikten
sonra giderim muhtemelen.
 
 
Şimdi genç adamın morali bozulmuştu madem böyle bir şey
yapabiliyordu genç kız neden kendisine gelmemişti ki ? onun
evinde kalsındı işte.
 
 
- Bende kalabilirsin
 
 
+ Teşekkür ederim ama hayır çok kalmayacağım zaten.
 
 
- Neden bende kalmıyorsun ki?
 
 
+Bu uygun olmaz
 
 
Çağatay kendini tutmaya çalışsa da tutamıyordu. Hemen evine
gelsin burada kalsındı elalemin evinde ne işi vardı ?. Hemen
telefonundan doğanın telefonuna sızdırdığı gizli programdan
doğanın yerini tespit edip genç kızın evinin önüne bıraktığı
adamlara konumu attı ve korumasını aradı.
 
 
- Buyur abi
 
 
+" Attığım adrese gidin yeşim diye bir kız oturuyormuş o
apartmanların birinde araştırın ne bokmuş abisi sevgili babası
varmıymış kiminle yaşıyormuş en kısa sürede dönün bana " deyip
kapatmıştı telefonu.
 
 
Hattın karşısındaki adamlar abilerinin ne söylediğini bir an bile
kaçırmak istemediği için hoparlöre alan iki adamdan bir tanesi
aklına kazıyor öbürü yazmaya çalışıyordu. Hızlı hızlı konuştuktan
sonra Çağatay telefonu kapattı. Çağatay'ın adamlarının hepsi
Çağatay'ın özenle yetiştirme yurtlarından gözlemleyip seçtiği
çocuklardı. Onların Çağatay dan başka tutunacak dalları ya
da aileleri yoktu. Adamlarının hepsini kardeş gibi büyütmüş
kendisine sonsuz saygı ve itaat duyacak şekilde eğitmişti.
Aralarında çok da yaş farkı yoktu ama Çağatay'ın tescillenmiş
bir zekası vardı. İnsan psikolojisi çok iyi biliyor ve bunu da en
iyi şekilde kullanıyordu ama genç adam adamlarının ihtiyacını
misliyle karşılıyor onları gerekmedikçe aşağılamıyor kızmıyordu.
Zaten adamlarında abilerinin önünde boyunları kıldan inceydi.
Çağatay için ölüme giderlerdi. Gidiyorlardıda.
 
 
Çağatay sinirinden doğanın mesajına cevap verememişti. Tam
bir şey yazacakken yeni bir mesaj geldi. Doğa başını göğüslerine
çektiği dizinin üstüne koymuş hafifçe gülümsüyordu fotoğrafın
altında ise
 
 
- Ben uyuyorum. İyi geceler :)
 
 
Çağatay'ın büyük villasında uzandığı kadife yatak kumaşının
üstünde telefonuna bakıp gülümsedi. Sinirlenmişti kendi evinde
fırsat varken kalmadığı için ama buraya kadardı onun siniri işte.
Doğa ona gülümseyene kadardı.. son bir ayda daha önce hayatı
boyunca gülümsemediği kadar gülümsemişti. Çoğu zaman zorlansa
da normal bir insan gibi sevdiği kızla konuşuyordu. Birilerini
hayatı boyunca sevememişti ama doğa çok farklıydı onun için.
Hayatında ilk defa birine vurulmuştu, bağlanmıştı , saplanmıştı..
adı her neyse yaşadığı duyguların tarifi yoktu. O sırada telefonu
çaldı
 
 
- evet ?
 
 
+ Abi kızın adı Yeşim Karaca. Tek çocuk annesi babasından ayrı
tek başına kalıyor. 2012 de soy ismini değiştirmiş Yeşim Fakir den
Yeşim Karaca yapmış. Tek basına kirada kalıyor abi merak etme.
 
 
-Tamam deyip kapattı telefonu Çağatay en azından kız kıza
kalıyorlar diye düşündü içi biraz da olsun rahatladı.
 
 
Doğa ise pencerede süzülen sokak ışıklarına bakmayı kesip
yatması gerektiği kararına varınca usulca oturduğu yerden
kalkıp banyoya girdi. Dişlerini fırçalayıp işlerini hallettikten
sonra ayaklarını sürüye sürüye yeşimin onun için hazırladığı
yatağa uzandı ve uykunun derin kollarına bıraktı kendisini bu
arada seçkin ise odasında yatağında bir sağa bir sola dönüyordu.
Kız kardeşi dışarıdayken gözüne uyku girmiyordu. Bu sefer
çok kırdım onu diye geçirdi. Kıskançlık denen lanet duygunun
ağlarına kapılmıştı işte, tutamamıştı kendini durduk yerde kırmıştı
kardeşini şimdi de pişmandı ama hazır değildi ki kardeşini
birileriyle paylaşmaya. Doğa hiç bu tarz konulara önem vermemiş
erkek arkadaş falan yapmamıştı kendine doğru dürüst. Konuştuğu
bir kaç kişi olmuştu seçkin kardeşinin telefonuna gizli gizli girip
bakıyordu zamanında ama onlar da önemli değildi daha sonra
bitip gitmişti ama şimdi kardeşi büyümüştü artık. Ciddi bir şekilde
konuşursa başkalarıyla diye ödü kopmuyor değildi. Nolursa
olsun hiç bir şey kardeşimin kalbini kırmaya değmez dedi seçkin.
Kardeşimin gönlünü almam lazım..
 
 
Şebnem ve kerem ise bir yandan ilişkilerinin keyiflerini sürüyor
diğer yandan doğayı Çağatay'dan kurtarma planları yapıyorlardı.
Çağatay'ın konuştuğu kız bir hafta sonra Türkiye'ye geliyor ve
gelir gelmez bir dönüş partisi düzenliyordu. Şebnem ve Keremin
tek amacı doğanın gözünü bir an önce açmak ona olanlardan
haberdar etmekti. Bunu kendileri yaparlarsa ölürlerdi. Çağatay
onları yaşatmazdı ama başkası yaparsa onların suçu olmazdı.
Şimdi çift dört elle çekiyorlardı hafta sonunu kız pazar günü
düzenleyecekti dönüş partisini.
 
Bakalım neler olacak..
11.bölüm çok bomba olacak şimdiden haberiniz olsun. Diğer
bölümde kayışlar kopacak HAZIR MISINIZ??

BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin