otuz

13.6K 819 417
                                    

Cumartesi 16

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cumartesi 16.55

Olduğum yerde heyecanla kıpırdanırken bakışlarım sürekli kapıdan dışarıya kayıyordu. Ritmik hareketlerle ayaklarımı yere vurarak derin bir nefes aldım. Bakışlarım Aytun ve Balkır'a kaydığında huysuz bir ifade belirmişti yüzümde. "Ya..." Diye mırıldandım sesimi onlara duyurmak istercesine. Ellerimi kapının kulpuna yerleştirdim ve daha çok açtım kapıyı. "Gün batımını kaçıracağız." Bakışlarım tekrar dışarıya dönerken dalgası durulmuş denize yansıyan güneşe kaydı bakışlarım. Yavaş yavaş batıyordu ve gökyüzünü kızıllığına bulamıştı. Müthiş bir manzaraydı bu.

Balkır'ın bakışları anında bana dönerken bir an sonra dışarıyı süzmüştü. Yüzünde bir gülümseme belirirken Aytun'u kolunun altına aldı. İkisi birlikte mutfak bölümünden çıkarken heyecanla dışarıya çıkarak kumlara ayak bastım. Denizin kokusu burnuma doluyordu. Balkır diğer kolunu da benim omuzuma atarken birlikte ilerlemeye başlamıştık. Gerçekten mutlu hissediyordum, tüm zamanımız bize aitti.

Şehirden uzak bir yerdeydik. Tam olarak neresi olduğunu bilmiyordum, yolculuk boyunca tek odaklandığım akıp giden yol ve Balkır ile Aytundu. Karavanla birlikte geldiğimiz için yolculuk oldukça yavaş geçmişti ama bununla ilgili bir şikayetim yoktu. Hatta daha uzun sürmüş olsa bile yine sesimi çıkarmazdım. Balkır radyoda çalan şarkılara eşlik etmeye başladıktan sonra Aytun'la birlikte kahkahalarımıza engel olamamıştık. Ses tonu gerçekten çok güzeldi ama bunun şarkı söylerken geçerli olduğunu sanmıyordum...

Tamamen sakin ve ıssız bir yerde kalacaktık. Deniz sezonu henüz açılmadığı için her yer sakindi. Deniz dingindi, etrafta doğanın sesi dışında hiçbir ses yoktu neredeyse. Ağaçlar ve kayalıklar çevremizi kapatıyor ve sadece denizin manzarasını sunuyordu. Issız bir koy gibiydi ama sahili vardı. Geldikten sonra karavanın hemen önüne masa ve sandalyeleri yerleştirerek bir düzen kurmuştuk.

Kumlar ayağımızın altında ezilirken gülümsedim. Denize girmek istiyordum, akşam güneşi yüzüme vursun, gece birlikte yıldızları izleyelim ve sabaha karşı güneşin doğuşunu izleyelim. Çocukça bir hevesle doluydum tam da şu an. Şehrin kalabalığından ve tüm sıkıntılardan uzaktaydık. Kolumu Balkır'ın beline dolarken adımlarımız yavaştı.

"Hayatım sen bir daha şort giymesen mi acaba ya..." Diye mırıldandı Aytun. Yavaşça Balkır'ın kollarının arasından çıkarken muzip bir ifade vardı yüzünde. Bakışlarım Balkır'a kayarken kahkaha atmamak için zor tutuyordum kendimi. "Çok fena bir şey oldun böyle..." Aytun'un gözleri mutlulukla parlarken Balkır'ın yüzündeki içten gülümsemeye takılmıştı bakışlarım. Bu cümleyi Aytun kurmasaydı muhtemelen birkaç dakika içerisinde Balkır'ın dudaklarından dökülecekti. Biliyordum bunu.

"Ya...Öyle mi?" Balkır'ın yüzünde ukala bir gülüş varken bakışları ikimizin üzerinde dolaşıyordu. Aytun tekrardan Balkır'ın yanına geçerken bir kırkırtı döküldü dudaklarından. Gözlerim Balkır'ın üzerindeyken gülümsüyordum. Giydiği siyah şort bacaklarını açıkta bırakmıştı. Bacak kasları belli oluyordu. Baldırında yer alan dövme gözükürken kolunun altından çıkarak geri geri yürümeye başladım. "Bir bakayım..."

lumière | bxbxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin