2.3

2.6K 336 61
                                    

Lucihyun
Jeongin selam👋🏻

Jeong_
Aman Tanrım!
Hyunjin yaşıyorsun?

Lucihyun
Yaşıyorum değil mi?
Bende ona şaşırıyorum.

Jeong_
Şehir dışına çıkmışsın.
Neden haber vermedin?

Lucihyun
Cehennem'de telefon çekmiyordu.

Jeong_
Güle güle Hyunjin
Hoş geldin elli beş yaşındaki amca.

Lucihyun
Çok ani gitmem lazımdı ve telefona
bakacak vaktim yoktu.
Üzgünüm...

Jeong_
Ah her neyse sorun değil.
Sonuçta şu an buradasın.

Lucihyun
Doğru evet buradayım.

Jeong_
Keşke Yongbok da burada
olsaydı.

Lucihyun
Yongbok'un biraz daha orada kalması
lazım.

Jeong_
Anlamadım?
Siz tanışıyor musunuz?

Lucihyun
Evet, bir arkadaşımın kardeşi
Yalana bak amk|
Yalan|

Jeong_
Anladım Hyung.

Lucihyun
Neyse Jeongin
Ben biraz dinleneceğim
Yorgunum

Jeong_
Görüşürüz Hyung

Cehennem'de bir Şeytan'ın olmaması üzerine iblisler başıboş davranmaya başlayınca Hyunjin'in çok ani bir şekilde Cehennem'deki tahtına dönmesi gerekmişti.

Olayların ardı arkası kesilmezken burada geçen iki hafta orada olan iki yıla tekabüldü. Hyunjin, işlerin yoluna girdiğinden emin olduktan sonra Cehennem'in başına geçici bir süreliğine en sevdiği iblisini bırakmıştı ve bir kaç hafta sonra Yongbok da dönecekti.

Hyunjin, Cehennem'den Dünya'ya geldiğinde direkt olarak kanatlarını kesmişti ve bu sefer biraz acıtmıştı. Ayrıca anlamadığı bir şekilde de yorgun düşmüştü, kendisini halsiz hissediyordu.

Jeongin ise Hyunjin'in iyi olmadığını hissetmiş gibiydi ve annesinin yaptığı Yosun çorbasını güzel bir kaba koymuş ve karşısındaki büyük gökdelene ilerlemişti.

Jeongin, Hyunjin'i görmek için kendini hazır hissediyordu ve derin bir nefes aldıktan sonra asansörün tuşuna basıp Lux'ın bulunduğu kata gelmişti.

"Hyunjin nerede?" Cam bardakları silen barista akşamki büyük parti için hazırlık yaparken Jeongin'in sorusuyla ona dönmüştü.

"İki kat yukarıdaki odasında." Jeongin anladığını belirtircesine kafa sallayıp tekrar adımlarını asansöre yönlendirmişti.

Yirmi sekizinci tuşa bastığında titreyen ellerini bastırmaya çalışıyordu. Aylardır konuştuğu Hyung'unu ilk kez görecekti.

Asansörün kata geldiğini bildiren zil sesini duyduğunda elindeki teri pantolonuna silmiş ve asansörden inmişti.

Burası gerçekten mükemmeldi. Yere kadar olan camlardan kendi odası bile görünüyordu üstelik piyanosu bile vardı.

Jeongin biraz daha ilerleyip bir kaç basamak yukarı doğru olan yatak odasını görünce derin bir nefes almıştı.

Adım sesleri duyan Hyunjin yorganı kafasına daha çok çekmişti ve dinlenmek istediğini milyonlarca kez çalışanlarına söylediği halde tekrar gelmişlerdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Adım sesleri duyan Hyunjin yorganı kafasına daha çok çekmişti ve dinlenmek istediğini milyonlarca kez çalışanlarına söylediği halde tekrar gelmişlerdi.

"Dong Min, Lanet olsun kaç kere daha söylemeliyim beni rahat bırakın diye? Sana ekstra işkence yapacağım bekle sen. Yazdım seni!" Kükrercesine konuştuğunda Jeongin birazcık ürkmüştü.

"Hyung ben geldim." Sesi içine kaçmış gibi konuştuğunda karşısından gelecek tepkiyi merakla bekliyordu.

"Jeongin?"

***

Sinner - Hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin