Cadılar Bayramı partisi, Taehyung'un söz verdiği gibi harika geçti. Yanımda Dawon ile Büyük Oda'ya adım attığımda, önümde serilen güzellikler beni büyülemişti. Her şey altındı. Duvardan sarkan süslemeler, avizelerde parıldayan mücevherler, bardaklar, tabaklar hatta yiyecekler; her şeyde bir tutam altın var gibiydi. Kusursuzluğuna diyecek yoktu.
Bir müzik setinde günümüzün popüler şarkıları çalıyordu ama köşede, öğrendiğimiz geleneksel dansları yapabileceğimiz şarkıları çalacak küçük bir müzik grubu bekliyordu. Kameralar -hem fotoğraf hem video çeken- odada dolaşıyordu. Tüm bunların, bir sonraki gün yayınlanacak olan Illea programının özel konusu olacağından şüphe yoktu. Buna benzer bir kutlama daha olamazdı. Burada Noel'e kadar kalsam, ne ile karşı karşı kalırım diye merak ediyordum.
Herkesin kostümü harikuladeydi. Marlee bir melek kılığına girmişti ve Memur Woodwork ile dans ediyordu. Sırtında süzülen, ışığa göre renk değiştiren kâğıttan yapılmış kanatları bile vardı. Seokjin'in takımı tüylerden yapılmıştı, kafasındaki kocaman tüy ise tavus kuşu olduğunu ortaya koyuyordu.
Jungkook, Sulli ile birlikte duruyordu ve birbirlerine uyumlu görünüyorlardı. Sulli'nin elbisesinin üst kısmında açmış çiçekler vardı ve uzun etek kısmı da mavi tülden yapılmıştı. Jungkook'un takım elbisesi, aynı oda gibi altın rengiydi ve yapraklarla bezenmişti. Tahmin yürüterek, ikisinin ilkbahar ve sonbahar olduklarını anladım. Göze sevimli gelecek bir fikir bulmuşlardı.
Baekhyun, Asya kökenli oluşundan tamamıyla yararlanmıştı. İpek takım elbisesi, normalde tercih ettiği ölçülü elbiselerin abartılmış bir hâliydi. Kıvrımlı kolları, inanılmaz derecede dramatik bir hava yaratıyordu ve giydiği o gösterişli saç süslemeleriyle nasıl yürüyebildiğine şaşmyordum. Baekhyun, normalde ön planda olan bir çocuk değildi ama bu gece hoş görünüyordu, neredeyse kraliyet ailesinden biri gibiydi.
Odadaki tüm arkadaşlar ve aileleri kostümlülerdi ve muhafızlar da aynı derecede gösterişliydiler. Bir beysbol oyuncusu, bir kovboy, göğsünde GAVRİL FADAYE yazılı künyesi ile takım elbiseli biri gördüm ve muhafızlardan biri öylesine cesurdu ki günlük kıyafet giymişti. Onun yanındaki birkaç kız kahkahalara boğuluyordu. Fakat muhafızların çoğunun kostümü, üniformalarının bir benzeriydi ki bu da ütülenmiş beyaz pantolon ile mavi ceketten oluşuyordu. Eldivenleri vardı ama şapkaları yoktu ve bu şekilde, odanın içinde görevde olan muhafızlardan ayırt edilebiliyorlardı.
Dawon, "Peki, ne düşünüyorsun?" diye sordu ama ona döndüğümde, çoktan kalabalığa karışmış, keşif gezisine çıkmıştı bile. Odayı dolaşıp, o küçük kabarık elbisesini görebilmek için çabalarken kendi kendime gülüyordum. Partiye gelin olarak katılmak istediğini söylediğinde -"Aynı TV'de gördüğümüz gibi"- şaka yaptığını sanmıştım. Duvağıyla beraber kesinlikle tapılası gözüküyordu gerçi.
Birisi, kulağıma doğru fısıltıyla "Merhaba Lord Hoseok," dedi.
İrkildim ve döndüğümde, takım elbiseli Yoongi'in yanımda durduğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the selection | vhope
FanfictionIlléa ülkesinde tüm gençler doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı takımlara ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: Seçim. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçim'i kazanman...