Çarşamba 14.42
Klinik koridorunda bir ileri bir geri yürürken Balkır ve Aytun'un doktorun yanından çıkmasını bekliyordum. İlk randevumuz olduğu için önceliğini beni tanımaya ve durumumun ne derece olduğunu anlamaya ayırmıştı. Küçük bir terapi gibiydi. İyi bir doktor olduğunu düşünüyordum,bakışlarından bile ilgi belli oluyordu. Benimle konuşması bittikten sonra Balkır ve Aytun doktorla özel olarak konuşmak istemişlerdi. Onlara ne diyeceğini bilmiyordum ama kötü bir şey demesinden deli gibi korkuyordum.
Şu an ihtiyaç duyup duymadığımı sormuştu. Buna hayır demek istemiştim,yalan söylemek ve benim kurtarılamayacak olduğumu düşünmesini engellemek istemiştim. Yine de yapamadım bunu. Balkır ve Aytun'a söz vermişken her şeyi eksiksiz yerine getirmek zorundaymış gibi hissediyordum. Evet ihtiyaç hissi yine kendisini gösteriyor,içimi kaşındırıyordu ama dayanabileceğim yere kadar dayanacaktım işte. Üçümüz için yapacaktım.
Kapının açılmasıyla bakışlarım hemen Balkır ve Aytun'u bulmuştu. Anında yanlarına ilerlerken yüzlerinde sıkıntılı bir ifade olduğunu görmüştüm. Ellerim Balkır'ın ceketinin ucunu bulurken kolları belime dolandı. "Ne dedi?" diye sordum meraklı bir ses tonuyla. Gözlerim bir Balkır'a bir de Aytun'a bakıyordu. Aytun'un elleri omuzumu hafifçe sıkarken sessiz kaldı.
"Yatılı tedavinin daha iyi olacağını düşünüyor." dediğinde bir panik duygusu kapladı içimi. Bu kadar ciddi olacağını hiçbir zaman düşünmemiştim. Ellerim sanki hiç ayrılmak istemezcesine Balkır'ın ceketini sıkarken hızlıca iki yana salladım kafamı. Aytun'un omuzumdaki elini indirerek ellerimin arasına aldım. "İstemiyorum. Öyle bir şey olmayacak değil mi? Olmayacak." Daha çok kendimi ikna etmeye çalışıyor gibiydim.
İçten içe bunun farkındaydım ama istemiyordum işte. Olmazdı, daha çok kafayı yerdim burada. Benim tek istediğim Balkır ve Aytun'un yanında olmaktı. Onlar yanımda değilken nasıl iyi olabilirdim ki? Bu mümkün değildi. Gece kafamı yastığa koyduğumda boş odada duvarları izlemek istemiyordum. Bu koridorların kokusunu ezbere biliyordum artık ve bu kadarı fazla gelirdi bana. Annemi görmek için gittiğim dakikalarda bile ruhum sıkılırken şimdi burada tek başıma nasıl kalabilirdim ki? Olmazdı,yalnızlığın kasveti yine çökerdi üzerime.
İsteklerim arsızca mıydı? Şımarıklık mı yapıyordum yoksa? Kendi isteğimle kendimi bu zehire mahkum etmişken şimdi itiraz etmeye hak görmüyordum kendimde. Art arda iki gün kullanmıştım,normalde kullandığım dozu aşmıştım. Daha fazla ne kadar zararım dokunabilirdi ki kendime? Ağlamak istiyordum sadece.
"Kalmayacağım değil mi burada?" diye sordum mırıldanarak. Ağızlarından çıkacak tek bir söze muhtaçtım. Balkır yüzümü avuçlarının arasına alırken biraz daha yanaştım ona. Parmakları yanaklarımı okşuyordu.
"Halledeceğiz tamam mı? Asma suratını." Parmaklarının sıcak dokunuşu devam ederken yavaşça geri çekildi.Gözlerinin içine baktığımda orada gördüğüm güven duygusu içimi rahatlatmıştı. Eğer o kalmayacağımı söylüyorsa,kalmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lumière | bxbxb
Short Story"Karanlığın içinde bir ışık parlıyor,artık yalnız değilsin Akay." gay kurgu,threesome