Selam! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Söyleyecek bir şeyim yok hadi bölüme geçelim.Umarım beğenirsiniz <3
Bir hafta çok çabuk geçti. Bir haftada sadece Jungkook'a odaklandım nasıl olsa diğerleriyle dışarda görüşebilirim diye fakat yanılmıştım. Ben evden gittikten sonra hepsi benimle ilişkiyi kestiler. Öbür katilleri bilmedikleri için onlarla bir sorunları yok. Öbür katillerle işleri dışarıdan yürütüyoruz.
Evden gideli bir yıl oluyor. Kenimi içkiye adayıp hayatımı yiyip içip ağlayarak geçirdiğim bir yıl. Rüyalarımda gördüğüm canım sevgilim için durmadan göz yaşı döktüğüm bir yıl. İçten içe yavaşça öldüğüm bir yıl.
Çok uzun zamandır hüzün, pişmanlık ve özlem dışında hiçbir duygu hissetmiyorum. Mutluluk gibi duygularımın köreldiğini hissediyorum. Yapayalnız yaşadığım bu bir yılda yapmadığım için pişman olduğun bir şey öğrendim. Sevdiklerimle yaşadığım mutlu anların kıymetini bilmek. Şimdi geriye dönüp baktığımda çok mutlu olduğumu görüyorum, bir yıl önce bir daha geri almamak üzere kaybettiğim mutluluk. Sevdiklerim yanımda, güzel bir evde iyi bir hayat sürüyorum. Ne isteyebilirdim ki? O zamanki ben daha mutlu bir hayat istemiştim halbuki bu hale geleceğimi biliyordum. Biliyordum ama içimde hala umut olduğunu, onların yediğimiz bokları öğrenmeyeceğini söyleyen bir kısıma sahiptim. Bu ihtimale tutundum ve daha iyi bir hayat hayal ettim. Ne büyük nankörlük ama.
Açıkcası, beni evden gittiğimde polise şikayet edeceklerini sanıyordum ama öyle olmadı. İşte insanlara güvenim bu kadar. Sikik bir güvensizlik yüzünden geçişimde çok kişiyi kırdım. Bu güne kadar herhangi bir neden yüzünden kırdığım herkesten özür dileyip beni affetmeleri için ayaklarına kapanmak istiyorum ama bunun gerçekleşmeyeceğini biliyorum. Gözlerindeki söndürdüğüm yıldızların tekrardan yerine gelmesinin tek yolunun benimle görüşmeyip beni unutması olduğunu biliyorum.
İçki ve sigara kokan salonumdaki üç kişilik koltuğun üzerinde bir elimde sigara diğerinde şarap şişesi tutuyordum. Sigaradan son bir nefes çektim ve söndürdüm. Elimdeki şaraptan bir yudum aldım ve kafamı geriye yatırdım.
Derin bir iç çektim. Sanırım şimdiye kadarki en acı verici nefes alış verişlerini son bir yılda yaptım. Aldığım nefes sanki ciğerlerime binlerce bıçak batıyormuşcasına canımı yakıyor. Çünkü vücudum da en az benim kadar onsuz aldığım nefeslerin oksijen israfından başka bir şey olmadığını biliyor ve hatalı olduğumun da farkında olduğu için beni bir daha nefes almama düşüncesini beynime sokarak cezalandırıyor. Hatta bu ceza o kadar acı verici ki her nefesimde acı akciğerlerimden kalbime oradan bütün vücuduma yayılıyor ve ben suçluluk, hüzün, pişmanlık gibi duygularla birlikte kendi hazırladığım cehennemimin içinde kavruluyorum.
Zamanı geriye almanın bir yolunun olmasını diledim o an. Zamanı geriye alıp her şeyi düzeltmeyi istedim.
Bir gün boyunca akmadığı için sonunda kuruttuğumu sandığım göz yaşlarım, bunun gerçekleşemeyeceğini farkedince adeta yaramaz bir çocuk gibi kontrolüm dışında akmaya başladı. İlk başlarda nefret ediyordum ağlamaktan fakat şimdi geriye dönüp Jungkook için akıttığım göz yaşlarına lanet ettiğim günlere bakınca tam bir aptal gibi davrandığımı fark ettim. Onun için canını feda edecek olan Kim Taehyung için birkaç damla göz yaşı sorun olmamalıydı değil mi? Aslında cevap evet ancak altı ay önceki düşünme yetisini yitirmiş olan Kim Taehyung için bu durum böyle değildi. O zamanın Kim Taehyung'u için, ağlamayı fazla kaçırmıştım. Salak çocuk.Kapı çaldı. Kafamı kaldırdım ve elimdeki şarap şişesini bırakmadan kapıya gittim. Kapı deliğinden baktığımda, gelen kişi Bogum'du. Boştaki elimle kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil (taekook) (b)
Fanfiction(bxb) Tanrı her insana onları sınamak için şeytan verir. Ama Taehyung'un şeytanında işler ters gider Ara verildi.