Aaryan Shah:Still Alive
Within Temptation:Let Us Burn
Corroded:A Note to Me
KÖREBE
12.BÖLÜM: "FEVERAN"
Geçmişi gelecekle bağlayan bendim.
Geleceği geçmişten koparan bendim.
Peki, ben kimdim?
Zamanın içine hapsolan ama bensiz de bir anlamı kalmayan saniyelerin geride bıraktığı her benliğin ardından attığı çığlıkları duyabiliyordum. Her şeyin zamanın içinde gizlendiğini acılarımı o zamana bıraktığımda fark etmiştim. Bir dalga yaratmıştı hayatımda, o dalga büyüdükçe büyümüş ve himayesine kattığı tüm acıları hayatımın kıyılarına bırakmıştı. O kıyılarda yalın ayak dolaşırken bulmuştum her birini. Cansızlardı, artık bana zarar veremeyecek kadar ölülerdi. O an fark etmiştim: Zaman kıyıya vuran cansız acılarımın canına göz diken ama buna rağmen beni yaşatmaya çalışan bir dosttu.
Zaman benim dostumdu.
İnsan dostuyla beraber yaşayabilir, ona canını emanet edebilir, onunla gözü kapalı tehlikeye yürüyebilirdi. İnsan dostuna güvendiğinde yapamayacağı hiçbir şey kalmazdı. Oysa bu varsayımlar benim hayatım için geçerli değildi.
Benim dostum zamandı ve zamana güven olur muydu? Güvendiğim zaman benden acılarımı alıp götürse de, yerine mutlulukları koymadığında bana ihanet etmiş sayılmaz mıydı? Geride bırakılmış her hatıra, insandan acılarını mı çalıp götürürdü? Geçmiş, insanın mutlulukları da demek değil miydi?
Görmüştüm. Gelecekte ne olacağını, o gelecekte neler yaşanacağını, kimin kiminle birlikte olacağını görmüştüm. Şimdi karşımda duran genç adama bakarken gözlerim bir an olsun kıpırdamıyor, sanki orada tutmaya yemin ettiğim bir söz varmış gibi bakıyordum. Orbay da benden farksızdı, onda bir şeyler sezmiş gibi öylece arkasında duran çocuğa bakıyordu.
"Akın," dedi Ceren, oturduğu yerden ayaklanıp genç adamın yanına geçerken. Bana göre çocuk sayılırdı ama yine de adam diye hitap etmek daha mantıklı geliyordu. "Benim kuzenim. Bu gece bize katılacak."
Akın'ın bakışları güç bela Orbay'dan koptu ve yavaşça herkesin üzerinde dolaşarak en sonunda gözlerimi buldu. Beni gördüğü an tanımış gibi gözleri yoğun bir ışıltıyla parıldadı.
"Hazan değil mi?" diye sordu. Ses tonu çok kabaydı, görüntüsünün tam tersi bir sese sahipti. Eğer onu görmemiş olsaydım, kırk yaşında bir adamın konuştuğunu düşünürdüm. Güzel bir tonu vardı, seslendirme konusunda yetenekli olabilecek kadar güzeldi. "Adını çok duydum."
"Evet," dedi durgun bir şekilde. Bakışlarım Akın'ın üzerinde dolaşmaya başladığında Akın şaşırmış bir ifadeyle suratıma bakmaya devam etti. "Memnun oldum Akın."
"Ben de memnun oldum."
"Ben içki almaya gideyim," diye araya giren Orbay'dan başkası değildi. "Kim ne içmek ister?"
İdil ve Korkut çoktan içmeye başladıkları için geriye kalan Boran, Miral, Kandemir ve Ceren isteklerini sıralamıştı.
"Ben bir şey içmeyeceğim," dediğimde Akın arkadaşıma dönerek gülümsedi.
"Ben de gelebilir miyim?" diye sordu. "Belki yardımım dokunur. Bir sürü şey getireceksin."
Orbay başıyla onaylayarak locadan indiğinde Akın da onu takip ederek kalabalığa karıştı. Onlar kalabalığın arasında kaybolduğunda koluma dokunan parmaklar Korkut'a aitti. Ona dönmeden mırıltılı bir ses dudaklarımın arasından döküldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖREBE
Подростковая литератураKaranlık olduğunu sandığı bir hayatın içine derin bir karanlık çöktüren adamı tanıdığı gün, aslında kendi geçmişiyle tanıştığı gündü. O adamı tenine kabul ettiği gün, aslında güçlü bir intikamı tenine kazıdığı gündü. Onu sevmeye başladığı gün, kendi...