Selam! Ficimin ikinci kısmıyla karşınızdayım. Bu kısımda aklınızdaki soru işaretleri gidecek. Güzel bir şekilde yazacağımı umuyorum.
Nasılsınız?
Söyleyecek bir şeylerim yok hadi bölüme geçelim. Kontrol etmedim yanlışlarım varsa özür dilerim.
Umarım beğenirsiniz <3
Yaşadığım şatonun içindeki odamda oturmuş dünya hayatımı hatırlamaya çalışıyordum ama çabalarımın bir işe yaramadığı su götürmez bir gerçekti. Halbuki sevgilim olan Bogum'un ruh eşim olduğuna inanıyordum. Tanrı'nın bize yaşayacaklamızı anlamamız için gönderdiği kitapta yazanların gerçekliğini sorgulamaya başlamak üzereydim. Kitapta yazana göre, biz yani şeytanlar, dünyaya reenkarne olduktan sonra Tanrı içinde adlarımız yazan kartları tekrardan karmış, ikişer ikişer ayırmıştır. Ayrılmış çift kartların içinde adları yazan kişiler ruh eşi olmuştur. Bizim görevimiz ise dünya hayatımızda hem cezalarımızı çekmek hem ruh eşlerimizi bulup o şekilde ölmekmiş. Kıyametten sonra yeniden doğduğumuzda, Tanrı doğan bebeklerden ruh eşi olanların parmaklarını görünmez bir ip işe bağlamış. Biz ruh eşlerimizle tanıştığımızda dünya hayatımızı kesit kesit hatırlarmışız ama ruh eşlerimizle sevgili olmadığımız sürece dünya hayatımızdaki ruh eşimizin kim olduğunu göremiyormuşuz. Benim de yapmaya çalıştığım bu. Bogum'un ruh eşim olup olmadığını öğrenmek. Bir de, dünya zamanında tanıdığımız kişileri gördüğümüzde de o kişiyle olan anılarımızı hatırlarmışız.
Dünya hayatında tanıdığımız kişilerle karşılaştığımızda bir anda bütün anılarımız gözlerimizin önüne gelirmiş.
Odamın kapısını çalan kişiye gel dediğimde içeriye giren kişinin çalışanlarımızdan Bella olduğunu gördüm.
"Efendi Taehyung bu akşam bir davet varmış. Kore krallığının prenslerini tanıtmak amaçlı bir davet. Sizler de davetliler arasındasınız. Babanız giymeniz için bir takım gönderdi. Prensler tanıtıldıktan sonra isteyen kişiler evlerine gidecek, geriye kalanlar parti için davet alanında olacakmış"
"Teşekkürler Bella. Takımı yatağımın üzerine bırakabilirsin"
Daha bu sabah banyo yaptığım için banyo yapmadım ve üzerimi giyinmeye koyuldum. Üzerimi çıkarttığımda takım elbiseyi incelemeye başladım. Ceketin içine giymek için, siyah bir gömlek göndermişti. Üzerine siyah yer yer elmaslı, yer yer parlak bir ceket, altıma bacaklarımı çok sıkı bir şekilde sarmayan ama çok bol olmayan bir pantolon göndermişti. Üzerimi giyinip küpelerimi taktıktan sonra aşağıya indim.
********
Çoktan parti alanına gelmiştim bile. Kim ailesinin varisi olarak ben gidiyordum o törene. Kim Taehyung olarak değil, Kim Theodor olarak katılıyordum. Geçmişin insanları, şimdiki zamanın şeytanlarının Satan soyunun varislerinden birinin kim olduğunu bilmesine gerek yok. Yüzyıllardır kimliğimizi gizli tuttuk ve tutmaya devam edeceğiz. Dünyaca bilinen itibarlı bir aileyiz, bu nedenle bizi bu tarz önemli olaylarda davet ederler ve ayıp olmasın diye varislerden biri katılır. Bu seferin şanslı varisi ben seçildim.
Birazcık gireceğimiz şatonun dışını inceledikten sonra altı metrelik çelik kapıyı ittirerek içeriye girdim. İçeriye girdiğimde beni karşılayan görkemli giriş salonuyla hafif bir ıslık çaldım. Bu yer altınlarla donatılmıştı, kafanızı çevirdiğiniz herhangi bir yerde altın bir eşyaya rastlayabilirdiniz. Kore Krallığının çok methedilen şatosu burası olsa gerek.
"Hoş geldiniz Kim Theodor efendim! Size içeriye kadar eşlik edebilir miyim?"
Kulağımın dibinde duyduğum ince ses ile irkildim. Sesin geldiği yöne döndüğümde zarif bir elbisenin içinde en az elbise kadar zarif bir kadın ile karşılaştım. En azından dış görünüşü öyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devil (taekook) (b)
Fanfic(bxb) Tanrı her insana onları sınamak için şeytan verir. Ama Taehyung'un şeytanında işler ters gider Ara verildi.