Rapor'la ilgili pek bir şey hatırlamıyordum. Yerime oturmuş, geçen her saniyede eve gönderilmeye daha da yaklaştığımı düşünüyordum. Taehyung beni seviyordu ama bunu yüksek sesle söyleyecek kadar değildi, o halde, beni hayatımdaki en korkunç şeyden nasıl koruyabilirdi: Babasından.
Daima Kral Wanchang'ın isteklerine boyun eğecektim ve bu duvarların ardında Kuzeyli asilerden aldığı tüm desteğe rağmen Taehyung tek başına olacaktı. Taehyung'a kızmıştım, babasına kızmıştım, Seçim'e ve onunla birlikte gelen her şeye kızmıştım. Tüm öfke, artık hiçbir anlam ifade etmeyene dek kalbimi sıkıştırdı ve seçilenlere olan bitenleri anlatmayı her şeyden daha çok istedim. Bu mümkün değildi gerçi. Benim için hiçbir şeyi düzeltmezdi ve onlar için işleri daha beter bir hale sokardı. Er ya da geç endişelerimle tek başıma yüzleşmek zorunda kalacaktım.
Bakışlarımı soluma yöneltip Elit'in dizildiği sıraya baktım. Kim geride kalırsa, biz olmadan bununla yüzleşmek zorunda kalacaktı. Halkın üzerimizdeki baskısı, hayatlarımızın bir parçası olma talepleri, kralın emirleri, planlarında piyon olmak üzere yakınında kim varsa onu kullanma arayışı; hepsi bir prensin omuzlarına yüklenecekti. Çekinerek Seokjin'in eline uzandım, parmaklarım parmaklarına değdi. Parmaklarımı hissettiği anda tuttu, gözlerimin içine endişeyle baktı.
Sorun nedir? der gibi yaptı. Omuz silktim.Ve öylece elimi tuttu. Bir dakika sonra o da biraz hüzünlenmiş gibiydi. Takım elbiseli damlar gezevelik ederken gerildi, Jungkook'un eline uzandı. Jungkook, bunu sorgulamadı ve elini Baekhyun'a uzatması için sadece saniyeler geçmesi gerekti. Ve işte orada, her şeyin arka planında birbirimize tutunuyorduk. Mükemmeliyetçi, Sevgili Diva... Ve ben.
***
Bir sonraki sabahı Seçilenler Odası'nda elimden geldiğince itaatkâr davranarak geçirdim. Akrabalardan birçoğu kasabadaydı, Noel Günü'nü modaya uygun bir şekilde geçirmeye hazırdılar.
Bu gece görkemli bir akşam yemeği ve ilahi dinletisi olması gerekiyordu. Genellikle Noel Gecesi, yılın en sevdiğim zamanlarından biriydi ama heyecanlanmak için bile fazlasıyla kararsızdım.
Tadını alamadığım muhteşem bir yemek vardı ve hayal meyal gördüğüm halkın arasından güzel kızlar. Yerle bir olmuştum. Akrabalar, alkol içerek sarhoş olmaya başladıklarında neşeliymişim gibi yapıp aradan kaynadım. Gecenin sonundaya Kral Wanchang'ın gülünç reklamlarını yapmayı kabul edecektim ya da beni eve göndermesine müsaade edecektim. Düşünmem gerekiyordu.
Odama döndüğümde hizmetçilerimi gönderdim ve masamın başına oturup düşündüm. Bunu yapmak istemiyordum. Halka, ellerinde hiçbir şey olmasa bile sahip olduklarıyla yetinmelerini söylemek istemiyordum. İnsanların cesaretini kırıp birbirlerine yardım etmelerini engellemek istemiyordum. Daha fazlası olasılığını ortadan kaldırmak, "Hareket etmeyin. Kralın hayatınızı yönetmesine izin verin. Bu, ümit edebileceklerinizin en iyisi," diyen bir kampanyanın yüzü ve sesi olmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the selection | vhope
FanficIlléa ülkesinde tüm gençler doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı takımlara ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: Seçim. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçim'i kazanman...