23.📱

4.7K 178 14
                                    

Oylamayı unutmayalım :)
 
 
Yazarın kaleminden
 
 
Genç adam koyu gri spor arabasıyla Doğa'nın ve Yeşimin yemek
yediği restoranın önüne geldi. Arabadan indiğinde vale hemen
genç adama doğru yürüdü Çağatay elini kaldırıp durdurdu
 
 
"Burada kalsın çıkacağız şimdi"
 
 
Vale çekinerek aynı zamanda heyecanla " Abi bir fotoğraf
çekilebilir miyiz"
 
 
Çağatay " Aslanım vaktim yok" deyip mekana giriş yaptı. Doğa'
da Çağatay'ın iri vücudunu tanımış geldiğini anlayıp ayaklanmıştı
mekanda çalışan garsonlar Çağatay'ı görünce hemen yanına
gidip ağırlamak için bir kaç kelime ettiler Çağatay ise yanına
gelen Doğanın ince bileğinden damarlı sert kollarını geçirip
parmaklarını parmaklarıyla birleştirdi.
 
 
Mekandan alelacele dışarı çıkarlarken Çağatay söyleniyordu"
Böyle yerlere niye geliyorsunuz. Doğru düzgün bir yer mi kalmadı
amına koyayım"
 
 
Doğa Çağatay'a yetişmek için resmen koştuğundan ayağını acıtan
topuklu ayakkabılarının verdiği gerginlikle cevap verdi
 
 
"Ya sanane ! Beğendiğimiz yerlere de karışamazsın ya!"
 
 
Çağatay dönüp sertçe çıkıştı
 
 
''Karışırım!"
 
 
Doğa nefes nefese kalarak " Bırak! Bırak elimi! Koşmasana
mahvoldum ya acelemiz ne?"
 
 
Çağatay " Yürüyorum sadece " dedi.
 
 
Onlar konuşurlarken onlara doğru koşan iki üç tane gazeteci
belirdi aydınlık caddede. Flaşlar birden patlayınca Doğa irkilerek
durdu. Saçların at kuyruğu yapmış sarışın bir gazeteci mikrofonu
burnunun dibine tutarak
 
 
"Doğa hanım Çağatay bey ile ne zamandan beri birliktelik
yaşıyorsunuz?
 
 
Doğa öylece kalakalırken bir diğer gazeteci " Aynı evde yaşadığınız
doğru mu peki"
 
 
"Evlilik düşünüyor musunuz ? "Çağatay Doğa'nın elinden tutarak
arabaya doğru yürümeye başladı tekrardan Doğa korkuyla
ilerlerken Çağatay
 
 
"Arkadaşlar acelemiz var kolay gelsin " diyerek gelen soruları
dinlemeden kesiyordu. Sonunda arabaya bindiklerinde Doğa
utanarak yüzünü kapattı Çağatay kapıları kilitleyip Doğa ya döndü
ağız altından konuştu
 
 
"Saçmalama çek şu elini kapatma yüzünü Fuhuş operasyonu mu
bu amına koyayım"
 
 
Doğa elini alnından çekmeden cevap verdi
 
 
"Öyle olsa daha az utanırdım"
 
 
Çağatay küfürler ederek arabayı çalıştırıp hızlandı. Düz yola çıkar
çıkmaz
 
 
"Bu yüzden böyle yerleri sevmiyorum işte. Her yerden çıkıyorlar
amına koduklarım mantar gibiler"
 
 
Doğa sinirlenerek " Yanımda küfür etmeyi kes artık" dedi.
 
 
Çağatay direksiyonu sağa kırarak dönüşe girdi. Yan bir sırıtışla "Bu
kadar küfür edilecek insan varken neden susayım ki " dedi.
 
 
Doğa Çağatay'dan yarın ailesinin yanına gitmek için izin alacaktı.
Kıyafetlerimi almaya gidiyorum bahanesiyle annesini görecekti.
Çağatay'ın inanmayacağını biliyordu ama en azından geçerli bir
bahanesi vardı. Bu yüzden bugün onu kızdırmak istemedi. Sessizce
yol sürerken
 
 
Doğa " Nereye gidiyoruz ne alışverişi bu ?"
 
 
Çağatay " Sana telefon alacağız bunlar firmaların yeni ürettiği
henüz piyasaya çıkmamış telefonlar hangilerini beğeniyorsan
alacağız işte"
 
 
Doğa şaşırarak Çağatay'a döndü." İyi de benim zaten telefonum
var.
 
 
"Eski o" dedi Çağatay kestirip atarak.
 
 
Doğa sinirlenerek "Eski falan değil. Yeni almıştım ben onu daha.
Telefonumu verirsen kendiminkini kullanmak istiyorum."
 
 
"Hayır" dedi.
 
 
Doğa" İyi o zaman beni eve götür ben bir şey seçmek istemiyorum
nede olsa fikirlerime önem vermiyorsun"
 
 
Çağatay yan bir bakış attıktan sonra arabayı park edip Doğa'ya
döndü.
 
 
"Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum. Bunlar bana sökmez. İn"
 
 
Genç adamın asıl amacı genç kızı her açıdan kendisine ve
yaşamına alıştırmaktı. Her şeyin en iyisine sahip olması
gerekiyordu. Aynı zamanda Çağatay'ın parasını kendisininkiymiş
gibi harcaması lazımdı. İşte genç adamın asıl istediği buydu.
Doğa'nın gereksiz inadını kırması gerekiyordu.
 
 
Doğa suratını olabildiğince asarak arabadan indi. Beyaz ince
parmaklarıyla siyah şalının kenarlarını tuttu. Bir gökdelenin
önünde durmuşlardı. Binanın içine girip asansöre yürüdüler. Her
yeri camla kaplı olan asansörün içine girip 62 sayısını yazarak hızlı
bir şekilde yukarı çıkmaya başladılar.
 
 
Çağatay "Bana artık hiç gülümsemiyorsun."
 
 
Doğa ister istemez ağzından küçük bir kahkaha kaçırdı.
 
 
"Neden acaba" diyerek önüne döndü.
 
 
İnecekleri kata geldiklerinde siyah beyaz renklerin hakim olduğu
bir koridora çıktılar. Çeşitli çeşitli Doğa'nın asla adlarını başka
yerde duymadığı markaların yerleri vardı. Sonunda bir tanesine
girdiklerinde Satış elemanı hemen yardımcı olmak için geldi.
 
 
"Hoş geldiniz efendim özellikle baktığınız bir şeyler var mıydı
 
 
Çağatay " En yenilerinden göster sen"
 
 
Doğa "Kaba" diye söylendi sessizce Çağatay duysa da aldırmadı.
Satıcı adam
 
 
"Buyurun" diyerek ileriye doğru yönlendirdi genç kızı bir
düzüne lüks telefonların olduğu bir bölüme götürüp " Burası
istediğiniz gibi en yeni ürünlerle doludur efendim."
 
 
Çağatay " Seç" dedi. Doğa gözlerini devirip telefonların olduğu
bölmeye doğru yürüdü. Telefonların yanında yazan fiyatları
görünce ister istemez ağzı bir karış açılmıştı. Çağatay dikkatle
genç kızı izliyordu. Doğa telefonların dış görünüşüne bakmadan
fiyatlarına dikkat ede ede rafları gezdi ve en ucuzun da karar
kıldı. Simsiyah metal bir telefondu Çağatay Doğa'nın beyaz
sevdiğini bildiği için kararının asla zevkine göre değil parasına
göre olduğunu hemen anladı. Sinirlenerek kızın yanına gitti. Doğa
Çağatay yanına geldiğinde işaret parmağıyla telefonu gösterdi.
 
 
"Bu " dedi. "Alacaksan bunu al beğendim bunu"
 
 
Çağatay sinirle genç kızın elini tutup bedenini kendine çevirdi.
Doğa! Salak mıyım lan ben ! Doğru düzgün bakmadım bile"
 
 
Doğa genç adamın hareketiyle irkildi. Satıcı elemana çevirdi hemen gözlerini utançla. Adam kafasını yere eğmiş onlara
bakmıyordu. Doğa elini Çağatay'dan kurtarıp " Milletin içinde ne
yapıyorsun sen ya
 
 
"Sikerim milleti. Doğru düzgün seçeceksin "
 
 
Doğa pes ederek " Tamam" dedi. İçinden lanetler okuyarak tekrar
gözlerini telefonlarda gezdirdi. Ekranı istediği gibi büyük beyaz
bir telefonda karar kıldı. Fiyatına bakmadan o telefonu istediğini
söyledi. Nasıl olsa kullanmayacaktı. Doğa Çağatay'ın telefona
istediği her şeyi koydurup her an ne yaptığını takip edeceğini
bildiği için kullanmayacağı telefona servet dökülmesini izledi
sessizce. Daha sonra  çıktılar tekrardan asansöre binip
aşağı hareket ettiler.
 
 
Asansör 52. katta durdu. İçeri mavi, pullu , göğüs tarafı epeyce acık
elbiseli bir kadın içeri girdi. Saçları kısa platin sarısıydı. Bedenine
göre epeyce büyük kalçaları olduğundan Doğa ister istemez
şaşkınca bakmıştı.
 
 
Kadın girer girmez Çağatay'ı görüp kaşlarını kaldırdı
 
 
"Merhaba Çağatay bey" dedi cilveli bir şekilde. Çağatay ve Doğa
birbirlerinden o kadar uzak ve alakasız duruyorlardı ki . Kadın
Doğayı gökdelende çalışan herhangi biri sanmıştı.
 
 
Çağatay gerilerek elini ensesine götürdü. Boynundan yavaş yavaş
terler akıyordu. Bu kadın geçen gece işini gördüğü kadınlardan
biriydi. O kadar çok çığlık atmıştı ki o gece Çağatay sesinden
tanımıştı o kadın olduğunu. Kafa selamı verdi kadına cevap bile
vermemişti uzatmasını istemiyordu. Kadın devam etti " Eğer
isterseniz.."
 
 
Çağatay öksürdü. Doğa hala kadının kalçalarına ve gerçek
olmayacak kadar büyük görünen göğüslerine dikkat kesilmişti.
 
 
Sarışın kadın Çağatay'ın bu hallerini çok başka yere yormuş.
Kendisini hemen oracıkta istediğini düşünmüştü. Başka bir
ihtimal yoktu çünkü. Asansörde başka bir kadın daha vardı ama o
tamamen yabancı birisiydi ona göre. Bu düşünceyle kahkaha attı
elini havada savurup
 
 
"Ay ! İlahi Çağatay bey " dedi. " İsterseniz ben bugün de müsaitim
ama bu sefer yalnız ol."
 
 
"KES !" dedi Çağatay hızlı bir şekilde. Kadın afallayarak durdu.
Doğa duyduklarıyla kaşlarını çatıp bir Çağatay'a bir de Kadına
bakıyordu. Kadın Doğa'nın bakışlarından durumu anladığında
korkarak hemen asansörü durdurup koşar adım çıkıp gitti.
 
 
Çağatay'ın içi içini yiyordu. Asansörü durdurup numarayı
tekrardan sıfıra aldı.
 
 
"Eve gidelim" dedi.
 
 
Doğa cevap vermemişti. Dönüp yüzüne bile bakmıyordu.
 
 
Çağatay'ı iyice sıcak basarken klimayı çalıştırdı. " Ben on-"
 
 
Genç kız tek elini kaldırıp susturdu." Beni ilgilendirmiyor senin
özel ilişkilerin."
 
 
Çağatay duyduğu bu cümleyle kalbinin paramparça olduğunu
hissetti. Şimdi hiç olmadığı kadar uzağındaydı Doğa. Sanki ördüğü
o buzdan duvara dokunabiliyordu. O kadar gerçek o kadar
soğuktu ki.
 
 
Sustu hiç bir şey söylemedi. Asansörden inip tekrar arabaya
bindiler Çağatay'ın içi yangın yeriydi ama ağzını açamıyordu ki.
Doğa ya onlarla sadece ihtiyacını giderdiğini eldiven giymeden
başka kadınlara bile dokunamadığını. Hiç bir kadınla normal
yoldan cinsen ilişkiye girmediğini kendisine istemediği bir şey
yapmamak için hıncını onlardan aldığını nasıl anlatacaktı ki.
Bahanesi kabahatinden daha büyüktü. Eve geldiklerinde doğa
direk elinde ki ufak poşeti koltuğa fırlatarak yukarı çıktı.
 
 
Genç kız üzülmüş ya da kırılmış değildi. Çünkü genç adama karşı
bir şey hissetmiyordu sadece kendisine yaklaşmasını istemiyordu.
Genç adam gözünde öyle bir düşmüştü ki. Sadece evine gitmek
istiyordu genç kız. Evet tek istediği buydu..
 
 
Lavaboya girip işlerini halletti. Pijamalarını giydi. Tam
uzanacakken Çağatay içeri girdi. Doğa'ya yaklaşıp koluna dokundu
 
 
"Doğa"
 
 
Genç kız hemen elini çekip kızdı. "Bana dokunmadan önce git
ellerini yıka. Pis ilişkilerinden pis şeyler bulaşsın istemem"
 
 
Çağatay'ın şaşkın bakışları arasında Doğa tekrar banyoya gidip
Çağatay'ın dokunduğu yeri yıkadı.
 
 
Çağatay acı çeker gibi bir sesle " Doğa lütfen"
 
 
Kendisini bir yumak pislik gibi hissediyordu şimdi. Genç kız
öyle davranıyordu ki daha önce kendisini hiç böyle aşağılanmış
incinmiş hissetmemişti Çağatay. En azından kendisini
savunmalıydı
 
 
"Doğa açıklamama izin ver"
 
 
Genç kız anlamamış gibi bakarak "Neyi açıklayacaksın
anlamadım ? Daha önce de dediğim gibi beni ilgilendirmiyor. Bana
dokunma yeter benim için."
 
 
"Doğa saçmalama. Pislik miyim ben öyle bir konuşuyorsun ki"
 
 
Doğa tek kaşını kaldırıp " Değil misin ?" dedi.
 
 
Çağatay yatağa oturdu isyan edercesine konuştu "Sana hemen
sahip olmak istemedim. Senin beni istemediğini bildiğim için. Seni
zorlamamak için ihtiyaçlarımı giderdim. Bak düşündüğün gibi
değil. Onlara dokunmuyorum bile."
 
 
Bıkkınca ofladı Doğa." Yeter dedim. Bak gerçekten beni
ilgilendirmiyor ama en azından bana dokunma olur mu eğer bana
yaklaşmazsan kendi ellerimle bile hazırlayıp yollayabilirim seni
onların yanına."
 
 
Çağatay Doğa'nın bu sözlerine çok sinirlenmişti. İçinde volkanlar
titrerken ağzından kelimeler dökülmüyordu. Kanlanmış gözleriyle
baktı öylece kalbi bin bir parça olurken yemeğine göz dikilmiş
vahşi bir hayvan gibiydi.
 
 
Genç kız kafasını kaldırıp vücudu kasılan adama baktı sessizce.
Yüz hatlarından sinirlendiğini anlayabiliyordu. Öyle keskin yüz
hatları vardı ki. Koyu kahverengi gözleri tehlikenin timsaliydi
adeta. Karşısındakine hiç bir şey konuşmadan neler yapabileceğini
gösteren bir duruşu vardı onun. Doğa ama ben suçsuzum diye
geçirdi içinden. Bu tablo da benim bir günahım yok dedi. Korktuğu
için uzatmadan yatağa uzandı ne o ne de genç adam tek kelime
etmiyordu. Doğa aklına gelen şeyle aniden yataktan doğruldu
 
 
"Çağatay"
 
 
"Söyle " dedi buz gibi bir sesle.
 
 
"Senden bir şey isteyeceğim yapacağına söz ver"
 
 
"Söyle"
 
 
"İlk önce söz ver"
 
 
"Doğa çocuk musun?"
 
 
"Söylemiyorum o zaman " dedi Doğa merak edeceğini bilerek.
 
 
"Söz" dedi Çağatay uzatmadan.
 
 
"Kadına bir şey yapma tamam mı yani onu öldürme lütfen"
 
 
"Bu muydu? Bu kadar mıydı Doğa ? Amına koyayım elin
orospusunu bile benden daha çok düşünüyorsun"
 
 
Doğa cevap vermeden yatağa tekrar uzanıp genç adama arkasını
döndü
 
 
Çağatay bir kaç saniye sonra hızla odayı daha sonra da evi terk
etti.
 
 
Ferhat bahçede adamlarla sohbet ederken çarpılan kapıyla eve
çevirdi bakışlarını Çağatay'ın yürüyüşünden bir şeyler olduğunu
anlamıştı hemen çocuklara arabayı evin önüne getirmelerini
emretti. Çağatay bahçe kapısına gelene kadar hemen araba
gelmişti. Ferhat şoför koltuğuna geçerek
 
 
"Gel abi bir şey olmuş anlaşılan "
 
 
Çağatay küfür ede ede arabayı dolanıp yan koltuğa oturdu. Hemen
telefonu çıkarıp bir numara tuşladı.
 
 
- Alo
 
----
 
-Recep senin yapacağın işi sikeyim boş boğaz kadınları yollamayın
demiyor muyum lan. O geçen gece odama gelen sarışın kadını
bulun bana. Yarın sabah barda olsun.
 
----
 
- Hayır. İzin vermeyin sakın. Yarın sabah bebekteki barda olsun
barı da kapatın akşama kadar hiç bir müşteri istemiyorum.
 
 
Telefonu kapatıp fırlattı. Ferhat " Abi ne oluyor"
 
 
Çağatay sinirle " Bak görüyor musun orospu İtalya'ya uçak bileti
almış. O çenesini sikecem onun"
 
 
Ferhat " Abi bir şey anlamadım kim bilet almış"
 
 
Çağatay kısaca özet geçti yaşananları Ferhat sessiz kaldı. Çağatay
bu kadar sinirliyken yorum yapmak akıl işi değildi.
 
 
Ferhat " Abi nereye gidelim"
 
 
"Sahilde ki rakıcı vardı ya oraya sür"
 
 
"Abi emin misin bu halde içmek na-"
 
 
"FERHAT SİKECEM AMINA KOYAYIM ZATEN SİNİR TEPEMDE SÜR"
 
 
Ferhat hızla sahile doğru sürdü sessizce. Genç adamın endişesi
eğer çok içip eve giderse Doğa'ya daha sonradan pişman olacağı
bir şey yapmasıydı. Mekana geldiklerinde ikisi de arabadan inip
boğaz manzaralı bir masaya oturdular. Garson geldiğinde Ferhat"
Donat abi sen masayı " dedi.
 
 
Ferhat konuşmaya çekiniyordu. Çağatay gözlerini kısıp manzaraya
dalmıştı. Aklı başka yerdeydi. Rakılar masaya geldiğinde Çağatay
beklemeden kafasına dikti.
 
 
Ferhat " Abi daha buradayız yavaş git istersen"
 
 
"Ferhat kes işine bak"
 
 
"Nasıl istersen abi " Ferhat uzun zamandır bu kadar gergin
görmemişti Çağatay'ı. Yaşadığı çok kötü bir şeydi tabii ki ama bir
şeyleri düzeltme de hiç iyi değildi Çağatay genç adama göre. Çünkü
şimdiye kadar hiç bir şeyi düzeltme ihtiyacı duymamıştı. Ferhat
elinden geldiğini yaptığını düşünüp daha bir şey söylemedi. İkinci
şişeye geçtiklerinde Çağatay
 
 
Ellerini başına yasladı " Offf çıkmaz sokaktayım Ferhat çıkmaz
sokaktayım."
 
 
Ferhat sessiz kaldı. Abisi üzülünce kendisinin de içi yanıyordu ama
elden gelen bir şey yoktu ki şu durumda.
 
 
"Ben hiç böyle olmadım Ferhat. Hiç böyle olmadım"
 
 
Ferhat ilk şişeden sonra içmeyi bırakmıştı. Çağatay durmadan
devam etmiş mezelere bile dokunmamıştı. Şimdi ise durum açık.
Dengesini kaybetmiş bir daha ki kadeh için şişeyi tutamaz hale
gelmişti.
 
 
"Hayatımı sikiyor Doğa tek lafıyla benim "sustu. gözlerini kapattı
sıkıca.
 
 
Hızlıca derin bir nefes aldı. "Şu İstanbul da tanışıp da beni
istemeyen kadın hiç olmadı. Şimdi de benim sevdiğim kadın ona
dokunmama bile tahammül edemiyor."
 
 
Ferhat içi yana yana abisi bildiği adamı dinliyordu. Onun yerine
koydu kendini. Yeşim kendisinden nefret etse tiksinse ne olurdu?
Bilmiyordu ama kendisini çok çok kötü hissedeceği açıktı.
 
 
"Bana kötüsün , canisin diyor. Psikolojim bozukmuş falan filan."
kadehte son kalan rakıyı da kafasına dikip devam etti. " Benim
kalbimi sikti iki dakika da o çok mu iyi Ferhat. Beni bu hale getiren
insan çok mu iyi birisi. Tamam ben kötüyüm biliyorum amına
koyayım. Ama o beni ne hale sokacağını bile bile " Elini dengesizce
kalbine götürdü. "Şu kalbimi sikerken o çok mu iyi"
 
 
Ferhat " Abi hadi yeter artık. Gidelim ne olursun bak alkol
komasına gireceksin böyle de."
 
 
Çağatay cevap vermedi. Masadaki kavundan ağzına attı bir tane.
"Bir şişe daha söyle bana"
 
 
Bir şişe değil bir bardak içemezdi artık Çağatay. Ferhat ikna
etmek adına en iyi düşündüğü kozu kullandı. " Abi kalkalım Allah
aşkına. Git sıcacık yatağına sarıl yengeye mis gibi sabahta güzel bir
kahvaltı edersiniz hadi abi"
 
 
Çağatay Ferhata bakıp duyduklarıyla çocuk misali gülümsedi.
Kafası yerinde değildi." Sarılırım demi."
 
 
Ferhat "Sarılırsın tabi"
 
 
Çağatay " Ellerimi yıkarım sarılırım ne olacak ki . " hevesle
konuşuyordu. Ferhat ne dediğini anlamasa da bu kafayla mantıklı
bir şey konuşmaması normal dedi. Kalkıp kolundan tutup kaldırdı.
 
 
50 yaşlarında beyaz saçlı mekan sahibi hızla yürüyerek adamların
yanına geldi. "Evlat bir şey yok ya "
 
 
Çağatay adama gülerken Ferhat " Abi çocuklar ödeyecek hesabı biz
bir gidelim de "
 
 
"Yahu ne hesabi koskoca adamın feriştahı kaymış burada sen
hesap diyorsun"
 
 
Ferhat " Yok bir şey abi hallederim ben sağolasın" Ferhat öyle
diyordu ama Çağatay'ın cüssesini kaldırmakta epeyce zorlandığı
açıktı. Kapıdan çıkar çıkmaz korumalar hemen koşturup Ferhat'ın
imdadına yetiştiler zar zor arabaya bindiklerinde Ferhat alttan
alttan Çağatay'ı tembihliyordu.
 
 
"Abi gözünü seveyim gider gitmez yat uyu tamam mi. Uyandırma
yengeyi de. Bir şey derse sinirlenme abi sakin kal"
 
 
Çağatay cevap vermeden arka koltuğa rahatça yayılıp gözlerini
kapattı. Eve geldiklerinde Ferhat yardım ederek yukarı kata kadar
çıkarttı Çağatay'ı. Daha sonra Yeşimin yanına gitmek üzere evden
ayrıldı.
 
---------------------------------------------------------------------
 
 
Ferhat Çağatay'ın yanında belli etmese de canı çok yanmıştı. Öz
abisinden de öte gördüğü adam acı çekiyordu. Telefonunu çıkartıp
Yeşimi aradı geleceğini haber verdi. Sonunda eve geldiğinde
asansörü beklemeden hızla merdivenleri çıktı. Gecenin bir yarısı
olduğundan Yeşim endişeli aynı zamanda uykulu gözlerle Ferhat'a
bakarken. Genç adam birden sarıldı kıza. Yeşim ne olduğunu
anlayamasa da oda sarıldı sıkıca bir dakika boyunca öyle kaldılar
Ferhat'tan ayrıldığında gözlerinin yaşlandığını gördü Yeşim.
Endişeyle sordu " Ferhat ne oluyor korkutma beni. Bir şey mi
oldu?"
 
 
Ferhat " Bir şey yok. Sadece uyuyalım olur mu ? Lütfen"
 
 
"Tamam " dedi genç kız. Birlikte yatağa geçtiler. Ferhat Yeşime
sarılıp gözlerini kapattı hüzünle.
 
---------------------------------------------------------------------
 
 
Çağatay gelir gelmez lavaboya girip işlerini halletti. Daha sonra
dişlerini fırçalayıp olabildiğince alkol kokusunu atmaya çalıştı
üzerinden. Ayakta durmakta zorlanırken Dişini doğru düzgün
fırçaladığından bile emin değildi. Eline bolca sabun sıktı sonra.
Ellerini iyice yıkadıktan sonra üstünü değiştirip yatağa yattı.
Genç kızın belinden tutup kendine çekti dengesizce. Ne kadar
güç uyguladığının farkında bile değildi. Doğa vücuduna yerleşen
iri soğuk ellerle irkilerek uyandı. Ağır anason kokusu burnunu
doldururken hemen Çağatay'dan tarafa döndü
 
 
"Çağatay ne yapıyorsun ya"
 
 
Çağatay sadece gülümsedi. Koku o kadar ağırdı ki Doğa burnunu
kapattı istemsizce. Genç kız bedenine değen soğukluktan rahatsız
olduğu için "Elin çok soğuk çeker misin"
 
 
Çağatay elini
kaldırıp " Bak. Yıkadım ben ellerimi"
 
 
Doğa ne demek istediğini anlamaya çalışırcasına kaşlarını çattı.
Sonradan söylediği sözler aklına gelince anladı. Çağatay iri ellerini
kaldırıp Doğa'nın yüzüne yaklaştırıp burnuna değdirdi.
 
 
"Bak sabun kokuyor"
 
 
Doğa onun bu haline üzülerek sessiz kaldı. Arkasını döndü
tekrardan. Genç adamın beline sarılıp kendisine çekmesine
de sessiz kaldı. Onu daha önce hiç sarhoş görmemişti. Böylece
uyumasına izin verdi.
 
 
Ay bölümü yazarken çok ağladım A dostlar !
 
 
4 gözle yorumlarınızı bekleyeceğim hepinizi sevdiğimi sakın
unutmayın
 
 
Tamam mı?

BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin