10. FİNAL

251 13 4
                                    

Merhabalar!
Umarım bu bölüme kadar severek okumuşsunuzdur. İçimde hep böyle kısa ama anlamlı bir hikaye yazmak vardı.
Ve bunu gerçekleştirdim ama ne kadar sevdiniz orası muamma.
Belki yorumlarınızda bana hikayem hakkında aklınızda olan düşüncelerinizi yazabilirsiniz. Tüyolar verebilir, ne konuda yazmamı istediğinizi söyleyebilirsiniz. Ve bende ona göre diğer hikayelerimde bunu göz önüne alırım.
Teşekkürler. İyi ki varsınız.

O günün öğlen saatleri

Gözlerimi mürdüm rengiyle dolu olan bir odada açmıştım. Bu renk benim en sevdiğim renkti. Duvar bomboş olmasına rağmen, üzerine yapıştırılmış not kağıtları ayrı bir hava katıyordu odaya. Yüzümde istemsiz bir gülümseme olurken, yatağın diğer kısmında yatan kişiye baktım. Kaşlarım çatıldı. Yutkundum. Ne olmuştu bana böyle? Hiçbir şey hatırlamıyordum.

Yataktan kalkmak isteyeceğim sırada bir el bileğimi tuttu. Yanımda yatan kişinin mavi gözleri tanıdık gelirken, yüzünde bir kırgınlık hissettim. Yavaşça geri yatağa sırtımı verip ona baktım.

"Kimsin sen?" Dudağını büzdü ve elini bileğimden alıp, yüzüme değdirdi. Sıcak ellerini yüzümde hissederken, ne yapacağımı bilemez bir haldeydim.

"523." Çatık olan kaşlarım daha çatıldı. Ne demekti bu şimdi?

"Beni unuttuğun günlerin sayısı. Artık bir öneminin kaldığını da sanmıyorum am ben senin kocanım Seren." Yutkundum. Doğru mu söylüyordu. Bilemiyordum. Elini saçlarımda gezdirip biraz okşadı. Bu hissiyatla uykulu olan gözlerim yeniden kapanmıştı. Yatakta kıpırdanıp daha çok yanıma sokuldu ve alnını alnıma dayadı. Kalbimin hızlı atmasını bile umursayacak durumda değildim şu an. Sadece istediğim tek bir şey vardı. O da artık bu günleri unutmamaktı...

"Artık her unuttuğun gün için duvarlara notlar yazdım. Senin özelliklerini, benim özelliklerimi, kızımızın özelliklerini. Her şeyi, her şeyimizi. Ve umarım bunlar sayesinde biraz da olsa eskisi gibi yakın olabiliriz." Derin bir nefes alıp verdim. Dudağıma bir öpücük kondurmasıyla karnımda hissettiğim baskı çoğalmıştı. Saçımda duran elini tuttum. Korkmam lazımken, korkamıyordum bile. İçimden birisi ona güvenmem gerektiğini söylüyordu .

"Bana ne oldu? Neden bu haldeyim?" Gözlerimi açtım. Alınlarımızı ayırdı. Üzgün bir bakışın ardından, yutkundu ve anlatmaya başladı.

"Biz seninle lisedeyken sevgiliydik. Sınıflarımız ayrı olduğu içinde çok fazla görüşemiyorduk. Bir gün yine okul çıkışı, gezmeye karar verdik. Akşam olmadan da evine bıraktım seni. Bıraktım ama keşke bırakmasaydım. O gün baban, ne kadar istemesem de, ne kadar karşı çıkmaya çalışsam da kitapsızca dövdü. En sonunda dedim, tamam. Bu böyle olmayacak. Aldım seni bizim eve götürdüm o şiddetli yağmurun altında." Gözleri doldu. Hatta yan yattığından bir damlası yastığa akıp yayılmıştı. Ben ise dikkatle onu inceliyor, söylediklerini dinliyordum.

"Annem baktı sana. Annem diye unutamadığını söylediğin kişi aslında benim annem Seren. Bunu farklı düşün diye söylemiyorum. O senin de annen. O senin gerçek anneni unutturabilecek kadar iyi bir anne." Yutkundum. Bu sefer gözünden yaşlar akan bendim. Benim ailem resmen kendisi olmuştu.

"Sonra?" Dudağımı ıslatarak sordum. Heyecandan kuruyan dudaklarım titremişti çünkü. Yanağıma akan yaşları sildi.

"Sonra ne oldu biliyor musun sevgilim? Biz hiç ayrılmadık. İkimizde psikoloji okuduk. Üniversiteye gittik. Yaz ayında bir kır düğünüyle evlendik. Ve insanların bize bulaşmasına hiç izin vermedik. Ardından bir kızımız oldu. O kadar iyi bir annesin ki. Her defasında sizi görünce gözlerim doluyor. Sen o kadar iyi birisin ki, sana aşık olduğum günün sayısı daha çok katlanıyor."

"Ama, o gün yaşadığın travma yüzünden beyin hücrelerin artık çalışmamaya ve bazı şeyleri unutmaya başladın. Ama bir gün bizi unutacağını hiç düşünmüyordum. Bu yüzden seni evimize getirene kadar, eski yaşantını ele almaya başladık. On yedi yaşında hissediyordun, babanı hatırlıyordun. Bizi komple silmiştin. Ama biz yine de senin için savaşmaya devam ettik."

"Teşekkür ederim. Seninle tanıştığım güne minnettarım. Sizi unuttuğum için özür dilerim. Eğer bir daha unutursam lütfen, bunu bi-" Sustum. Ne diyeceğimi bilememiştim.

"Bir öpücükle hatırlatsam olur mu sevgilim?" Gülümsedim. Kafamı onaylar gibi salladım. Ona cidden minnettardım.

Aşk böyle bir şeydi demek ki. Ne kadar seversen, o kadar seni kendine çekermiş. Ne kadar unutursan unut, elbet hatırlatan birisi varmış.
***

Akşam saatleri evi komple süslemiş ve pasta alıp etrafı Güneş'in doğum günü için hazır etmiştik. Zil çaldığında, koşarak kapıya ilerledim ve Kaan'ın bana çaktırmadan aldığı kırmızı elbisenin üzerini düzelttim. Kapıyı açtığımda karşımda Güneş ve annem vardı. Güneş kucağıma atladığında, sanki kokusunu yıllardır almamışım gibi koklayıp sıkıca sarıldım.

"Anneciğim seni çok özledim." Peltek konuşması beni benden alırken, küçük burnuna bir öpücük kondurdum.

"Bende seni çok özledim aşkım. Hatta baban senin için sürprizler hazırladı." Elini ağzına götürdü şaşırır gibi.

"Bizi hatırladın mı?" Ağzım açık kaldı. Kızımın bile benim durumumdan haberi vardı. Ve ona rağmen benden uzaklaşmamış hep yanımda anne diye gezinmişti. Gözlerim yavaştan dolarken, kafamı aşağı yukarı salladım.

"Hatırladım tabiki de. Ben hiç seni unutur muyum? Ama unutursam, bana babandan ve kendinden söz edebilirsin. Tamam mı?" Kafasını salladı. Mutluluğu bile gözlerinden okunuyordu. Kucağımdan inip, Kaan'a doğru koştu. Bende o sırada anneme döndüm. Sıkıca boynuna sarılırdım.

"Kızım!" Bana kızım diye seslenmesi ağlamama sebep olmuştu.

"Anne!" Onunda hıçkırdığını duyduğumda geri çekildim. Elini tutup öptüm. Gözlerimiz yaşlı yaşlı birbirimize bakıyorduk.

"Her şey için teşekkür ederim. Sana çok şey borçluyum!" Kafasını sağa sola salladı. Anneler böyleydi işte. Ne kadar iyilik yapsalarda karşılığını istemezlerdi. Gülümsedim ve yanaklarını öptüm. Saçlarımı okşayıp, birlikte içerye girdik.

Karanlık ortamda parlayan pembe kaplı pastanın üstünde yanan mumlara şaşkınca baktı Güneş. Bu haline gülümsedim ve yanlarına ilerledim. Yanağına kocaman bir öpücük bıraktık Kaan ile birlikte.

"İyi ki doğdun güzel kızım. Seni çok seviyorum."

"İyi ki doğdun babasının prensesi. Seni her şeyden çok seviyoruz!"

Ve mutlu son.

Ama sadece bugünlük bir mutlu son.

Peki ya sonrası?

Unuttuğu ve unutmaya devam edeceği günler, krizler ve sonuç olarak beklediğimiz herkesin gideceği bir yer.

Ölümlü bir son onun için.

Geride bıraktıkları ise hep yarım kalacak olanlar.

GÖZÜ KAPALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin