Aleyna'dan,
Yusuf'ta bende şok içerisinde hemşireyi izliyorduk. Az önce küçümsediğim, beni bu kıza mı emanet ettiniz? dediğim kadın şu anda Çağlar'a zorla kelepçe takıyordu. Üzerine gizlediği telsizi çıkartıp konuşmaya başladı.
- Şüpheli elimde... evet...evet efendim...tamam....tamam getiriyorum.
Hala şoku atlatamamış olanları izliyorduk kadın kapıdan çıkmadan önce bana göz kırptı. Yusuf ile beraber dışarı çıkan -artık ne olduğunu bilmiyorum ama ya ajan gibi bir şey ya da sivil polis olmalıydı- izliyorduk. İkimizde arkalarından öylece bakabiliyorduk sadece. Yutkunarak başımı Yusuf'a çevirdim. Oda aynı anda bana baktı. Sonra yine... ve yine sessizlik, boş ve beyaz duvar. Diyebilecek kelime yoktu. Kurabileceğim bir cümle yoktu. Sadece bekliyordum. Hiç bir şey düşünmeden öylece bekliyordum. Yine duvar yine ben, yine baş başa. Sanırım en sonunda duvar ile evlenecektik bakışa bakışa. En sonunda tekrardan çok alıştığım sessizlik bozulmuştu. Sessizliği bozan Yusuf'tu.
- Ne yani. Sen biliyor muydun o kadının ajan olduğunu?
- Hayır. Hiç bir şey bilmiyorum, bilmiyordum. Okulda tam olarak ne oldu?
- Müdür iflas etmiş işte zaten biliyorum dedin. Konuşmadan sonra konferans salonunda ses kirliliğinden 1 dakika bekleyemiyordun. Sonra Gamze kayıp oldu. Tabii Çağlar'ın sana bu yaptıklarından sonra bizde korktuk ve onu aradık. Bu yüzden geciktik. Gamze, Çağlar ile konuşmuş.
Bu cümlesinden sonra yine gözlerimi duvardan ayırıp meraklı bakışlar atmıştım Yusuf'a.
- Çağlar, Çağatay'ı suçlayacağını ve elinde çok büyük iddiaları olduğunu söylemiş. Gamze bunları söyledi.
- Çağatay'a üzüldüm. Kardeş ihaneti. Çok acı bir şey.
- Evet. Öyle.
Ve yine beyaz duvarım, olmayan düşüncelerim ve boşluk, beraberiz...
*
Lalin'den,
Poyraz:
- Saçmalık.
Atakan:
- Ne yani şimdi farklı okullara mı gideceğiz? Ne olacağına biz mi karar vereceğiz? Grup dağıldı mı? Ne yapacağız şimdi? Aklımdaki düşünceler ile gebermek üzereyim.
Bende Atakan ile aynı durumdaydım. Aklımda tonlarca soru vardı. Çağatay'a da çok üzülüyordum, Aleyna'ya da. Psikolojikmen çökmüştük. Hayır. Poyraz hariç herkes çökmüştü. Poyraz hala dimdikti. Sanki hiç bir şey yaşanmamış ve hayatına devam eden normal bir liseli gibiydi. zaten yaz tatilinin gelmesine az kalmıştı. Aklımdaki sonsuz sorulara bir tane daha eklenmişti. " Ya yaz tatilinde grup diye bir kavram kalmazsa? " Herkes farklı liselere dağılır ve herkes birbirini unutursa? Olma ihtimali çok yüksek bir olasılıktı. Aklımdaki sorular beni yiyip bitirirken Poyraz telefonda takılıyordu. Bu çocuk gerçekten duygusuzdu. Ya Yiğit Alp Poyraz duygudan yoksun bir taştı yada duygularını çok iyi saklayabilen koca kalpli bir melek...
*
Çağatay'dan,
Ölsem arkamdan ağlayan olur mu? Ölsem arkamdan intikam almak isteyen en azından 1 insan bırakabilir miyim? Kim için nasıl bir değerim var benim? Babam için bile değersiz bir mal gibiydim ben. Bir gruba girdim, evet. Belki arkamda dururlar benim, evet. Ama arkamdan gerçekten üzülürler mi? Ağlarlar mı ben ölsem? Benim için 1 insan ağlar mı ki? İnsanlara yaptığı her şeyi benim üzerime atmak isteyen, intikam ateşi ile yanıp tutuşan bir manyak ile aynı çatı altında yaşıyorum ben. Evde bir tek ikimiz varız. Sinirlense beni bile vurabilir bu insan, kardeşim, ikizim, aynı karında 9 ay boyunca beklediğim, yaşadığım insan. Beni bile vurabilecek kadar manyak bir insan. Çağlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYGAPOL
РазноеGenç çocuk ölen babasının geçmişte yaptıklarının hesabını vermek zorundadır. Bunun ile beraber güzel bir aşk hayatı ve bir arkadaş grubu istemektedir...