O hafta gidilen üçüncü gerçek seans
10 NisanYüzümü buruşturdum ve ayağamı daha çok sallamaya başladım. Annem artık haftadan haftaya gitmemi istemişti ve bende doktor Kaan'ın anneme kanıtlamam gereken şeyler konusu yüzünden hayır diyememiştim. Bu yüzden ne kadar stresli olsamda belli etmemeye çalışıyordum. Yani, deniyordum.
Sekreter kadın içeriye girebileceğimi söylediğinde, kafamı salladım ve yerimden kalkarak odanın kapısını açtım. Sırtı bana dönük olan doktor Kaan'ı gördüğümde bakışlarımı kaçırdım. Benim geldiğimi duymasını istediğim için kapıyı sertçe kapatmıştım. Yüzünü bana döndüğünde gülümsüyordu. Donuk bakışlarım ile yine bu karşılaşmayı yaşıyorduk. Yerime geçip oturduğumda, o da benim karşıma geçmişti.
"Bu haftan nasıl geçti? Umarım annene, haftadan haftaya buraya gelmesini söylediği için kızmamışsındır." Derin bir nefes aldım ve sırtımı dikleştirdim.
"Hayır kızmadım. Hatta haklı olduğuna karar verdim." Kaşlarını havalandırdı. Bunu yaptığında alnında birkaç çizgi çıkıyordu ama rahatsız oluyormuş gibi davranmıyordu.
"Öyle mi? Buna sevindim. Evet, haftan nasıl geçti?" Dudaklarımı ıslattım. Ona rüyamdan bahsetmeli miydim, emin değildim. Bence biraz bahsetmemden sakınca olmazdı.
"İyiydi. Ama geçende bir rüya gördüm. Beni çok etkileyen bir rüyaydı. Normalde hiç rüya görmem, görsemde hatırlamam. Ama bu gerçek gibiydi." O an gözlerimin önüne gelirken, parmaklarımı dudaklarımda gezdirdim. Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu.
"Bana da paylaşır mısın rüyanı?" Parmaklarımı hızla dudaklarımdan çektim. Yutkunup, cümleyi nereden başlamam gerektiğini düşündüm.
"Bir deniz kenarındaydım. Yani kenarındaydık. Bir kocam olduğunu gördüm. Beni çok seven bir kocam vardı. Sonra ben ağlıyordum, kocam ise bana sevgisini bir öpücükle gösteriyordu. Uyanınca biraz heyecanlandığımı fark ettim ama sonradan komik geldi." Kıkırdadım olduğum yerde. Ama kendisi kaşlarını çatmıştı.
"Neden komik geldi?" Omuzlarıma düşen düz saçımı kaşıdım.
"Daha 17 yaşındayım. Sizce de kocam olması biraz komik değil mi?" Kendime engel olamayıp bir kahkaha attığımda, Kaan doktor ayağa kalkarak masasının üzerinde duran ciltli defteri açtı ve yazılar yazmaya başladı.
"Bir şey mi oldu?" Bana yanıt vermeyip yazı yazmaya devam ettiğinde, dudağımı ısırdım. Acaba yanlış bir şey mi söylemiştim? Karşıma yeniden geçip oturduğumda kendisine baktım. Endişeli gözüküyordu. Hatta geniş olan alnından boncuk boncuk terlediğini gördüm. Bu kışın ortasında ne terlemesiydi bu?
"İyi misiniz?" Kafasını aşağı yukarı sallamasına rağmen buna inanmayıp, masanın üzerinde duran sürahideki suyu bardağa doldurdum ve hızla kendisine uzattım. Bir bardak suyu bile içecek gücü olmadığını gördüğümde, bardağı dudaklarına götürdüm ve içmesini sağladım. Suyu bitirdiğinde, masaya hızla geri koydum.
"Ben sekreterinize haber vereyim!" Söylediğim söz üzerine harekete geçmiştim ki, elimden tuttu. Sıcak olan ellerini avucumda hissettiğimde ürperdim. Elimizi kendi kalbine götürdüğünde yutkundum. Nefes alışlarım hızlanmıştı. Ve o an gözlerimin önüne bir anı takılmıştı. Çok eskilerden kalma bir anı...
"Ya hayır! Bıraksana!" Kahkahalarımın arasında söylediğim söz ile elimi bırakmamış daha da sıkı tutmuştu. Bu haline kocaman gülümsemiştim. Hafiften şişmiş karnımı diğer eliyle tuttu ve kucağına oturmamı sağladı.
"Bırakmam, sen istesende istemesende bırakmayacağım uğur böceğim. Çünkü kalbim sen olmuşsun ve ben kalpsiz nasıl yaşanır bilmiyorum!" Söylediği söz üzerine alt dudağımı büzdüm. Hormonlarım yüzünden dolan gözlerimi geri ittirmeye çalıştım. Kalbinin üzerine götürdüğü elimizi bu sefer ben sıktım ve yanağına bir öpücük bıraktım.
"Artık o kalbe biraz daha yer açsan iyi olur." Kahkahasını duymuştum. Kulağıma en güzel şarkıymış gibi gelen kahkahasını.
"Özür dilerim kızım ama baban ilk aşkını annene kaptırdı." Bu sefer ben kahkaha atmıştım, elini büyüyen karnımda ovuştururken.
Gözlerimden yaşlar akarken, kalbimin sıkıştığını hissettim. Gözlerimi kapatıp yutkundum. Bu sadece bir beyin oyunu muydu? Ben daha on yedi yaşındaydım. Nasıl hamile olabilirdim ki? Hayır, hayır! Sadece bir filmden etkilenmiş olmalıydım. Bunun başka bir açıklaması olamazdı öyle değil mi?
Elimi hızla kendisinden çektim ve montumu alarak dışarıya çıktım. Hava almalıydım çokça hava almalıydım. Haddinden fazla almalıydım hemde. Nereye gittiğimi bilmeden hızlı adımlarla dışarıya çıktığımda biraz daha ilerledim ve derin bir nefes aldım. Kendimi iyi hissedene kadar nefes aldım. Yani geceye kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZÜ KAPALI
ChickLit(Tamamlandı) "Sonra." Dedi yutkunarak. Dolan mavi gözlerimi, onun gözlerine bahşettim. Ve dudaklarımı ıslatıp, olanı söyledim. "Onu öldürdüm! Elimdeki keskin bıçakla, onu öldürdüm!" Dudaklarımı titremekten zar zor kapatırken, sertçe yutkundum. Ve...