KARANLIK

54 3 20
                                    

      Soğuk duvarlara doğru uzanmış yardım uzatabilecek bir el bekliyordum. Acıyı hissetmiyordum bile artık. Sadece soğuktu, donuyordum. Gözlerimi kapatmamak için zorluyordum kendimi. Kapatmamak için bir neden arıyordum kendime. Sonra onu düşündüm. O, sadece o. Yaram umurumda falan değildi. Düşündükçe daha da canlandığımı fark ettim. Sonunda ayağa kalkabildim. Ayağa kalktığımda kapı açıldı. İçeri giren adam şaşkınlık ve soğuk bir tebessüm ile bakıyordu gözlerime. Adama doğru gitmeye başladım yürüdükçe içim daha çok kanıyordu. Kanın bedenimden süzüldüğünü hissedebiliyordum. Karşımda dikilmiş olan adam yere yığılacağımı bekliyordu herhalde. Ama ben adama en son gücümle bir yumruk attım. Arkasında daha fazla adam olduğunu biliyordum ama en azından mücadele ettiğimi bilmesini istiyordum. Sadece belki onun ile bir şansım olur diye o sopsoğuk duvarda gözlerimi kapatmadığımı bilsin istiyordum. Yumruk attığım adam elini karnından çekti ve karnıma yumruk attı. O anki ani acıyı tarif etmek imkansızdı. Adamın sert yumruğundan sonra daha dayanacak gücüm kalmamıştı. Gözlerim kapanmaya başlıyordu. Sonra yavaş yavaş tekrar açabilmek dileği ile gözlerimi kapattım...

     Bir ses kulağıma fısıldıyordu kim olduğunu ilk başa çıkaramadım. Ama tanıyordum bu sesi, emindim. Poyrazdı bu.

- Geldim, Atakanım geldim. Dayan biraz. Birlikte çıkacağız buradan koçum.

     Çok bulanık görüyordum etrafı. Sesler ise çok yankılanıyordu. İki kere silah sesi duymuştum içimden Poyraza bir şey olmamasını umuyordum. Silah sesi sayısı gittikçe artıyordu. En az beş kere silah sesi duymuştum. Birisi bana doğru yaklaşıyordu. Kim olduğunu bilmiyordum. Zaten yüzünü göremiyordum ve herkes siyah giyinmişti. Poyraz siyahtan başka bir renk giyinmezdi. Bundan emindim. Bana doğru eğildiğinde Poyraz olduğunu anlamıştım. Koluma girdi. Her hareketimde canım daha çok yanıyordu.

- Dayan tamam mı Atakan? Dayanman lazım şimdi ambulans çağırıyorum.

- Tamam.

        Tamam derken ağzımdan kanlar yere damlıyordu. Artık dayancak gücüm gerçekten kalmamıştı. Ölmek istemediğimi düşünürken sonsuz bir karanlık ile karşılaştım...

      Hikayeyi biraz başa saralım. Her şey babamın sarhoşken Aksoy ailesinden birini öldürmesi ile başladı. Durum böyle olunca Aksoy  ailesi babamdan intikam almak istedi ama babamın uzun yıllar hapiste kalacağını biliyorlardı. Bir gün annem bana babamın öldüğünü söyledi. Evet öldü ama nasıl? Bir hafta sonra "kendini hapishanede asarak öldüren adam" olarak medyaya yayıldı. Aksoy ailesi babamdan intikam alamadığı için şimdi beni öldürmeye çalışarak intikam alıyorlar.

      Gözlerimi yavaşça araladım. Sanki doğduğumdan beri hiç ışık görmemiş gibi gözlerim kamaşıyordu. Annemin göğsümde isyan ettiğini duyuyordum.

- Atakanıım! Sende beni terk edip gidemezsin. Olmaz. Bırakma anneciğini.

Poyraz gözlerimi açtığımı fark edip şaşkınlık ve sevinç içinde bana bakıyordu. Bende annemi daha çok ağlatmamak için seslendim.

- Anne? 

- Hala sesini duyar gibiyim. Ahh Atakanımm.

Poyraz konuştu bu sefer:

-Kanka?

- Efendim kanka?

Annem sonunda kafasını dikti.

- Atakan? Oğlum?

- Evet anne.

Bu sefer mutluluktan ağlamaya başlamıştı.

AYGAPOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin