Açık Seçik Aşk Bandosu:Ölüm
Shinedown:How Did You Love
So Jung:Perfume
KÖREBE3.BÖLÜM: "YANSIMA"
Elimi uzattığım aydınlığın içinden bile karanlığı avuçladığımda anlamıştım, benim bu hayattaki yerimin bambaşka olduğunu.
Gözlerini dünyaya açmış bir bebeğin haykırışları kulaklarımı tırmalamaya başladığında, o gözyaşlarında gizli kederin sebebini de, o bebeğin kim olduğunu da gayet iyi biliyordum. İnsanların ağlayarak doğduğu bir dünyada, gülmenin bu denli zor olmasına şaşırmamak gerekiyordu. Yine de bütün bunlara rağmen, bir yerlerde gülebilmenin mümkün olduğuna inanmak, insanı düştüğü yerden kaldırabiliyordu.
Çok düşmüştüm. Dizlerim yara bere içinde kalmış, kesilmiş ve zaman zaman da parçalanmıştı. Gözyaşlarım gözlerimden akmayı kesene dek ağlamış, ellerimi yere vura vura haykırmıştım. Kimse görmemiş, kimse duymamış, kimse bilmemişti. Acılar dilsiz değildi ama diğer insanları kör eden güçlü bir gerçek olduğunu da kimse inkâr edemezdi.
Benim acılarım dudaklarımdan feryat figan dökülürken kimsenin baktığı yerde görülmemiştim.
Böyle geçirmiştim zamanlarımı. Bir odanın içinde o odanın duvarlarına yansıyan gölgelerle arkadaşlık kurmuş, penceremden içeriye sızan soğukla kucaklaşmıştım. Ben bunları yaparken, üstüne üstlük bir de başkalarının beni yerle bir etmesine engel olmaya çalışmıştım.
Oysa hiçbiri fark edememişti. Ben yerle yeksan olalı uzun zaman geçmişti.
Neden yerdeki insanı bir kez daha düşürmeye çalışmışlardı?
Oturduğum koltukta başım arkaya yaslı bir halde dururken evin içini bile dolduran bir şimşek gökte peyda oldu. Hareket etmedim, yağmurun yağmasını severdim ve ıslanmayı da. Şimdi hiç tanımadığım bir adamın evindeki koltukta, gözlerim tavanda gezinirken dışarıda yağan yağmurun sesini dinlemek bir hayli garip geliyordu. Titrek bir nefes alarak iki yanımda duran kollarımı birbirine bağladım ve öylece tavanı izlemeye devam ettim.
Küçük bir kız çocuğu tavanda koşturmaya başladığında, o küçük kız çocuğunu kovalayan bir de küçük bir köpek vardı. Köpek ağzından salyalar akıtarak kızın peşinden koşuyor, küçük kız ise korkuyla kaçıyordu. Öylesine korkuyordu ki, konuşamıyor ve hatta bağıramıyordu bile. Sadece koşuyordu.
Gözlerimi kapatıp bu anlamsız anıyı zihnimden silmeye çalıştım. Bu benim geçmişime aitti, biliyordum.
Gözlerimi yeniden araladığımda bu kez küçük kız çocuğu öylece olduğu yerde durmuş, karşısında nefes nefese ona bakan köpeği izliyordu. Kaşlarım istemsizce çatıldığında, köpeğin tasmasını tutan çocuğun gözlerine çevirdim bakışlarımı. Orada, o gözlerde gördüğüm enkazın altında son nefesini veren geçmişime baktım. Sanki imkânı varmışçasına daha çok çatılan kaşlarım, başımı yasladığım yerden kaldırıp direkt olarak karşıdaki duvara bakmamla eski haline döndüğünde geçmişime ait olan bu anın, neden zihnimden döküldüğünü algılayamadım.
"Kendine gel," diye fısıldadım avuçlarımı yanaklarıma yaslayarak. Tenim alev alev yanıyordu ve bunun sebebini çözemiyordum. "Kendine gel. Saçma sapan anları hatırlamanın zamanı değil."
Yerimden kalkarak pencereye doğru yürüdüm. Ben pencereye yürürken, onun da koridoru arşınlayan adım seslerini duymaya başlamıştım. Birkaç dakika önce üzerini değiştirmek maksadıyla odasına gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖREBE
Roman pour AdolescentsKaranlık olduğunu sandığı bir hayatın içine derin bir karanlık çöktüren adamı tanıdığı gün, aslında kendi geçmişiyle tanıştığı gündü. O adamı tenine kabul ettiği gün, aslında güçlü bir intikamı tenine kazıdığı gündü. Onu sevmeye başladığı gün, kendi...