Yazarın kaleminden
Yanıp sönen disko ışığının altında Genç adam ve Kız bir muhabbet
başlatmışken Şebnem ve Boğaç da üst kattaki otel kısmında başka
bir muhabbet açmışlardı.
"Boğaç başım dertte" Boğaç olayları zaten tahmin ettiği için hiç
de şaşırmamıştı. Sonunda Şebnem de görmüştü Çağatay'ın gerçek
yüzünü beklediğinden erken olmuştu doğrusu.
"Boğaç diyorum cevap versene"
"Pardon tatlım anlat bakalım ne oldu?"
Şebnem Boğaç'a dağ evinde yanlışlıkla Çağatay'ın mesajını
okuduğunu Çağatay'ın Keremi dövdürttüğünü ve kendisine yaptığı
şeyi bir bir anlatmıştı. Boğaç ise Sadece Çağatay dan daha
fazlasını beklediği için şaşırmıştı. Muhtemelen Doğa'nın yakın
arkadaşı olduğu için merhamet etti diye düşündü.
Çağatay 'ın Doğa' ya karşı bir şeyler hissettiğini biliyorum"
"Sence anlaşılmayacak gibi mi Şebnem mantıklı konuşur musun?"
"Buna izin veremem o benim en yakın arkadaşım" sesi sonlara
doğru kısılırken fısıldadı "Ailem gibi"
Genç adam duvara yaslanmış yatağın üstünde oturan kıza
bakıyordu. Şebnem giydiği üzerine yapışan kırmızı eteğinin
bitiminde ellerini birleştirmiş stresle elleriyle oynuyordu. Boğaç
her şeyi Şebneme anlatmalı ve onu uyarmalıydı. Bir salaklık
yaparsa bu onun canına mal olurdu.
"Ne yapacağımı bilmiyorum Boğaç. Arkadaşımı o psikopatın eline
bırakamam ellerim bağlı oturamam Doğa'ya aslında onun ne kadar
iğrenç bir adam olduğunu anlatmalıyım"
"Ha öylemi ? Dağ evinde neredeydi aklın ? Keremi dövdükleri
zaman neden söylemedin Doğa' ya peki ? " sabrı kalmamış gibi
tıslamayla gülmek arası bir ses çıkardı genç adam
Genç kız karşısındaki adamdan böyle bir tepki beklemediği için
hazırlıksız yakalanmıştı. Çalışmadığı yerden sormuştu Boğaç'a
şaşkın şaşkın bakmakla yetindi Genç adam devam etti
"Dur ben söyleyeyim tatlım. Kıskanıyorsun çünkü! Kerem Doğanın
yakın arkadaşı olduğu için o kadar da umurunda değildi değil mi?
Kerem çok önemli bi insan değil çünkü senin için. İşin ucu sana
deyince mi geldi aklın başına küçük yılan ?"
"Boğaç sen.. Nasıl böyle konuşursun ? Benden hoşlandığını
düşünmüştüm." gözlerini kısıp Boğaç'a baktı. Boğaç gözlerini
devirip cevap verdi "Şebnem bak. Bana Çağatay abi seninle
yakınlaşmamı söylediği için beraberdik üzgünüm ama durum bu.
Ayrıca sana şöyle anlatayım ki senin psikopat deyip geçiştirdiğin
adam yer altı mafyasının en güçlü adamı inanılmaz derecede
zeki ve tehlikeli anlatabiliyor muyum? Yani sen o küçük beynini
Çağatay'ı anlamaya çalışarak yorma çünkü asla anlayamazsın.
Sadece psikopat deyip geçiştirebileceğin bir insan değil. Ona ucu
dokunacak herhangi kötü bir hareket yaparsan sadece kendini
değil tüm sülaleni köklerini bile yeryüzünden siler anladın mı?
Ayrıca Doğa konusuna gelirsek yapabileceğin hiçbir şey yok.
Kesinlikle aşık oldu."
"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun ? Ya sadece takılıyorsa ?"
"Şebnem sen herkesi kendin mi sanıyorsun ? Doğa takılıp
bırakılacak bir kız değil herkes bunu bilir. Ayrıca Çağatay abiyi
tanımıyorsun sen. Diğer kadınlara nasıl davrandığını bilmiyorsun.
Onunla birlikte olan kadınların bir iki gün yürüyemediğini
duymuştum" Boğaca komik olarak gelecek ki kahkaha atmaya
başlamıştı.
"Nasıl yani ? ne gülüyorsun ya? Bir şey anlamadım ben."
"Şöyle anlatıyım tatlım" Boğaç yerinden kalkıp Şebnemi ayağa
kaldırdı ve hızlı bir hareketle arkasını döndürdü kırmızı kısa
elbisesinin içinden uzun parmaklarını Şebnemin kadınlığına
değdirdiğinde Şebnem inleyip kafasını Boğaç'ın omzuna yasladı.
Boğaç biraz daha yukarı çıkıp anal bölgesinde durdu. "Buradan"
dedi. "Buradan sikiyor onları. Sert bir şekilde." Şebnem yutkundu
ve gözlerini açtı yavaş yavaş "Bu" sustu ve nefes aldı "Korkunç bir
şey olmalı"
"Öğrenmek istersen deneyebiliriz ben yumuşak davranırım
ama merak etme " deyip sırıtıp uzun parmaklarını kadınlığının
tepeceğinde gezdirdi. Şebnem kendini geri çekti ve hızla ellerini
ittirdi.
"Çağatay söylediği için benimle birliktesin değil mi ? Öyle
söylemiştin şimdi de uzak dur benden Canın cehenneme !" kapıyı
çarpıp hızla elbisesini çekiştire çekiştire koridordan aşağı iniyordu
bütün bunlar olurken Doğa sahneye geri dönmüş kalan bir saatini
tamamlamış Eve gitmek için Şebnemi arıyordu ama Şebnem bir
türlü telefonu açmayınca üst kata çıkmayı düşündü. Tam o sırada
Şebnem ağlaya ağlaya merdivenlerden aşağıya iniyordu Doğa
panikle
"Şebnem ! Hey! buradayım gel buraya " ortam sesli olduğu için
bağırmak zorunda kalmıştı. Şebnem Doğayı duyup ona doğru
döndü ve koşa koşa gelip ona sarıldı.
Her şeyi uzaktan izleyen Çağatay gerilmişti. Şebnem'in ona her
şeyi anlatacağını düşündü. Eğer öyle olursa Tanrı şahidi olsun onu
yeryüzünden en acılı şekilde silerdi. Hemen korumalarının birinin
söylediklerini duyması için onlardan tarafa yolladı.
"Şşşş sakin ol şebnem neden ağlıyorsun neyin var?" Şebnem
hıçkıra hıçkıra bir şeyler söylüyordu ama Doğa hiçbir şey
anlamıyordu.
"Şebnem ne dediğin anlaşılmıyor ki bir şey mi oldu Allah aşkına
korkutma beni"
Onların tarafına gelen koruma neler dediklerini anlamak için
canla başla çaba sarf ediyordu Abisini kızdırmak en son isteyeceği
şeydi ne dediklerini mutlaka anlaması gerekti.
"Bur-dan çı-çıkalım E-e-evime gidelim anlat-i-cam lü-lü-tfen"
Şebnem kulağının dibinde konuşmasına rağmen Doğa ne demek
istediğini zar zor anlamıştı
"Tamam ben Çağatay'a söyliyim ayrılacağımızı ayıp olmasın ondan
sonra çıkarız hemen "Şebnem başıyla onaylar gibi bi işaret yaptı.
Onların kalabalıktan locaya gitmeye çalışırken Koruma
"Abi sana geliyorlar kız ağlamaktan konuşamadı sanırım sessiz bir
yere geçip konuşmayı planlıyorlar abi"
"Kulağını sikiyim Sabri " Adamın yüzü düşmüştü. Halbuki her şeyi
doğru duymuştu. "Sanırım" dememeliydim diye düşündü adam
evet dememeliydim.
Şebnem ve Doğa kalabalığı yarıp locaya ulaştıklarında Doğa
kalabalık olduğu için Genç adamın kulağını yaklaşmıştı" Çağatay
biz kalkıyoruz her şey için teşekkür ederim bugün güzel geçti
"Kızın tatlı nefesi adamın boynunu okşarken bu ufacık an bile
adamı sertleştirmeye yetmiş ve gözlerinin kaymasını sebep
olmuştu. Ama bunu tek gören kişi Şebnemden başkası değildi.
Şebnem'in aklına Boğaç'ın kelimeleri geldi O çok zeki ve tehlikeli
bir adam şebnem....
O çok zeki ve tehlikeli bir adam şebnem... O çok zeki ve tehlikeli
bir adam şebnem...
Kafasında bu cümle dönüp duruyordu. Onun acıma duygusu yok.
Şebnem transa geçmiş bir şekilde öylece duruyordu onu kendine
getiren bedenindeki sarsıntıydı biri onu sarsıyordu.
"Şebnem !"
"hıh efendim?"
"Kızım iki saattir kime sesleniyorum ben yürü çıkıyoruz Çağatay
bırakacakmış bizi"
"Biz kendimiz gidelim Doğa" deyiverdi Şebnem ters bi şekilde
Çağatay şaşırmış gibi tehlikeli bir şekilde kaşlarını yukarıya
kaldırınca tabi bunu da Doğa 'nın arkasında olduğu için sadece
kendi görmüştü "Yani zahmet vermemek için zahmet olmasın diye
dedim " Korku insana neler yaptırıyor dedi Şebnem hayatında ilk
defa böyle güzel u dönüşü yapmıştı. " Bende öyle dedim ama sorun
olmayacağını söyledi" gülümseyip devam etti "Hadi gidelim"
Dışarı çıktıklarında Adamın biri çoktan arabayı getirmişti. Doğa
öne Şebnemse arkaya oturduktan sonra yola koyuldular Çağatay
"ee Şebnem nereye bırakayım seni evin nerede ?" Doğa olaya
müdahil olmak zorunda kalmıştı
"Bugünlük Şebnemler'de kalacağım kız kıza bir gece geçirelim
dedik"
"Şişli Teşvikiye de evi" diye de ekledi.
Çağatay "Bende gitmeden bir şeyler yeriz baş başa diye
düşünmüştüm ama neyse"
Bunu aynadan Şebneme ters ters bakarak söylemişti. Doğa
ne diyeceğini bilemedi kendini kötü hissetti. Tamam Çağatay
kendisiyle vakit geçirmek istiyordu bu güzel bir şeydi ama
arkadaşının yanında böyle bir şeyi söylemiş olması hiç de hoş
değildi.
Şebnem çekine çekine "Şey siz yiyin o zaman biz daha sonra
buluşuruz "dedi.
Çağatay sanki her şey çok normalmiş gibi dönüp Doğa'ya gülerek
onaylamasını bekliyordu Doğa ise kendisini şaşırtacak bir şey
söylemişti.
"Bakın ne yapalım biliyor musunuz üçümüz bir çorbacıya gidip
Çorba içelim ondan sonra da Şebnem gile bırakırsın bizi"
Çağatay vay amına koyayım onca şey söyledim bu mu anlaşıldı
yani diye geçirdi ama herkesin de istediği olsun havasında olan
meleğine ters ters bakmakla yetindi
"Hah Bak şurası şurası ! " Doğa minik parmaklarıyla ünlü bir
çorbacıyı gösteriyordu
"Efsane çorbaları varmış ben hiç yemedim deneyebiliriz bence
hadi oraya gidelim" dedi
Çağatay ise Doğanın ellerine odaklanmış onun minik ellerinin
kendi vücudunda gezinişini hayal ediyordu. Sonunda gösterdiği
yere bakınca biraz tedirgin oldu buranın sahibi de yer altı
mafyasını bilirdi ve kendisini de tanıyordu. Çok fazla saygı
gösterilirse meleği bir şeylerden işkillenebilirdi.
"Bence oraya gitmeyelim daha iyi bir yer biliyorum"
"Ya buraya gidelim hem karnım çok acıktı gerçekten yakın da
burası " deyip iki karış bile olmayan karnını ovalıyordu Şebnem
ise her zaman yaptığı gibi bir sevgi seliyle arkadan Doğa ya
sarılmış onunla sanki bebekmiş gibi konuşup minik karnını
sıktırıyordu.
"Oy şenin karnın mi acıktı oy yerim seni"
Araba aniden fren yapınca Şebnemin kafası arka koltuğa çarpmış
Doğa nın karnından ise Çağatay tuttuğu için ona bir şey olmamıştı.
İkiside şaşkınca Çağatay'a bakarken Çağatay
"Sanırım kedi gibi bir şey gördüm" dedi. Şebnem inanmaz gibi bir
eli kafasında gözlerini kısıp Çağatay'a yemedim bakışları atıyordu.
Doğa ise her şeyden habersiz " Ay iyi ki durmuşsun Allah korusun
kediciğe bir şey olmasında"
Üçü de çorbacıya geldiklerinde Çağatay içinden dualar ediyordu.
Girişe geldiklerinde Çağatay'ın korktuğu başına gelmiş daha içeri
girmeden tüm çalışanlar etrafında pervane olmuştu.
"Abi Hoş geldiniz geçin abi şöyle en iyi köşemize"
Şebnem de fırsattan istifade umutla Doğa ya bakıyor bir şeyler
anlaması için dualar ediyordu.
Çağatay ise Adamlara kaş göz işaretleriyle gidin demeye çalışsa da
Adamlar o kadar işlerine odaklanmışlardı ki Çağatay'ın yaptığı kaş
gözleri iyi bir şeymiş gibi algılamıştı.
"Abi boşaltalım mekanı istersen daha rahat edersiniz"
Doğa şok içinde dönüp bunu söyleyen adama bakmış Çağatay ise
elini alnına vurmuştu.
Doğa " Ne ?! Gerek yok böyle şeylere lütfen biz sadece çorba
içmeye gelmiştik" dedi.
Çağatay ise Adama cevap bile vermemiş Doğa ya dönüp "Siz
geçin ben geliyorum hemen lavaboya gideceğim" dedi ve üst kata
peşinden gelen adamlarla birlikte çıktı. Tüm Adamlar dikkatle
Çağatay'a bakarken Çağatay kısık ve tehlikeli bir sesle tıslayarak
konuştu " Dinleyin gerzekler ! Aşağıda yengeniz var ve tamamen
normal bir müşteriymişim gibi davranacaksınız fazlası değil
anladınız mı ? Aptal herifler ! Her şeyi mahvediyorsunuz!"
Adamlar sadece tırsak tırsak " Tamam abi" diyebilmişti. Çağatay ise
sabır çekerek aşağı kata indi. Herkes sessizce çorbasını içiyordu.
Şebnem ne yapması gerektiğinde karar kılamıyor Çağatay ise
Doğa ile bir sonraki levele atlamak için neler yapması gerektiğini
düşünüyordu. Doğa ise Çağatay ile birlikte normal bir çorbacıda
bile insanların ilgisi olmadan çorba bile içemeyeceklerini fark
etmişti. Ne kadar zıt insanlar oldukları tekrar tekrar yüzüne tokat
gibi çarpıyordu. Kendine olan güveni soluyor Çağatay ile kurduğu
mutluluk hayalleri birer birer intihar ediyordu. Yani insanlar çok
tuhaf davranıyordu o da insandı sonuçta. Para diye düşündü Doğa
insanları ne kadar da etkiliyor. Tekrar hevesi soldu Çağatay ile
böyle bir ilişkiye girmemeye karar verip bundan sonra ona boş
ümitler vaat etmemeliyim diye tembihledi kendini. Hemen bugün
konuşmalıydı Çağatay'a ümit vermemeliydi. Ama ya kendisinden
hoşlanmıyorsa ? Rezil olurdu o zamanda en azından açık olmalıydı
eğer hoşlanmıyorsa bile yapacak bir şey yoktu o önlemini alsındı
da gerisi önemli değildi. İnsanları kırmak en son isteyeceği şeydi.
"Bitirdiyseniz kalkalım" dedi Çağatay derin bi nefes alıp ekledi
"Gösterdikleri gereksiz ilgiden dolayı kusura bakmayın daha sakin
bir yere gitmek istemiştim ama" geldikleri zaman arka cebinden
çıkarıp koyduğu deri siyah cüzdanını masanın üstünden alıp
ayaklandı." Her neyse kalkalım."
Çağatay Çıkışa doğru ilerlediklerini sanarken Doğa'nın "9 numara
ne kadar hesabımız ?" sesini duydu. Gözlerini devirdi bu kız
bazen gerçekten ahmakça davranıyordu yürüsündü arabaya
işte " Hesabınız yok hanımefendi" dedi kasadaki adam da Doğa
inatla " Lütfen 3 mercimek çorbası işte söylermisiniz ne kadar?
"Kasadaki adam korkuyla Çağatay'a bakıyordu. O ne derse onu
yapacaktı Adam Çağatay'a bakınca Doğa da ona döndü Çağatay
Doğa ya " Hadi gidelim " Anlamında bakışlar atıyordu. Doğa ise
sabrı kalmamış gibi gidip menülerin konulduğu ufak masaya
doğru hızlı adımlarla yürüdü ve uzun kalın menü kapağını bir
hışımla çevirdi bir tas çorba nasıl 50 TL olurdu? O sinirle buna
fazla takılmadan cüzdanından 150 TL çıkarıp kasanın üstüne koyup
hızla mekandan ayrıldı ve arabaya doğru yürüdü. Şebnem içinden
zafer çığlıkları atarken Çağatay burnundan soluyordu.. Şebnem
arka koltuğa yavaşça bindi. Çağatay'sa sinirli bir şekilde arabaya
bindi ve arabanın kapısı kırılacak gibi çarpıldı. İki kızda korkudan
yerlerinden sıçramışlardı. Çağatay sakinleşmek için canla başla
çalışırken ellerini direksiyona dayayıp gözlerini kapattı derin
derin nefesler almaya başladı. Bir süre sonra arabayı çalıştırıp
Şebnemin evine doğru sürmeye başladı arabadaki gerginlik elle
tutulur cinstendi. Doğa tamamen camdan dışarı bakıyor asla göz
ucuyla bile Çağatay'a bakmıyordu. Çağatay suçlu değildi ama sadece
Doğa ona ayak uyduramazdı. Doğa'yı kızdıran ise bunu geç anlamış
olmasıydı ona ümit verip bırakmış gibi de gözükmek istemiyordu
ama elinden gelen başka bir şey de yoktu şuanlık. Sonunda
Şebnemin evinin önüne geldiklerinde Doğa
"Şebnem sen yukarı çık ben geleceğim" dedi. Çağatay ise hala
sakinleşmemiş patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Birilerini
çok acil öldürmesi lazımdı yoksa sakinleşemeyecekti. Şebnem
arabadan çıkmıştı. Doğa ve Çağatay baş başaydı. Çağatay aniden
Doğa'ya ve hızlı hızlı konuşarak "Ben Bi sigara içip geleceğim"
dedi ve arabanın kapısını hızla açıp dışarı çıktı. İçerisinde
tütünle birlikte uyuşturucu olan sigarasından bir dal çekip
biçimli dudaklarına yerleştirdi. Sakinleştirmesi umuduyla servet
değerinde olan zipposunu sigarasına yaklaştırıp bir çıtırtıyla
alev almasını izledi. Doğa onunla iyi bir şeyler konuşmayacaktı
biliyordu Çağatay. Başaramamıştı işte normal şartlarda Doğa
ya kendini sevdirememişti. Çağatay kendi kendine düşündükçe
sakinleşmek yerine yüreğinde çatırdayan küçük alevleri büyütüp
yangın ediyordu. Yüreği panik halindeydi. Sigarasından büyük
dumanlar alıp kafasının azıcıkta olsa dumanlı olmasını istiyordu.
Çağatay emindi kesin Doğa kötü bir şeyler söyleyecekti o yüzden
daha fazla uğraşmanın anlamı yoktu hemen şimdi binip evine
sürecekti o aptal sarışın arkadaşını da adamlarından birine
öldürtüp tamamen kurtulacaktı meleği de onu ilerde severdi.
Sevmek zorunda diye düşündü cebinden telefonunu çıkartıp sağ
kolu Ferhat'ı aradı.
"Emret abi"
Arabadan uzaklaşıp biraz ileriye yürüdükten sonra cevap verdi.
"Bugün Doğayı getireceğim evi hazırlayın"
"Abi ne diyorsun ?"
"Duydun işte amına koyayım sağar misin ?
"Abi yapma daha çok erken. Hem kendi isteğiyle gelse sevse seni
daha iyi olmaz mu abi bak sinirlenip karar verme hemen biraz
daha sabret gönlünü almaya çalış yengemizin"
Ferhat akıllı bir adamdı. Abisini çok iyi tanıyordu. Eğer kızı hemen
getirirse kız doğal olarak abisine asla yanaşmayacak ondan nefret
edecekti. Abisinin fazla düşmanı yoktu hatta hiç yoktu eğer abisi
sinirlenirse neyi keser biçer ne yapar kestiremiyordu o yüzden
hem abisi hem de herkesin iyiliği için bunu yapmasına engel
olmak zorundaydı.
"Olmuyor amına koyayım istemiyor sanki beni daha fazla
zorlamanın bi anlamı yok madem beni istemiyor en azından
benim yatağımda yatarken istemesin yanımda olunca da
istemeyecek nasılsa"
"Abi dur bi dakika sakin ol yengemiz sana öyle bir şey dedi mi ?"
"Hayır ama der birazdan bir şey konuşacakmış benimle"
"Abi bak son kez huyuna git olmazsa o zaman alırsın sana akil
vermek haddim değil abi yanlış anlama ama benim önerim bu"
Çağatay telefonu kapatıp Ferhat'ın dediklerini düşündü. Aslında
haklıydı daha çok erken diye düşündü son kez Doğa'yı ikna etmeyi
ve artık hislerini de ona açması gerektiği kanaatine vardı ve
arabaya yürüdü.
"Beklettim kusura bakma."
Doğa: "Yok önemli değil şey ben seninle bir şey konuşmak
istiyorum"
"Doğa benimde seninle konuşmak istediklerim var"
"Tamam ilk sen konuş" deyip gergin bir şekilde gülümsedi
"Ben sana karşı ciddi duygular besliyorum Doğa" içinden
çok başka şeyler söylemek geçse de şimdilik bunu söylemesi
gerektiğini biliyordu. Doğa'nın huzursuz suskunluğunu fark etmiş
olacak ki devam etti.
"Ben biliyorum hayatlarımız biraz farklı"
Doğa dayanamayıp şaşırmış bi yüz ifadesiyle söylediği kelimeye
vurgu yaptı.
"Biraz ?" belli ki çok daha fazla olduğunu düşünüyordu.
"Yani çok farklı evet. Ama ne fark eder ki Doğa ? Fakir kız zengin
adam edebiyatı yapmıcaz herhâlde bu devirde ?" Doğanın ikilemde
kaldığını fark eden Çağatay genç kızın ellerini tuttu ve kendi elinin
içinde kaybolan elini kalın kaslı bacaklarına koydu
"Bak sana her şeyin mükemmel olacağını söyleyemem ama
rahatsız olduğun durumları anlıyorum ve bunların olmaması için
elimden geleni yapacağım yani oraya gitmeyi ben istememiştim
başından beri. Sen ısrar ettiğin için kıramadım ama benim hayatım
böyle. Bu tür şeylerin olabileceği mekanlara gitmem o yüzden."
durdu. Derin bi nefes alıp genç kızın gözlerine baktıktan sonra
devam etti. En son ne zaman bu kadar uzun cümle kurmuştu onu
bile hatırlamıyordu.
"Ayrıca daha önce de konuştuğumuz gibi ben bir iş adamıyım
sense öğrenci gittiğimiz yerlerde bir daha bu hesap konusu
açılmasın"
Adam içinde kalan ve sorun olan her şeyi dile getirmişti ve artık
Doğanın geri kalan hayatı sadece Doğa'nın elindeydi ama tabi
nereden bilecekti ki genç kız.
Doğa büyük bi ikilemdeydi hayatındaki kararları hep ilerisini
düşünerek veren birine göre olumlu bir şeyler söylemek aptallık
olurdu. Âmâ bir kere de akışına bıraksa nolurdu ki ? Şebnem hep
öyle demez miydi ona "Doğa çok sıkısın kızım sal biraz yaa' derdi
hep. Bi kez olsun Şebnem'in dediği gibi salabilirdi kendini. Akışına
bırakmalıyım diye düşündü kesin karar olarak ve Çağatay'a döndü.
"Bende sana karşı bir şeyler hissediyorum ama her şeyi akışına
bırakalım olur mu?" Duyduğu cevapla genç adam inanamıyormuş
gibi Doğa ya döndü ve gülümsedi içinde tuttuğu nefesini dışarı
verdi ve
"Evet bence de öyle yapalım"
"Ben şimdi Şebnem'in yanına çıkayım yarın konuşuruz"
"Tamam" deyip Genç kızın belinden çekip yanağından öpmüştü
Bir insan bu kadar güzel kokabilir miydi ? Genç adam bir yandan
üzülüyor bir yandan seviniyordu eğer genç kız ona olumsuz yanıt
vermiş olsaydı onu hemen şuanda kaçırırdı. Böylece her şeyi
ağırdan almasına gerek kalmazdı. Bunları düşünürken hala sanki
sarılıyormuş gibi durduğu için Genç kız utanarak geri çekildi
Şey gidiyorum ben o zaman" aptal aşıklar gibi birbirlerine
sırıttıktan sonra genç kız arabadan çıktı ve apartmana doğru
yürümeye başladı genç adamsa kızın kalçalarına bakıp anca
rahatça nefes alabildiği kendi hayal dünyasına döndü. Üç hafta
kadar bir süredir kimseyle ilişkiye girmiyordu Doğa ise onu
fark etmeden çok fazla etkiliyordu. Telefonunda yazan Orospu 1,
2,3..10 a kadar numaralardan rastgele birini seçip kendi otelinin
odasına yolladı ve arabasını oraya doğru sürdü..
DOĞA
İçim kıpır kıpır merdivenleri ikişer üçer çıkıyordum. Asansörü
bekleyemeyecek kadar enerji doluydu içim. Şebneme hemen
anlatmak istiyordum her şeyi. Zili çaldım beklemeden. Şebnem
de aynı benimki gibi bir heyecanla kapıyı açmıştı hemen sarıldım
ona ve tam anlatacakken Şebnem konuşmaya başladı " Onunla
olamayacağını bir daha görüşmemen gerektiğini söyledin değil
mi ? " hızlı hızlı heyecanla söylüyordu bunları bense oldukça
şaşkın bir şekilde ona bakıyordum iyice kendini kaptırmış kalkıp
koltuğun üstüne çıkıp ellerini yumruk yapıp havada savurarak
"Sonra geçirdin bir tane yüzüne seni aşağılık pislik -" Devam
etmesine izin vermeden müdahale etme gereği duydum.
"Şebnem ? İyimisin sen ? Tabikide böyle olmadı sana Çağatay'la
resmi olarak flört etmeye başladığımızı söyleyecektim bende tam"
Şebnem anlamıyormuş gibi yüzüme bakıp "Ne?" dedi. Heyecanla
bir şeyler anlatma sırası bendeydi. Onu koltuğun üstünden
indirip oturtmuştum. Çağatay'ın bana anlattıklarını benimde
ona söylediklerimi bir bir anlattıktan sonra devam ettim." Sen
haklıymışsın Şebnem. Seni dinledim. Bi kerede olsa olayları akışına
bırakmayı seçtim ve şuan çok mutlu olduğumu hissediyorum nasıl
desem böyle içim kıpır kıpır" ellerini tuttum ve içten bir şekilde
olduğunu umduğum bi şekilde " Teşekkür ederim Şebnem sayende
sonunda mutlu olabileceğim birisine şans vermeyi seçtim."
Şebnem sanki çok kötü bir şey söylemişim gibi yüzüme bakmaya
devam ediyordu. Acaba rahatsız mı diye düşündüm "Şebnem ?
Sevinirsin sanıyordum. İyimisin ?"
Şebnem : "İyiyim sadece şaşırdım. Yani çok da senlik biri değil
ha ?"
"Aslında zıt kişilikler daha iyi anlaşırmış ben ve Çağatay gibi. Hem
sen Çağatay ile sevgili olmam için bir sürü şey söylemiyor muydun
ne değişti anlamadım ? "Şebnem durup düşündükten sonra
devam etti " Kusura bakma moralim çok bozuk. Boğaç ile ayrıldık
da ondan yoksa sevindim tabi ki niye sevinmiyim" Aslında
şaşırmıştım çünkü daha bugün hayatım falan diyordu boğaç bey
ama sevinmiştim yakın arkadaşımın onun gibi bi çocukla birlikte
olmamasına "Neden noldu ? " Yeşil gözlerine gözyaşları birikmişti
gene "Sen haklıymışsın Doğa iyi bir insan değil o sıkılmış
benden" birden bana sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.
Tamam Boğaca karşı bir şeyler hissettiğini anlamıştım ama bu
kadar fazla olduğunu tahmin edememiştim. Gerçekten Şebnem
için çok üzülüyordum. Hıçkırıklarının arasında sürekli aynı
şeyi söyleyip duruyordu anlamıyordum ne dediğini biraz daha
odaklanınca sürekli "Özür dilerim" dediğini anlayabilmiştim. Onu
omzumdan yavaşça kaldırıp " Neden özür diliyorsun Şebnem ? "
diye sormuştum kısık sesle o da bana "Nedenini sorma ama çok
özür dilerim Doğa" demişti. Şuan çok üzgün olduğu için üstüne
gitmek istemedim ve onu duş alması için banyoya götürdüm yarım
saat o sıcak su da duş alırken bende onun baya bi dağınık olan
evini toparladım. Katladığım son çamaşırları da dolaba koyarken
Şebnem " Balım ne gerek vardı yarın temizlikçiyi çağırtacaktım ben
zaten " koyduğum çamaşırların düzgün olup olmadığını kontrol
ettikten sonra dolabın kapağını kapatıp ona döndüm "Zaten kirli
bir şey yoktu biraz dağılmış o kadar boş ver şimdi sen onu da
getir bakıyım o altın saçlarını örelim" orman gibi gözlerini gene
dolduruvermişti Şebnem. "Aaa Şebnem yeter artık ağlama ama
o senin bir tek saç teline bile değecek bi insan değil ki" yürüdü
ve önümde diz çöküp bağdaş kurdu. " Ben düşündüğün gibi
bi insan değilim Doğa" akşamdan beri bu tuhaf konuşmaları
canımı sıkıyordu ne değişmişti birden bire hiçbir şey anlamış
değildim "Nasıl yani ? Şebnem akşamdan beri ne demek istiyorsun
anlamıyorum hiçbirini "Şebnem tekrardan ağlamaya başlamıştı
hıçkırıklarının arasından "Do-a lüt-lüt-fen sade-ce saçları-mi ör
bi-bi-rak ağlıyayım" onu rahat bırakıp sadece dediğini yaptım tek
istediğim sakinleşmesiydi..
Çağatay
Arabayı otelin önünde durdurup valeye anahtarı fırlattıktan
sonra asansöre doğru tok adımlarla yürüdüm sürtükler için ayrı
bi oda hazırlatmıştım orayı otel müşterileri kullanamıyordu.
12.kata geldiğimde indim ve odaya doğru ilerledim. Kapıyı
açtığımda kızıl saçlı yabancı olan kadın gelmişti demek ki onu
orospu 2'ye kaydetmişim diye hatırladım ve ceketimi çıkarıp
kenarda duran tekli koltuğa fırlattıktan sonra kıza döndüm
uzun kızıl saçları bronz çıplak tenine dökülüyordu. Şuan tek
istediğim ihtiyacımı giderebilmek ve acının çığlıklarını duymaktı
karşımdaki kadın bana şehvetle bakarken ben üzerindeki gömleği
acele etmeden çıkarıp koltuğa bıraktım. Kadın dudaklarını
dişleyerek bozuk türkçesiyle " Çok ösledim ben çatay" dedi.
yatağa yaklaşırken bir yandan kemerimi çıkarıp yere bıraktım
aç aslanlar gibi pantolonuma saldırıp çıkardı ve aletimi ağzına
alıp emmeye başladı. Haftalardır içimde olan şey yavaş yavaş
dışarı çıkıyor beni uyandırıyordu. Aletim daha da büyüyerek
sert bi hal aldıktan sonra kızıl saçlarını aletimin hepsini alması
için iyice kafasını kendime gömdükten sonra sertçe geri çekip
arkasını çevirip hızla kafasını öne atmıştım o öksürmeye devam
ederken ben hızla kendimi anal bölgesine bastırmıştım kız
tiz bir çığlık atıp bağırmaya başladı bense yavaş yavaş gerçek
zevki tadıyordum onun bağırışları arasında git gel yapmaya
başlamıştım " Hayır çatay dur !!" " Please Stop !!! " kendimi iyice
içine bastırınca iyice tiz bir çığlık atmıştı ve vücudu titremeye
başlamıştı " it hurts !! pleasee !" ben sona doğru iyice hızlanırken
o çığlık çığlığa bağırıyordu. Gelmeden önce son kez kendimi
dibe kadar ittirdim ve içine boşaldım. Kızsa çığlık atmayı
bırakınca ona baktım ve bayıldığını gördüm. Bu tarz şeylerle
zaman kaybetmeyi sevmediğim için hemen adamlarımdan
birini arayıp kızı kaldırmalarını söyledim ve duşa girdim on beş
dakika duşta kaldıktan sonra çıktım ve kendi özel kral odama
çıkmak için asansöre ilerledim bir yandan da kerem mevzusunu
düşünüyordum yaralarının çoğu iyileşmişti ama dışarıdan hala
kamyon çarpmış gibi gözüküyordu. Doğa bu yaraların boksta
olduğuna inanmazdı bir kılıf bulmalıydı. Bunları düşünürken en
üst kata gelmiştim asansörden çıkıp odama girdim ve kendime bir
viski doldurdum ne yapmam gerektiğinde en son karar kıldım ve
keremin kaldığı depodaki adamlarından birini görüntülü arayıp
kereme vermelerini söyledim Kerem beni gördüğünde yüzünde
oluşan korku mimiklerini çok net görebiliyordum yüzünün ve
omzunun çoğu yerinde morluk ve çürükler vardı ve iki kolu da
serumdaydı.
"Bana bak bana! Azrail'ine merhaba demiycekmisin ? " ben
gülerken karşımda öylece mal gibi bana baktığını görünce
"MERHABA DE LAN!"
"merhaba" zar zor çıkan kısık sesiyle fısıldayabilmişti
"Ha bana bak şimdi bu akşam seni oradan alıp evine bırakacaklar
yarın da Doğa evine gelecek çok şanslı bi insansın ki gördüğün
gibi her şeyin fazlası zarar. Doğa nın değer verdiği birisin " bunu
söylerken zorlanmıştım evet zamanı geldiğinde çevresinde bir
tek erkek sineğin bile uçmayacağını biliyordum. "Konuştuklarımızı
biliyorsun gizli gizli boks maçları yapıyordun ve bu yaralar orada
oldu eve gider gitmez yok polisi ararsın falan senin bileceğin iş
istediğini yapmakta özgürsün tabi sonuçlarına katlanabilirim
diyorsan yaparsın. Şimdi gel gelelim sadede Doğa eve geldiğinde
ona elini sürdüğünü yok sarıldığını duyarsam hissedersem bile
senin sonun olurum anladın mı erkekleri sikmeye ilgi duyan
adamlarımda var. Sert seviyorlar anlayacağın. Dikkat et Kerem
namus elden gitmesin." alayla konuştuktan sonra telefonu
kapattım kafamı yeşil kadife koltuğa dayayıp her gece olduğu gibi
onunla birlikte yaşadığım hayal alemine geri döndüm.
Bakalım neler olacak
Arkadaşlar her zaman söylüyorum öbür bölümün gelmesini
istiyorsanız oy ve yorum yapmalısınız ki sevildiğini bileyim devam
edeyim,
İyi okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ
Novela Juvenil"Lütfen bırak beni yalvarırım" Artık yakarışlarıma cevap bile vermiyordu ben ise sadece pişmandım çok pişmandım. Hani herkesin hayatına bir insan girer ve hasarlar vererek çıkar ya sonra dönüp baktığımızda bu insanı hayatımıza aldığımız için pişman...